Tarım Bakanı'nın dikkatine; Balıkesir ili, Gönen ilçesinde yıllardır mandıra işletmekteyim. Gelişen teknoloji ve gıda ile ilgili kanunların yayınlanması nedeniyle mandıra işletmemi büyütmeyi hedefliyorum. Şu anda işlettiğim mandıram köy içinde bulunmakta ve ihtiyaca cevap verememektedir Bu amaçla köyün dışında bir araziye modern bir tesis yapmayı planladım. Bu konuda araştırma yaptığımda, İmar izni, ÇED izni, çalışma ruhsatları gibi yıllarca sürecek bir bürokrasinin önümde olduğu söylendi. Bana en ilginç gelen ve beni üzen konu ise benim planlama yaptığım arazinin tarım arazisi olduğu ve bu araziye 1. sınıf tarım arazisi olduğu için mandıra yapamayacağımın söylenmiş olması. Tarım Bakanlığı'nca çıkarılan Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik gereğince, ancak %1'lik alana yapabileceğim ifade edilmiştir. Planladığım tesis tamamen tarım ve hayvancılığın gelişmesine yönelik bir tesis olmasına rağmen, sanki çimento fabrikası gibi sanayi tesisi olarak görülmektedir. Ancak büyük bir çelişki de yan taraflarda bulunan 1. sınıf tarım arazilerine 2000 m2'lik bir sürü tavuk kümesinin yapılmış olması. Bu konuyu araştırdığımda, bunlara "tarımsal amaçlı" olduğu için izin verildiği idi. Benim planladığım tesis tarımsal amaçlı hayvancılığın gelişmesine ve bölgedeki sütün bozulmadan işlenmesine katkıda bulunan bir tesis değil midir? Bu yatırımı yapabilirsem birçok insan iş sahibi olabilecek ve ekonomiye katkıda bulunulacaktır. Benim durumumda olan yüzlerce insan olduğunu düşünüyorum. Tarım arazileri ile ilgili bu Yönetmeliğin 11. maddesinde değişiklik yapılması gerekmektedir. Bu maddedeki tarımsal amaçlı tesislerin kapsamı geliştirilmeli ve bunun içerisine süt işleyen sebze ve meyve işleyen yani kısaca tarımsal üretime katkıda bulunan tesislere izin verilmesinin sağlanması da konmalıdır. Bu sorunun sadece beni ilgilendirdiğini düşünmüyorum ve bu düşüncemin yanlış olduğu söylenirse yatırım kararımdan vazgeçebilirim. Bütün resmi dairelerde düşüncelerimin doğru olduğu ifade edildi ama çözümün Ankara'da idarenin ve Bakanlıkların elinde olduğu söylendi. Anlayamadığım, Bakanlıklarla illerdeki temsilcilerin neden bu kadar kopuk olduğu bu problemlerin neden tartışılmadığıdır. Ülkemizin kalkınmasının küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin sayısına bağlı olduğunu düşünüyorum. Hem her fabrikada 10-15 işçi çalışabilecek, hem de bölgedeki ürünlerin değerlendirilmesine katkıda bulunulabilecektir. İşletme sayısının 1000'i bulduğunu düşündüğümüzde 10.000-15.000 işçi ve ailesiyle yaklaşık 50.000 insanın karnının doyması sağlanacaktır. Sermaye bu yüzden kaçıyor Ülkemizde yaşanan bu tür problemlerden dolayı birçok küçük ve orta büyüklükte işletme yatırımlarını dış ülkelere -Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere- kaydırmış durumdadır. Bu ülkemiz için büyük bir kayıptır. Örneğin 1000 adet işletme Bulgaristan veya Romanya'da yatırım yapmış ise çalışan ve aileleriyle birlikte sadece 50000 kişinin ülkemizde değil de bu ülkelerde iş bulması sağlanmış demektir. Tüm vergi ve katkılar bu ülkelere yapılmış demektir. Bu ülkelerin ürünleri işlenmiş demektir. Oysa ki baktığımızda bizim ülkemizin buna daha çok ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Yakın çevremde bulunan iş sahibi arkadaşlarımın düşünceleri de aynen böyledir. Konu ile ilgili Bakanlıklarımıza ve yetkili yerlere defalarca müracaat etmeme rağmen dikkate alınmadım. Dilekçelerime cevap alamadım. Yüz yüze görüşmelerimde ise meselenin ancak Ankara'da çözüm bulacağı söylendi. Ancak sesimi duyurma imkanı hiçbir zaman bulamıyorum. İsteklerimin birçok aile ve ülkem için doğru olduğunu düşünüyorum. Bu problemlerin bir anlamda giderilmesi mümkün olduğunda Bulgaristan'a veya Romanya'ya yatırım yapmayı düşünen insanların güzel ülkemize ve bölgelerimize yatırım yapmasını sağlayacağını düşünüyorum. > Şener Gündüz - BALIKESİR Hep beklemede mi kalacağız? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi El Sanatları Öğretmenliği Bölümü'nden mezunum. Benim dönemden ve başka dönemlerden mezun olmuş birçok arkadaşımız da benim gibi beklemede. Büyük fedakarlıklarla bizleri okutan ailelerimiz hayal kırıklığına uğradı. Hayatımızı idame ettirmekte zorlanıyoruz. Görev yapabileceğimiz Kız Meslek Liseleri'nde ise emeklilik zamanı çoktan gelmiş, geçmiş olan öğretmenler de kıllarını kıpırdatmadan çalışmaya devam ediyorlar. Bir tarafta boşta bekleyen, enerjik, yeni bilgilerler donatılmış biz genç öğretmen adayları; öbür yanda bize fırsat vermeyen, sıralarını savmış, köşelerine çekilmeleri gereken meslektaşlarımız... Bu böyle devam etmemeli. Yetkililer mutlaka buna bir çözüm bulmalı. Artık bekleyecek ne sabrımız, ne de takatımız kaldı... > İsmi Mahfuz - ANKARA Bizimkiler hangi dünyanın çocukları? 3 Haziran günü Kadıköy'de, dikkatimi çeken bir yürüyüş gördüm. "Türk Dünyası Şenliği Yürüyüşü" imiş. Neşeli, pırıl pırıl çocuklar... Bir anda kızım aklıma geldi; Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi 2. sınıfta olan, fakat aylardır okula alınmayan kızım... Ümitleri, hayalleri karartılan, artık yüzü gülmeyen, mahzun, kederli kızım... Okuluna gitmek istediği zaman da küçücük yaşına bakılmaksızın coplanan kızım... Peki, neydi bunların suçu, terör olaylarına mı karıştılar, başka suçlar mı işlediler? Hangi suça bulaştılar? Bu okulları başka bir ülke mi açtı? Bir parti veya bir fraksiyon mu çocuklarımızı bu okullara aldı? Okulların kapanmasına çok az bir zaman kaldı, ama hâlâ ilgili bakan, ya da bir yetkili bu çocuklara yapılan haksızlığa el atmış değil. Bu çocuklara yapılanları bütün Türkiye umursamaz bir şekilde seyretmekle yetiniyor. Peki bu çocuklar hangi dünyanın çocukları?!! > İsmi mahfuz bir veli - İSTANBUL Bizi de affedemez misiniz? Büyük zorluklarla kazandığımız üniversiteden atıldık. Şimdi hem ailemize yük olduk, hem de bunalıma girdik. Yılların emeği de bir çırpıda yok oldu. Bir kısmımız da, yüksek lisans ve doktora yapan araştırma görevlileriyiz. Doktora ihtisasını yaparken atıldık. Diğer görevimiz de tehlikeye girdi. Katiller, hırsızlar, yankesiciler affedildi. Vurguncular da bir şekilde affediliyor. Elimizde olmayan sebeplerle bir kazaya uğradıysak, yılların emeği, ümitlerimiz, tahsilimiz bir çırpıda silinir mi? Bize de bir çıkış, bir af düşünülemez mi? > İsmi mahfuz