Filmlerde, romanlarda, dizilerde; Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki saraylarla, özellikle harem ile ilgili olarak anlatılanların çoğu gerçeklere aykırıdır. Kıyafet dahil, gösterdikleri, anlattıkları birçok şey hayal mahsulüdür. Şu anda reklamı çok yapılan bir televizyon dizisinde olduğu gibi, harem hayatı çoğunlukla çarpıtılarak anlatılmaktadır. Bu konuda, İbrahim Pazan'ın yazdığı "Padişah Anneleri" isimli eserinin önsözünde yazılan şu hatıradan ibret alınmalı: "30'lu senelerde geçmiş bir hocamız şöyle anlatmıştı: Bir zamanlar, Osmanlı tarihini kötülediler. Türk yavrularına, Osmanlı saraylarını zevk, safâ, hatta sefâhat ve fuhuş yeri olarak tanıttılar. Lisede okurken, sınıfın birincisi olduğum için, öğretmenler gibi, bana da konferans verdirmişlerdi. Okul kütüphanesindeki maarif yayınlarından, uzun bir konferans hazırlamıştım. Kösem Sultan'ın, Terhan Sultan'ın saraydaki aşk maceralarını, devlet idaresinin kadınlar elinde kaldığını, daha nice kötü olarak öğrendiğim şeyleri anlatarak, çok alkış toplamıştım. Bu alkışlardan duyduğum lezzet, tâ 1940 senesine kadar sürmüştü. Hiç unutmam. O sene, Beyoğlu'nda, köşedeki Alman Kütüphanesinden (Die Islamische Kunst) adında, büyük bir kitap almıştım. İçinde, İslâm memleketlerindeki sanat eserlerinden seçme resimler ve her biri hakkında açıklamalar vardı. Bu güzel kitabı, aylarca tetkik ettim. 'Üsküdar'da Çinili Camii Külliyesi ve Anadolukavağı Mescidi'ni ve Çakmakçılar Yokuşu'ndaki büyük Valide Hanı'nı yaptırdı. Rumeli'de çok vakıflar yaptı. Akıl ve dirâyeti ile Osmanlı Devleti'ne çok hizmet etti. Türkler buna Kösem Sultan derse de, ismi Mahpeyker Valide Sultan'dır' diyerek, övmekte olduğu bu sultana vaktiyle, konferansımda atıp tuttuğum için, büyük vicdan azabı çektim. Alman kitabı beni uyandırdı. Okul kitaplarımızdaki yazıların iftira olduğunu anladım. Lise çağlarımda tanıştığım ve bana dinimi öğreten ve nasihatlerine çok kıymet verdiğim hocama gittiğimde hadiseyi anlattım. Hocam bana, 'Ömrünüzün sonuna kadar dua edip, kendisine hediye ederseniz, inşâallah o da size hakkını helâl eder' dediler. Merhûme Türk sultanından her zaman af dilemekteyim." Yıllar geçti ancak, ecdadına karşı zerre kadar iyi niyet beslemeyenlerin saldırıları ne yazık ki bitmedi. Kendi ecdadımıza karşı daha insaflı ve ön yargıdan uzak olma konusundaki dersi, yabancılardan almaktan hâlâ kurtulamadık. İşte daha yakın zamana ait bir örneği; Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil'in, Amerikalı tarih profesörü Leslie Peirce ile olan bir hâtırasını burada nakledelim: Yıl, 1983. İstanbul'da arşiv binasında çalışıyorum. O gün arşivdekiler, önemli bir devlet büyüğünü (Kenan Evren) ağırladılar. Devlet büyüğümüz, arşivde araştırmalarda bulunan ilim adamları ile de sohbeti ihmâl etmedi. Amerikalı bayanın, 'Osmanlı padişahlarının hanımları üzerinde çalışıyorum. Daha doğrusu Harem-i Hümayûn hakkında araştırma yapıyorum' sözü üzerine, devlet büyüğümüz, 'O hanımların entrikalarını da yazıyor musunuz?' diye sormuştu. Amerikalı bayan bu defa ciddîleşmişti: Entrika yoktur, diye cevap verdi ve sordu, Allah aşkına nereden çıkarıyorsunuz bunları? Bizimkinin verecek cevabı yoktu. Lâfı değiştirip başka konulara girdi ve sonra da salonu terk etti. O gün öğle paydosunda isminin Leslie Peirce olduğunu öğrendiğim orta yaşlardaki Amerikalı hanımla arşiv bahçesinde çay içerken, o günkü konuşmayı ve gerçekleri sordum. Kadıncağız çok şaşkındı: Sizleri anlayamıyorum. Tarihinize karşı neden böyle ön yargılısınız. Ben arşive gelmeden önce Osmanlı saray kadınları hakkında tarihlerinizde yazılanları okudum. Ne yalan söyleyeyim, onları cahil, dört duvar arasında kalmış, hiçbir dünya görüşleri olmayan kimseler olarak algıladım. Şimdi ise bütün fikirlerim değişti. Onlar gerçekten mükemmel bir eğitim ve terbiye görmüş insanlar. Leslie Hanım hayranlık içerisindeydi." İbrahim AŞ-İSTANBUL >> Bir hayvan katliamına yol açabilecek düzenlemeden vazgeçilsin İlgili Bakanlık tarafından Meclis'e sunulan, "Hayvanları Koruma Kanunu"na değişiklik getiren kanun tasarısının, hayvanlar için koruma sağlamaktan uzak, uygulamada büyük karmaşaya yol açarak, hayvansevenleri "suçlu" konumuna kadar getirebilecek maddeler ihtiva ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. İyileştirme yönünde bizzat sahadan ve uygulayıcılardan Meclis'e gelen taleplerin aksine, koruma niteliği son derece kısıtlanmış, adıyla bile çelişen bu kanun tasarısının tamamiyle çekilmesini istiyoruz. Söz konusu değişikliğin muhtevasında, tehlikeli olarak adlandırılan köpek cinslerinin toplatılıp, yok edilmesi var. Bunun bizim kültürümüzde, dinimizde, insanlığımızda, yeri yok. Bizden daha korumasız olan bir canlıyı, hele ki dost bir canlıyı toplatıp, katledemeyiz. Bunu lütfen yapmayın, yaptırtmayın. Sesimize kulak verin. Köpeklerini kötü yetiştiren insanların karşısında biz de devletimizin yanındayız ve vatandaşlık görevimizi yerine getiriyoruz. Belirtilen bu köpeklerin çoğu, bebek bakıcılığında ve diğer cinsleri terapi etmekte bile kullanılan ve diğerleri gibi olan köpeklerdir. Çözüm, bu cinslerin uzmanlar tarafından saldırganlık testine sokulması olmalı. Veya sahiplerinin psikoloji uzmanlarından rapor alması mecburiyeti getirilebilir. Bu, daha adil bir çözüm olur. Kötü köpek veya tehlikeli köpek diye bir canlı yoktur, kötü köpek sahibi vardır. Köpeklerin toplatılmasından ziyade, kayıt altına alınması ve köpek sahiplerinin denetlenmesi, kendini bilmez kişilerin elinde bulunan kötü yetiştirilmiş köpeklerin artmasına engel olacaktır. İlgili yasa tasarısının yeniden revize edilerek gündeme alınması daha doğru, merhametli ve uygun olacaktır... Bir grup hayvansever > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00