Okulların açılmasıyla, okul çevrelerine çöreklenen çetelerin ve saldırganların terörü de başladı. Küçücük çocuklar bıçakla tehdit ediliyor, paraları, telefonları gasp ediliyor. Özellikle büyük şehirlerde gittikçe artan bu feci durum, çocuklarımızı korku ve dehşete sürüklemekte, psikolojik olarak dengelerini bozmaktadır. İşte bir grup velinin anlattığı tipik olay: "Bizler, çocukları Zeytinburnu Meslek-Teknik-Endüstri Meslek Lisesi'nde okuyan bir grup veliyiz. Okulun Topkapı'nın orta yerinde olmasının yanı sıra dağınık bir yapıda bulunması, çocuklarımızın can güvenliğini tehdit etmekte. Okul çevresinde gaspçı, balici, kapkaççıların cirit atması, biz velileri kara kara düşündürmekte. Nitekim birkaç gün önce saat 14.30 dolaylarında, okuldan çıkıp evlerine gitmeye çalışan 2 lise-1 öğrencisi gasp terörüne maruz kaldı. Okulun hemen yanıbaşında bulunan Cevizlibağ Tramvay Geçişini mesken tutan gaspçılar, iki çocuğumuzun önünü keserek, bıçak tehdidiyle telefonlarını ve paralarını alarak kaçmışlar. Çocuklarımız büyük bir korkuya kapılarak, psikolojileri bozulmuştur. Okul önüne sabah saatlerinde gelip, 15 dakika kalan ekip otosunun da etkili olmadığı görülmüştür. Okul yönetimi de bu nahoş olaylar karşısında üzülmekten başka bir şey yapamamaktadır. Veliler olarak, bu gibi tehlikeli bölgelerde sivil polisler bulundurularak, çocuklarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanmasını istiyoruz." Yetkililer bu konuya ciddiyetle eğilmeli. Bu ve benzeri okullarda yeterli tedbir alınarak anne ve babaların endişeleri giderilmelidir. Çocuklarımız çetelerin, gaspçıların, tinercilerin ve uyuşturucu tacirlerinin insafına bırakılmamalı... > 78 yaşındaki bir vatandaşı horlamak hastane yetkililerine yakışır mı? Sağlık Bakanlığı'na; Mide ülserli, 78 yaşında, 30 sene devlete hizmet etmiş bir emekliyim. 27.09.2005 günü Bursa/Yenişehir'den, kızımı da yanıma alarak, 80 kilometrelik yoldan Tıp Fakültesi Araştırma Uygulama Hastanesi'ne zor şartlar altında geldim. İlgili birime saat 7.00'da sıra alıp bekledim, sonra ilgili birimin doktoruna muayene oldum. Doktor midemin filmini isteyince, Röntgen Servisine gittim. İlgili memur cihazın arızalı olduğunu belirterek, matbu kağıdı doldurup, Başhekime imzalattı, bizi Devlet Hastanesine gönderdi. Devlet Hastanesi'nin Röntgen Servisine gittik. Yazının kendilerine hitaben yazılmadığını ve film çeken Emekli Sandığı ile anlaşmalı birimlerinin bulunmadığını belirten servis doktoru bizi geri çevirdi. Sonra da, "Tıp Fakültesi'nin röntgen cihazı 15 senedir hep arızalı, bir adamını bulup çektiremediniz mi, kendi hastalarımız yetiyor" diyerek bir de tersledi. Devlet Hastanesi Başhekimi'ne çıktık, "sizinle uğraşamam, herkes kendi hastasına baksın" diyerek o da bizi hor gördü. Israrımız karşısında Başhekim telefona sarıldı, ilgili doktora ve bize bağırarak, "bunları gönderiyorsun başıma, bir daha gönderme, bunlara altı ay, bir sene sonraya randevu ver gitsinler" diyerek bizi dışarıya çıkardı. Röntgen Doktoruna gittik, 4 Nisan 2006 tarihli yazılı randevuyu ben ihtiyar, güçsüz hastaya verdi. Bursa Tıp Fakültesi Araştırma Uygulama Hastanesi'nin film cihazının 15 seneden beri arızasının giderilemediği doğru mudur? Bu arıza bahane edilerek, insani değerler hiçe sayılarak, iki hastane arasında horlanan 78 yaşında 30 sene devlete hizmet etmiş ihtiyar, güçsüz bir vatandaşa, derme çatma evraklarla "git oraya- git buraya" diyerek eziyet çektirmek her iki hastane yetkililerine yakışıyor mu? * Ethem Alıcı-BURSA > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00