Çocuklarınıza çok ihtimam gösterir, iyi yetişmeleri için elimizden geleni yapar, tehlikelerden korumak için var gücümüzle çalışırız. İyi bir insan olarak yetişmeleri için servetimizi feda ederiz. Ama bütün bunlar yeterli mi? Eline harçlık verip okula gönderdiğimiz çocuğumuzu bekleyen tehlikelerden haberdar mıyız? Okul civarında çok sayıda art niyetli kişinin çöreklendiğini, bunların akla-hayale gelmeyen tuzaklarla yavrularımızı zehirlediğini biliyor muyuz? Verdiğimiz simit parasını bile ellerinden kapmak için tek tek sigara satan bakkal, büfe adı altında bazı işyerlerinin bulunduğunu biliyor muyuz? Necip Yozgatlı'nın dile getirdiği bu tehlikeyi, vakit geç olmadan, tehlike büyümeden, yavrumuz başka zehirlere bulaşmadan öğrenir ve tedbirimizi alırız umarım... "Okul önleri ve çevresinde bulunan bazı bakkal ve büfelerde tek sigara satışları dikkat çekiyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, içimi son derece zor olan ucuz yabancı sigaralar da bu gibi yerlerde ve kalabalık yerlerde satılıyor, üstelik bunlar da çoğu kez çocuklar eliyle satılıyor... Yetkililerin ve anne-babaların bu hususlarda duyarlı olmaları, evlatlarının canı yanmadan tedbir almaları gerekmektedir. Okul çevrelerinde özel otolarıyla ortaya çıkan bazı gençlerin kız çocukları kandırarak sahillere götürmeleri de fecaatin bir başka çeşidi. Devlet, okul yönetimi ve ailelerin işbirliği halinde bu tehlikeleri önlemeleri gerekmektedir." Bu uyarılar zaman zaman yapılıyor, ama her nedense yeterli tedbir alınmıyor. Para kazanmak uğruna her kötülüğü yapma tıynetinde olan kişiler de bu zaafımızı iyi değerlendiriyor. Aman dikkat! Son pişmanlık işe yaramayabilir... Şirin İzmir'in havasını yine kirletmeye başladık Hayret ediyorum; ne vurdumduymaz insanlar olduk! Her geçen gün şirin İzmir'imizin havası daha çok kirlenmesine rağmen kimselerin aldırdığı yok. Bilinçsiz insanlarımız bildiklerinden yine şaşmıyorlar, havalar biraz soğuyunca yazın toplayıp biriktirdikleri çer-çöp, eski-püskü naylon, çul-çaput ne buldularsa bastılar sobalara. Özellikle akşam üzeri çul-çaput ve naylon kokuları vatandaşların ciğerlerini ağzına getirecek derecede kötü oluyor. Ne hikmetse sağlığımızı doğrudan doğruya etkileyen bu duruma hiçbir ilgili ses çıkarmıyor. Damperli arabaya adam tonajından fazla kum yüklemiş, rampa yukarı gidiyor, egzozdan çıkan katran gibi simsiyah duman, görenleri hayrete düşürüyor. Adam, hem de belediyenin önündeki çöp bidonunun içerisindeki çöpleri yakıyor, iş yaptım zannediyor. O olmayan beynini çalıştırıp da o güzelim boyalı bidonun ne hale geleceğini düşünmeyen insan, havanın kirleneceğini nasıl hesap etsin ki! Her sene söylenir durulur, "bu sene şöyle temiz kömür alacağız, böyle temiz kömür alacağız" diye... Acaba bizim Çiğli bu temiz denilen kömürden ne kadar nasibini almıştır? Bak Ali Giray'ın sesini duyar gibi oluyorum, şöyle diyor: "Geç be hocam geç, biz bu palavraları çok duyduk ama aynı hamam aynı tas. Sokaktan rastgele tuttuğumuz insanları kaloriferleri yakmada görevlendirirsek, evlerimizdeki sobaları yakarken havayı en az kirletecek şekilde yakmaya dikkat etmezsek şirin İzmir'imizi elbette beceriksizliğimiz sayesinde kirli havaya mahkum ederiz. Bilinçli soba ve kalorifer yakmak, havayı çok kirletmez. Lütfen bunu gözardı etmeyelim ki, yaşadığımız çevrenin havasını kirleterek doğadaki canlıları zehirlemeyelim! > İsmail Avcı-İZMİR