Öğretmenliği öğretmenlere bırakın!

A -
A +

Sayın Erkan Mumcu'nun dikkatine; Ben Eğitim Fakültesi 4. sınıf öğrencisiyim. Ben ve benim gibi birçok Eğitim Fakültesi öğrencileri Anadolu Öğretmen Lisesi çıkışlı olup, liseden itibaren formasyon dersleriyle iç içeyiz. Yani, 3 yıl lise, 4 yıl fakülte olmak üzere 7 yıllık bir pedagojik formasyon aldık. Diğer tarafta ise, Fen-Edebiyat veya Eğitim Fakültesi dışından bir fakülte mezunu ve 3-4 aylık hızlandırılmış formasyon, ne derece eşit olur, sizlere bırakıyorum... Öğretmenlik bir sanattır, herkesin yapacağı iş değildir. Nasıl ki, cerrahi kitabını okuya okuya ameliyat yapamıyorsak, Tıp Fakültesi okumamız gerekiyor ise; formasyon kitabını sırf okumak için okumakla da öğretmen olunmaz. Eğitim Fakültesini okumak gerekir. Lütfen öğretmenliği öğretmenlere bırakın! Fen Edebiyat mezunları daha fazla bildiklerini iddia edebilirler, ama öğretmenlik daha fazla bilmek değil, bildiğini aktarabilmektir. Bugün ülkemizde, özellikle ilkokul öğretmeninin yanlış tutumundan dolayı psikomotor gelişimi etkilenmiş, "ben yapamam, ben edemem" duygusu altına girmiş o kadar çok kişi var ki, çevrenize bir bakın!.. Kısaca, bilinçli gençler, ruh sağlığı sağlam gençler yetiştirmek için öğretmenliği öğretmenlere bırakın, başkalarına değil. İşler ehline verilmezse, bu ülkenin hali nice olur... >İsmi mahfuz Seyirci olarak utanıyorum! Bazı televizyon programlarında, istisnai bazı olayların Anadolu'nun her tarafında sanki yaşanıyormuş gibi lanse edilmesi, insanlarımızı aldatmak olmaz mı? Anadolu'nun bir köyünden gelmiş, İstanbul'a yerleşmiş bir vatandaş olarak bunları reddediyorum. Köylerimiz, insanlarımız onların zannettikleri gibi değil. Doğru olduğu şüpheli, uç bir olayı genelleştirip, insanlarımızı aşağılamak yakışır mı? Bu tür olayları vererek, bir şekilde kötülüğü teşvik etmiyorlar mı? Her kötülüğü yapacağını zannettikleri, kendilerine göre cahil buldukları Anadolu insanı onların zannettikleri gibi değil ve olamaz. Bir okulu, üniversiteyi bitirmek yeterli olsaydı, o programları yapanlar daha seviyeli olurdu. Fuhuş batağında yakalanan eski Demirperde ülkeleri vatandaşlarının çoğunun doktor, mühendis, öğretmen gibi üniversite mezunu olduklarını ne çabuk unutuyorlar... Milli ve manevi değerlerimizden yoksun insanların kötülüklere yakalanma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu kabul edip, bu gerçeği de haykırmalarını beklerdim... >Yüksel Gürsoy - İSTANBUL Bal diye glikoz satılıyor! Tarım ve Sağlık Bakanları'nın dikkatine; Ben Mersin'de arıcılıkla uğraşıyorum. Fakat ürettiğim bal para etmiyor. Piyasada bal diye, ucuza maledilen glikoz satılınca, bizim hakiki bal değerini bulmuyor. Bu sahte ballar, lüks marketlerden tutun da mahalle bakkalına kadar, her yerde peynir ekmek gibi satılıyor. Hani gıda nizamnamesi çıkmıştı.. Gıdada çok büyük vurgun yapılıyor, buna kimse dur demiyor. Bu yapılanlar yasal ise, biz de yapalım! Biz de arıcılığı bırakalım, glikoz satalım! Bu sahtekarların listesi bütün ilgililere gönderildiği halde, ilgilenen olmuyor. Bu çark öylece devam ediyor... Üzülerek görüyorum ki, bu sahtekarlar ürünleri için Bakanlık'tan üretim belgesi, kalite belgesi bile almışlar... Halbuki bunların sahte mal sattıklarını herkes biliyor. Bunlara o belgeleri kim veriyor? Bu ayıptır, bu bir sağlık skandalıdır, bu bir vurgundur, bu sahtekarlıktır... Lütfen bu ayıbı durdurun. Sadece balda değil, bütün gıda maddelerinde aynı sahtekarlıklar sergileniyor. Lütfen halkın sağlığı ile oynanmasına müsaade etmeyin!.. >M. H. Turhan - MERSİN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.