Bundan 60-70 sene öncesinin okullarını düşünüyorum. Sarı kurdeleli, ay yıldızlı şapkamızla kendimizde bir asker ciddiyeti ve sorumluluğunu duyardık. Çarşıda, pazarda gezerken bir öğretmenimize rastlama ihtimaline karşılık, pürdikkat dolaşırdık. Şayet bir öğretmenle karşılaşırsak, şapkamız varsa elle, şapkasız başı açıksak bir asker gibi ellerimizi yana yapıştırıp, başımızı öne eğerek onu hürmetle selamlardık. Bu ciddiyetin altında sevgi ve saygı yan yana yaşar. Cemiyet içinde nasıl yaşanacağını öğretmenlerimizin vakarlı hareketlerinden öğrendik. Zaman içinde okullarda eğitim yozlaştı, değişime uğradı. Bu yozlaşma sonucu, gençliğin ne hale geldiği ortadadır. Şahsi hayata karışılmaz deniyor, biz de karışmıyoruz zaten. Ama saçı sakalına karışmış, belki örülecek hale gelmiş bir öğrencinin; o haliyle, emektar öğretmenin karşısına çıkması çok üzücü, hiç yakışmıyor. Geçen gün eve gelirken, ya orta sonda ya da lise birde okuduklarını sandığım üç dört öğrenciye rastladım. Gömlekler dışarıda, kravatlar göbeğe kadar inmiş, gömlek düğmeleri açık, ceketler omuzlara atılmış, ellerde birer defter birer kitap, laubali şakalaşmalarla evlerine gidiyorlardı. Anne-babalar bu duruma bir tepki göstermiş olsalardı, bu çocuklar o şekilde olamazlardı. Bu yapıdaki çocuklar, öğretmen de döver arkadaş da. Su içeceği çeşmenin kurnasını elleriyle kıran bu yavrulara çeki düzen vermek ilk önce ana babalara düşer. Bir balık avında, iki adamla altı-yedi yaşlarında bir çocuğa rastlamıştım. Çocuk babasının yanındaki adama ağza alınamayacak galiz küfürler savuruyordu. Dayanamadım ve küfür ettiği adamın kim olduğunu sordum. Amcasıymış. "Doktora götürdüm, doktora bile küfretti" diye böbürlendi. Ben de, "merak etme, birkaç yıl sonra aynı küfürleri sana da eder ve hatta güzelce bir döver!" demiştim. Özellikle medya, televizyon ve diğer iletişim araçları çok zararlı olmaya başladılar. Reyting ve tiraj uğruna, hiçbir endişe taşınmadan, gençlerin ruhu zehirlenmektedir. Bazı filmler ve yayınlar, bir uyuşturucu gibi gençlerin kafasına girmekte, büyük tahribata sebep olmaktadır. Büyük felaketlere düçar olmamak için, gençlere baba ocağından başlayarak sağlam eğitim ve terbiye verilmeli, düşecekleri acı durumların günahına ortak olunmamalıdır. Çocuğuna sigarasından bir nefes çektiren, içtiği rakıdan bir yudum tattıran babalar da gördük, çok yazık. Eğitimdeki bu yozlaşmayı önlemek için, öncelikle zararlı yayınların ve filmlerin ayıklanması gerekir. Yoksa üzülen her zaman biz olacağız... > Hüseyin Hilmi Levent-AMASYA > Yanlış tercihle bizi mağdur etmeyin Karayolları Genel Müdürlüğü'ne; Bizler, Van/Gevaş'ın Daldere mevkiinde bulunan 12 köyde (Töreli, Başadım, Daldere, Kardeşler, Sütlüce, Anaköy, Tatlıçayı, Çığır, Görenek, Abalı, Evbarak, Pullupınar) ikamet etmekteyiz. Daldere mevkii yolu, Görenek köyünden geçerse, hem yazın hem de kışın daha kullanışlı olacaktır. Evbarak köyü istikameti ise oldukça meyilli, taşlı ve çığ düşme riskini taşımaktadır. 12 köyün sakinleri olarak, yukarıdan belirttiğimiz sebepler yüzünden, yolumuzun Görenek köyü istikametinden geçmesini istemekteyiz. Yanlış bir tercihle zaman ve milli servet kaybına sebep olunmamalıdır. Bu istikamette hiçbir engel olmadığı halde, yol götürülmedi. Bu köy yolu en fazla 3 kilometre kalmıştı ve iki haftalık çalışmayla bitirilebilirdi. > Daldere Mevkii sakinleri > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00