Öğretmenlik bu olmamalı

A -
A +

Kendim de bir öğretmenim. Yaşadığım bir olay, beni çok rahatsız etti. Utanç duydum. Öğretmenlerin çektiği geçim sıkıntısını, ekonomik darboğazı çok iyi biliyorum. Yasal olarak, başka bir işte çalışmaları suç olsa bile, pazarda pazarcılık yapan meslektaşlarıma saygı duyuyorum. Bu utanç verici bile olsa, onları bu duruma düşüren yetkililer bundan birinci derecede sorumludur. Ancak, bahse konu olan bu değil. Rastlantı olarak birlikte yolculuk yaptığım lise son sınıfta okuyan bir öğrenci ile bir koltukta tanışmamızdan sonra, 3. cümlede "siz de o şe....den misiniz?" sorusuna muhatap oldum. Kızmıştım. Ancak öğrenciyi irdelemek, açmak gereğini duydum. Bu okul, L. ilçesinde bir okul. Duyduğum ve bu olaydan sonra yaptığım araştırmalar neticesinde, bu okulun son derece başarılı, dereceye giren bir okul olduğunu öğrendim. "Neden şe...siz" dedim. Öğrenci çekindi. Korktu. Gözlerime baktı. Endişeliydi. Sonra benden biz zarar gelmeyeceğine inandı ki, anlatmaya başladı. Akıcı ve de konuları bilen bir edayla konuşmaya başladı. "Bakın hocam, ben hocalarımın geçim durumlarını pek bilmem. Ancak gerek TV'lerden gerekse basından takip ettiğim kadarı ile ve eylemlerindeki çaresizliklerinden zor geçindiklerini tahmin ediyorum. Ama şe...siz kelimesini söylerken bile pişmanlık duydum. Mesele şu; okulumuzun Fizik, Kimya, Matematik, İngilizce, Türkçe öğretmenleri, altlarında süper arabalarla geziyorlar. Bunlar okulunda kendi öğrencilerine özel kurslar veriyorlar. Saati 50-55 milyon. Evlere servis yapıyorlar. Bu çevre il ve ilçelerdeki öğrencilerin evlerine de servis yapıyorlar. Buraya kadar her şeyi anlıyorum hocam da, şimdi kendisine milyarlar döken öğrenciler okuldaki bir sınavda başarılı olmazlarsa, sınavları hangi vicdanla değerlendiriyorlar? Zaten ben kurs alan öğrencilerin farklı değerlendirildiğine inanıyorum. Farklı olmasa bile, bu ahlaki mi hocam? Başka okulda okuyan öğrencilere kurs verseler, bu da suç, ama çok ahlaksız bir olay olmaz. Ancak kendi okulu ve kendi öğrencilerine kurs veriyorlarsa, bu şe...zlik değil de nedir hocam?" Müdahale edecek oldum. Haklılık gerekçelerini söyleyecek oldum. "Geçim sıkıntısı" lafım daha bitmeden, ağzıma tıkadı. "Ne geçim sıkıntısı hocam? Hepsinin altında son model arabalar var." Daha bir sürü eleştiri... Hatta okul müdürünün de evlere kurs verme servisinin içinde olduğunu belirtti. Bu olay beni yaraladı, midem bulandı... > Bir öğretmen Bu yapılan ayıptır, günahtır! Sayın Başbakan'ın dikkatine; Ben DSİ'de çalışıyordum. Hâlâ birçok insan gibi o makamı işgal ederek yüksek maaşlarla çalışabilirdim. Fakat emeklilik müessesine ve yöneticilerimize güvenerek emekli oldum. Ama şimdi ben de diğer emekliler gibi çok zor günler geçiriyorum. Kahveye gidip çey içmek, arkadaşlarımızla bir araya gelmek artık bizim için hayal oldu. Sabah erkenden çıkıyorum, ormanda çalı-çırpı-kozalak topluyorum, ekmek paramın bir kısmını bu şekilde denkleştirmeye çalışıyorum. Emekli Sandığı'na bağlı emeklilere bir iyileştirme yapıldı. Bize sadece vaatlar kaldı. Onlar devlet memuru ise ben de devlet işçisi idim. Onlara yapılan ödeme devlet hazinesinden ödenmiyor mu? Biz de bu devletin vatandaşıyız, neden bize de aynı iyileştirme yapılmıyor? Yapıldığı belirtilen iyileştirmenin fiili bir sonucu olmayacaksa, gelecek hükümetin insafına kalmışsa bunun bize ne faydası var? Öbürlerine dosdoğru veriyorsunuz da sıra bize gelince neden dolambaçlı yollara sapıyorsunuz? Bu uygulamanın adaletle, insan haklarıyla, Anayasamızın eşitlik ilkesiyle bağdaşır yanı var mı? Herşeyden önce, bu yapılan ayırım büyük bir ayıptır... > Ali Osman Güzel - İSTANBUL "Köy Hizmetleri"nden duvar açıklaması 30 Ekim tarihli gazetemizin bu köşesinde, Köy Hizmetleri İstanbul İl Müdürlüğü'nün bulunduğu semtte ikamet eden bir okuyucumuzun mektubuna yer vermiştim. Bu mektupta; adı geçen kurumun lojmanlarının etrafındaki duvarın gereksiz yere yükseltilmeye çalışıldığı, çevre açısından çirkin bir görüntünün ortaya çıkacağı, bu krize rağmen milli servetin boş yere harcandığı belirtiliyordu. Konu ile ilgili olarak arayan Köy Hizmetleri İstanbul İl Müdürlüğü İdari Mali İşler Şube Müdürü Tümer Bezer'in açıklamaları şöyle: "Belirtilen alan 42 dönümlük, içinde 60 daire, arabalarımız bulunan ağaçlık bir yer. Bekçilerimiz bulunmasına rağmen burayı koruyamadık. Tellerden giren çeşitli şahıslar arabalarımızın teyplerini çalıyor, çocuklarımızın bisikletlerini alıyor, ağaç dallarını kırarak zarar veriyor. Duvarı yükseltmeyi biz de istemedik, hatta tamamen kaldırmak da arzu ettiğimiz bir şey. Ama bugünkü Türkiye şartlarında bunu yapmaya mecburuz. Burada oturanlar olarak, topladığımız aidatlarla güvenliğimiz için bu duvarları yükseltmek mecburiyetinde kaldık. Yani bu iş için harcanan para tamamen biz oturanlarındır. Bu iş için devletin tek kuruşu harcanmıyor. Hatta bu bizim için maddi külfet bile oldu. Kaldı ki, yörede oturanlar da bekçilerimizin kontrolünde bulunan kapılardan girerek bu alandan faydalanabilirler."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.