Öğretmenlik için müracaatlar başladı. 30 bin öğretmenin ataması yapılacak. Ama işler çok karışmış olmalı ki, herkes birşeyler soruyor. Ters giden işler, eksik kalan uygulamalar, haksızlığa uğradığına inanan insanlar... Denizli'den yazan Muhammet İkbal Çil, yetkililerin Fen-Edebiyat mezunlarını oyalamamalarını, daha açıklayıcı bilgilendirmelerde bulunmalarını istiyor. "Bu yıl yapılacak olan öğretmen atamalarında Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarının mağduriyetlerine göstermiş olduğunuz ilgiye öncelikle çok teşekkür ederim. Gerek köşenizden gerekse medyadan,özellikle Milli Eğitim Bakanı'nın açıklamalarından mağduriyetimizin giderileceğine dair umudumuz doğmuştu. Fakat atama kılavuzunda yer alan adayın mezun olduğu okul kodu bölümünde -aynen geçen seneki kılavuzda olduğu gibi- yine Fen-Edebiyat Fakültelerinin bazı bölümleri mevcut değildir. Örneğin Ben Pamukkale Üniv. Fen Edeb. Fak. Tarih Böl. mezunuyum, Bakan'ın açıklamasına göre, Pedagojik Alan Formasyonumuz olduğundan, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği'ne Eğitim Fakültesi mezunlarından kalan yere atanacağımız vadedilmişti. Oysa kılavuzda görüyoruz ki mezun olduğum okulun kodu dahi yoktur. Şimdiye kadar yapılan açıklamalar tamamen Fen Edebiyatlıları oyalamaya yöneliktir. Yetkililerin bu konuya açıklık getirmesini istiyoruz." İhtiyaç duyulan bölümler için sertifika verilsin Erzurum'dan Öğrenci Heyeti Temsilci Başkanı Selman Arslanbaş, ihtiyaç duyulan bölümler için neden Pedagojik Formasyon verilmediğini soruyor: "Sayın Bakan, Fen-Edebiyat mezunlarından formasyon eğitimi almış olanların, Eğitim Fakültesi mezunları atandıktan sonra açık bulunan yerlere atanacaklarını belirtti. Lakin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Matematik Bölümü öğrencilerinden formasyon alıp da atanmamış hiçbir arkadaşımız bulunmamaktadır. Bakanlık, bu bölümlerdeki açığın fazla olması sebebiyle, geçen seneye kadar bu bölüm öğrencilerine kısa dönemler halinde Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikasını vermiş, ve atamalarını yapmış idi. Ama 1998 girişli ve bu yıl mezun olmuş arkadaşlarımız bu eğitimi ve sertifikayı alamadılar. İhtiyaç olan bölümler için bu imkanın tanınmasını istiyoruz." İsminin saklı kalmasını isteyen okurumuz, oyalanmamalarını, öğretmen olmak istediklerini belirtiyor: "Sayın Milli Eğitim Bakanımız, son günlerde Fen-Edebıyatlılara yapılan haksızlıklardan sözediyordu. Bugün Milli Eğitim'in resmı sitesinde Sınıf Öğretmenliği'ne Sınıf Öğretmenleri dışında kimsenın başvuramayacağı belirtiliyor. Şimdi bizim nereye başvuracağımız belli olmadığı gibi, başvursak bile, atama şansımızın belirsizliği, "bizlerin bu ülkenin 2. sınıf vatandaşı uygulamasına maruz kaldığımız" düşüncesine sokuyor bizi. Biz niçin okuduk? Bize eğitim formasyonu niçin verildi? Biz artık öğretmen olmak istiyoruz." Mehmet F. Boyacılar da, çelişkili bulduğu bir uygulamaya değiniyor; "KPSS 2002 Kılavuzunda, Muhasebe Grubu Öğretmenliğe atamaların yabancı dille öğretim yapan üniversitelerin mezunlarından yapılabileceği belirtilmiş, ana dilde öğretim yapan okullardan mezun olanlara bu hak verilmemiştir. Ticaret Liselerindeki muhasebe müfredatı ve mevcut muhasebe sistemimiz Türkçe öğretim yapan üniversitelerde öğretildiği gibi olup, yabancı dilde diğer muhasebe sistemlerinin öğretildiği İngilizce öğretim kurumlarındakilerle örtüşmemektedir. Sayın MEB ve YÖK yetkililerimizden hangi gerekçeyle Türkçe öğretim yapan kurumlarımızdan mezun olanlara bu hakkın verilmediği konusunda kamuoyunu bilgilendirmelerini, varsa bu yanlışlığın bir an önce düzeltilmesini rica ediyoruz." Bir başka öğretmen adayı da adeta feryat ediyor: "Milli Eğitim Bakanlığı açıklamalarında, bu yıl Sınıf Öğretmenliği dışından, mezun olup elinde Sınıf Öğretmenliği Sertifikası bulunanlar Sınıf Öğretmenliğine 2002'de başvuramayacakları belirtiliyor... Biz Fen/Edebiyatlılara başka sertifika verilmediği için, biz hiçbir tarafa başvuramıyoruz... Biz neyiz? Bizi ülkeden atsınlar veya sürgün etsinler daha iyi... 150 kişiyi alacağız bahanesiyle, yine 13000 kişinin hayallerini bitirmeye kimsenin hakkı yoktur... Eğer bu yıl da bizlere karşı bir ayırım yapılır ise artık biz de konuşacağız... Yıllardır sabır dedik, ama artık yeter... Hakkımızı istiyoruz." Korkulu rüya görmek istemiyoruz Bu mektubum, Güngören Belediyesi'nin sayın yetkililerinedir. Ben, Güngören ilçesinin Güneştepe Mahallesinde ikamet etmekteyim. Evim, Necip Fazıl Kısakürek Caddesi ile Yavuz Selim Caddelerinin kesiştiği noktadadır. Evimizin karşısında, (ben 1997 yılının Ekim ayında yerleşmiş olmakla, o tarihten bu yana) bir inşaat malzemesi satıcısı, diğer bir ifadeyle kum ve kaba inşaat malzemesi satan bir esnaf vardır. Bu kişinin bulunduğu yer, belediyeye ait bir yeşil alan. Semtimizdeki inşaat yapılanması bitmiş olmasına rağmen bu kişi veya kişiler halen burada bulunmakta, çok geniş bir alanı istila etmektedirler. Bundan ne çıkar denilebilir. Lütfen gelip bir kontrol etmek lütfunda bulunursanız, işin vahameti görülecektir: Bir defa bu alanda, kaçak yapılırken belediye tarafından yıkılmış ama yıllardır hafriyatı kaldırılmamış iki adet bina kalıntısı var. Hemen üst tarafına da büyükçe bir ilköğretim okulu yapıldı. Okulun etrafı demir parmaklıklarla çevrildi. Kocaman bir alanda, bir tarafta okul, bir yanda kumcunun kapattığı bir alan ve yine diğer tarafta inşaat molozlarının bulunduğu kısım. Bu üçlü sacayağının arasında kalan boşluk ise sarhoşların, ballycilerin mekanı durumunda. Akşam vakti olmaya başladığından itibaren bu taraflara çocuklarımızı ve hanımlarımızı göndermeye korkuyoruz. Benim evimin karşısında olduğu için, gece yarıları o karanlık alanda serserilerin dolaştığına, kahkahalar attığına, zaman zaman kavga ettiklerine şahit oluyorum. İlkokul ikinci sınıfa gitmekte olan çocuğum eve geldiği zaman, serserilerin nelerle "Bally" içtiklerini, artıklarını nerelere bıraktıklarını bana anlatıyor. Onu dinlerken içimden geçenleri anlamak için baba olmak yeterli. Ama ben aynı zamanda bir öğretmenim. Benim endişem sadece kendi çocuğum değil. Bahsettiğim okulda da öğrenciler okumakta; etrafında çocuklar oynamakta. Onlarca hatta yüzlerce çocuğumuzu bu kötü akıbet tehdit etmektedir. Belediye yetkililerinden istirhamım: Artık korkulu rüya görmek istemiyoruz. Lütfen o kumcuyu ve inşaat molozlarını gözümüzün önünden kaldırın da açılan bu alanı dinlenme veya park alanı gibi, insanımıza hizmet edecek bir alan haline getirin. Çünkü etrafımızda böyle alanlar hem az hem uzak. Bu sadece benim teklifim. Daha başka ne yapılabileceğini sizler bizden daha iyi bilisiniz. > Sefer Koçyiğit.- İSTANBUL