Yaklaşık 20 yıldan beri öğretmenlik yapmaktayım. Milli Eğitim'in her kademesindeki okulunda görev yaptım. Çok hasta öğrenci gördüm. Kimi mide ağrısından kıvranıyor, kimi açlıktan bayılıyor vb... Okullarımızdaki kantinler aynı zamanda bir hastane görevi görmektedir. Midesi ağrıyan çocuğu çoğu zaman kantine göndeririz ve şerbet içmesini öneririz. Çocuklarımızın ağrılarına çözüm bulmada önerdiğimiz metod belki de yanlış. Fakat elimizdeki imkânlarla ancak bu kadarını yapabilmekteyiz. Okullarımızda doktor yok ki doğru teşhisler konsun, çocuklarımızın ağrıları dinsin. Bu çok yanlış bir durumdur. 2 bin, 3 bin öğrencili okullarımız var. İlçelerde olmayan hareketlilik bu okullarımızda mevcuttur. Nasıl oluyor da bu okullarımıza doktor atanmaz, anlamış değilim. Bu kalabalık okullarda mikrop kolay ürer! Bunun için Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarımızın çalışma yapması gerekir. Okullarımızda her gün mutlaka hastalanan çocuklar olmakta. Bu çocuklara acil olarak müdahale edilmesi gerekir. Öğretmenler, bu hasta çocuklara nasıl müdahale edecek? Böyle yaparak biz öğretmenleri sorumlu duruma düşürmüş olmuyorlar mı? Çocuk düşüp, bir yerini kanatıyor, müdahale gerekiyor, mecburen bizler koşuyoruz! Öğretmenler olarak aciz kaldığımız durumlar oluyor. Bu konuda yetkililerin destek olmaları gerekmektedir. Okulda doktor olduğunda, rahatsızlanan ve yaralanan çocuklarımıza anında doktorlarımız müdahale ederler. Bu öyle basite alınacak bir durum değildir! Okullarımızda doktor olduğunda, belki bize basit gibi gelen ama aslında çok önemli olan bazı hastalıklara da zamanında müdahale edilir, sonradan oluşabilecek birçok sağlık probleminin önüne geçilir. Yetkililerin söylediğine göre, bazı büyük okullarda 5-10 yıl öncesine kadar doktor bulunuyormuş. Yani bu duruma yabancı değilmişiz. Ne olduysa bu uygulamaya son verilmiş. Bazı suistimaller veya kötü olay bu önemli hizmeti sonlandırmamalıydı. Milli Eğitim Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımızla bir protokol imzalayarak, okullarımızda doktor ve birer hemşire görevlendirmesi yoluna gitmelidir. Nizamettin Bekar ------ > Asıl kayıt dışı ekonomi Belediye, Özel İdare ve STK Şirketlerinde Belediye yasasının konuşulduğu bugünlerde, asıl konuşulması gerekenler konuşulmuyor.. KKKŞ, Kamu Kaynağı Kullanan Şirketler demektir. Bu tarife Belediye Şirketleri, İl Özel İdare Şirketleri, STK Şirketleri, Sendikaların şirketleri vb. giriyor. Türkiye'de yaklaşık 170 Belediye Şirketi, %15 ve daha fazla hisseyle ortak oldukları 170 civarında İl Özel İdare Şirketi, TOBB gibi STK'lar ile sendikaların da yaklaşık 100 şirketi var. İşletmeleri hiç saymıyorum.. Bunların toplamı, 380 civarında olan İMKB şirketlerinin sayısından daha fazla. Toplam ticari ciroları da öyle. İçlerinde İMKB-100 içine girebilecek onlarca şirket var. İMKB şirketleri yıllık 20 milyar TL Kurumlar Vergisi öderken, bu şirketlerin ödedikleri Kurumlar Vergisi toplamı 1 milyar TL bile değil.. Siz hiç vergi rekortmeni olanları gördünüz mü? KKKŞ'ler, belediyelerin "hülle" alımlarında ön planda. Ticaret Kanununa göre bu şirketlerin, brüt kârlarının vergisini ödedikten sonra, net kârlarıyla alım yapmaları lazımken, bunlar satın aldıkları mal ve hizmetleri giderlerine yazarak, yönetim-denetim kurulu üyelerine de 25-30.000 TL'ye ulaşan ücret ve hakkı huzur ödedikleri için ya zarar ediyorlar, ya da düşük kâr gösteriyorlar. Vergi Daireleri, diğer şirketler kâr göstermeyince denetime gidiyor, ama bu şirketlere uğrayan yok. Eğer bu şirketler de diğerleri gibi Sayıştay tarafından değil de, SPK tarafından denetlense, yıllık 10 milyar TL Kurumlar Vergisi kazanmak işten bile değil. Bu şirketler, Milli Emlak Genel Müdürlüğü (MEGM) tarafından belediyelere ücretsiz tahsis edilen hazine arazilerini, belediyeden kiralıyor ama MEGM"ne ödenen ecrimisil yok. Bunun adı sebepsiz zenginleşme değil mi? Maliye Bakanlığı bu mükelleflerinden neden ecrimisil-kira almıyor? Ecrimisil geriye doğru alınan bir kira geliridir. Hesaplansa en az 5 milyar TL Hazinenin kasasına girer. Bunların hepsi dolaysız vergidir, bütçeye ciddi bir katkıdır. Vatandaştan zamla alınan vergilerden daha insancıl ve sosyal gelirdir. Bütçe kalemlerine bakılırsa, gelir beklenen bu şirketlere transfer ödemeleri yapıldığı da görülür. A.Baybars Gogez ----------- > Bu haksızlığa seyirci mi kalınacak? Sayın Başbakan'ın dikkatine; 2000 yılından Kasım 2006 tarihine kadar BİMTAŞ'a giriş yaptım, o tarihten bugüne kadar da vasıfsız işçi kadrosunda, aynı görevde (Denetmen Çevre Mühendisi olarak) bu kurumda çalışmaya devam etmekteyim. 17 yıl boyunca, aldığımız eğitim hiçe sayılarak, vasıfsız işçi kadrosunda gösterilip, ona göre ücretlendirilmekteyiz. Akıl alır gibi değil. Bizleri mühendis olarak çalıştırıp, vasıfsız işçi gibi ücretlendiriyorlar. Nerede hak, nerede adalet? Hemen yanı başımızda "4B Sözleşmeli" dediğimiz arkadaşlarımız, onlar da bizim gibi bu kurumlara giriş yaptılar (KPSS'ye girmeden, ilgili kanunlarla bu kurumlara atamaları yapılmış). Şimdi de bunları 657'ye tabi olacak bir statüye kavuştur, bizim statümüz olduğu gibi kalsın; bu durumda, adalet, eşitlik, hak, hukuk nerede kalıyor? Yetkililer bu haksız uygulamalara daha ne kadar seyirci kalacaklar? Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan'ın bu ayrıntıları bilmediklerini düşünüyorum; aksi halde bu haksızlığın düzeltilmesi için mutlaka bir şeyler yaparlardı, buna eminim... Lütfen bu eşitsizlik, haksızlık ve zulüm artık bitsin... İsmi mahfuz ---------------- Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00