Bilindiği üzere, her sene devlet ve çeşitli vakıflar, dernekler üniversite öğrencilerine burslar veriyorlar. Bu tabii ki çok güzel bir uygulama, çünkü öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılaması böyle burslarla daha da kolay oluyor. Fakat üniversitedeki öğrencilik hayatım boyunca, bu verilen bursların bir çok öğrenci tarafından, eğitimleri ya da eksikleri, ihtiyaçları için değil, içki ve sigara gibi kötü alışkanlıklara harcandıklarına üzülerek şahit oldum. Hele hele bu bursların, ihtiyacı olmadığı halde bazı öğrenciler tarafından bir şekilde alınıp bu yolda harcanması; diğer tarafta fakir olduğu halde burs alamayıp bin bir zorluk içinde okuyan öğrencileri düşündüğümde beni ziyadesiyle üzdü, üzüyor. Halbuki düşündüğümüzde, bursu verenin de alanın da üzerinde vebal var. Bu konu hakkında burs veren kurum ve kuruluşların daha dikkatli olması gerekmez mi? Mesela öğrencilerin nikotin seviyeleri ölçülüp, sigara içenlere burs verilmeyebilir. Sonuçta verilen para devlet parası sayılabilir ve öğrenciler kötü alışkanlık edinsin diye verilmiyordur sanırım? Haksız mıyım? Bu konudaki makamların gerekli hassasiyeti göstermeleri en büyük temennim. Halil Demirel >> Lütfen bizi mağdur etmeyin Diyanet İşleri Başkanlığı'na; Yaklaşık on yıldır Sincan Müftülüğü altında Diyanet Vakfı'nın kiracısıyım. 2007 yılında, yeni gıda yönetmeliğine göre, gıda üretim ve satış yeri olan iş yerimi standartlara uygun hale getirmem gerektiği, yoksa faaliyetimin sona erdirileceği bildirildi. Bunun için gerekli tadilatları yaptırmak için 7000 YTL iç, 1000 YTL kapı ve camlar olmak üzere toplam 8000 YTL masraf ettim. Aylık 400 YTL taksitle yaptırdığım tadilatım, kış olması sebebiyle yaklaşık 3.5 ay sürdü. Müşterilerim dağıldı.Toparlanamadım. Kiralarımı ödeyemedim. Fakat iş yerimin değerine değer kattım. Geciken bu kiralarım için şimdi tahliye talebiyle dava açıldı. Ben hâlâ tadilat borcu ödüyorum ve 2.600 YTL daha borcum var. Tahliye edilirsek, kalan tadilat borcumu nasıl ödeyeceğim? Kira borçlarımı nasıl ödeyeceğim? 3 tane yetim kız çocuğum, üçü de üniversite öğrencisi, ne yiyecek nasıl okuyacaklar? Vakıfların amacı kâr olmadığına göre, bu yapılan haksızlık değil mi? Vatandaşın aç ve açıkta kalması yetkilileri ilgilendirmez mi? Ben kira borçlarımın ramazan ayına kadar ertelenmesini istedim. Ödememek gibi bir düşüncem asla yoktur. Ayişe Çetin >> Hasta memnuniyeti 16 Temmuz 2008 Çarşamba günü İzmir'de bir hastanede, bir hasta ile hemşire arasında geçen bir konuşmadan bahsetmek istiyorum. Önce diyaloğu görelim; Hemşire: Tahlil sonucu mu göstereceksiniz? Hasta: Hayır. Daha önce 5 gün rapor vermişti doktor bey. Sanırım bugün tahlil isteyecek. Hemşire: Asker misiniz? Hasta: Şu an askerim ama mesleğim askerlik değil, yani şey değilim (muvazzaf değilim demeğe çalışıyor ama o an aklına gelmiyor.) Hemşire: (Bilgisayara bakarak) tamam asteğmenmişsiniz, anlaşılan sizle anlaşamayacağız. Hasta neden anlaşamayacaklarını anlamaz. Daha önce oraya gitmiş olan hasta, şu an görüştüğü hemşirenin yanındaki masada oturan, ama bu konuşma sırasında orada olmayan hemşirenin Of'lu (Trabzonlu) olduğunu bildiği için, madem arkadaşınla anlaşıyorsun o zaman benimle de anlaşabilirsin, anlaşması zor bir insan değilim manasına geleceğini düşündüğü şu cevabı hemşireye verir. (Yanlış yaptığını sonradan anlar) Hasta: Ben anlaşılamayacak biri değilim, arkadaşınız olan Of'lu hemşirenin hemşehrisiyim. Bu arada, içerideki doktor bey daha önce muayene olduğum geçen cuma günkü doktor mu? Hemşire: Girince görürsün! Bu Ofluların hepsi böyle çok mu konuşur!!! (Soru şeklinde bir cümle ama tam anlamak için mimikleri görmek lazım.) Bu kişisel saldırı karşısında hasta biraz da içerideki doktordan (kim olduğunu bilmediği ve nasıl tepki vereceğini tahmin edemediği askeri doktor) çekindiği için, hemşirenin hak ettiği cevabı vermez; ama hemşirenin en azından genel kültürüne katkısı olması bakımından "hemşehri" demenin, aynı ilçe değil aynı şehirden olmak manasına geldiğini vurgulamak için kısa bir cevap verir. Hasta: Of'lu değilim! (yani Trabzon Of'un değil, Of Trabzon'un ilçesidir.) Burada bütün suç kişisel saldırıya (hakarete) uğrayan hastanın diye düşünenler olabilir. Çünkü hemşireler çok zor şartlar altında çalışıyor her gün akşama kadar binbir çeşit hasta ile uğraşmak zorunda kalabiliyorlar. Evet, olaya bu açıdan (tek taraflı) ve subjektif olarak bakarsak hemşirenin hiç gereği yokken kibarca sorulmuş bir soruya söylediği bu sözler (girince görürsün ve Of'lular...) haklı görülebilir ve suçlu hasta denebilir. Peki o zaman şu sorulara nasıl cevap verilir? 1. Hastanın bu örnekteki suçu nedir? 2. Sadece hemşireler mi soru sorar onlara soru sormak yasak mıdır? 3. Bu örnekteki hasta aynı hemşireye aynı şeyleri söylese ama hastanın görevi cumhuriyet savcılığı olsa hemşire aynı şekilde "girince görürsün..." cevabını verebilir miydi? Tabiî ki çalışan memnuniyeti önemlidir ama hasta memnuniyeti diye de bir şey vardır ve bunu sağlamakla sorumlu olan kişiler hastane yönetimi yanında doktor ve hemşirelerdir. K. Hüseyin Fazıl >> Evlerimizdeki doğal gaz tüketimi nasıl iki katına çıkar? İGDAŞ Genel Müdürlüğü'ne; İstanbul-Beylikdüzü'nden arayan bazı vatandaşlar, gelen doğal gaz faturalarında bir gariplik olduğunu belirtiyor. Gelen faturalarda, geçen sene yaz aylarında gelen rakamların iki katına yakın gaz tüketimi görülüyormuş. Bunda bir gariplik bulunduğunu anlatıyor. İgdas.com.tr adresinde, ilgili sayfalarda zaten bu durum görülebiliyor. Merak ettim, baktım aynı garipliği ben de gördüm... İGDAŞ sayaçlarında bir arıza mı var? Doğal gaz basınçlarında bir problem mi var? Ya da bizim bilmediğimiz başka bir sebep mi var? Herkes yaz aylarında geçen senenin iki katına yakın gaz tüketemeyeceğine göre, bu işteki garipliği açıklamak da İGDAŞ yetkililerine düşer... >> İZİN: Yıllık iznimi kullanacağım için bir aylık ara veriyoruz. Görüşmek üzere...