İşsizlerimizin büyük bir kısmı üniversite mezunu. Bunların çoğu bunalıma girmiş, bir kısmının hayalleri yıkılmış. Onca yıl okumuş ama ekmek parasını kazanmak için tahsil gerektirmeyen işlere talim eden o kadar çok kişi var ki... İş bulanlar arasında da adaletli bir ücret yok. İşin kötüsü, bunu da devlet yapıyor. Uzun süre dirsek çürütmenin hiçbir cazip tarafını bırakmadılar. Bu da, ilerde okumuş, meslek sahibi olmuş insanların olmaması demek. Bilgi toplumu olmamak demek... Çalışma barışı, okuma barışı tamamen yok olmuş. 50 bin çalışanı Milli Eğitim Bakanı'nı mahkemeye vermiş. Demekki enaz 50 bin kişi, bakanın adaletli davranmadığını düşünüyor. Böyle bir ortamda başarı, iş barışı beklenebilir mi? Buna rağmen Sayın Bakan halkı uyanık olmaya çağırıyor. Hepimizi uyumakla itham ediyor.... İşte, isminin yazılmasını istemeyen bir doktorun mektubu: "Hakimler ve savcıların eğitim süreleri doktorlarınkinden daha azdır. Fakülte giriş puanları daha düşüktür. Sınıf geçme sistemleri de daha kolaydır. Buna rağmen bu meslek mensupları, doktorların 3-4 katına varan miktarlarda ücretler almakta ve lojman gibi imkanlardan faydalanmaktalar. Doktorların ancak %2'si lojmanlarda oturabilmektedir. Bugün muayenehanesi olmayan doktorlar açtır. Son derece zor, uzun ve pahalı bir eğitimi olan hekimlik mesleğinin bu kadar değersiz olduğu başka bir ülke yoktur. Artık dayanamıyoruz. 10 yıllık bir sağlık ocağı doktoru 585 milyon, 20 yıllık 1. derece 4.kademede bulunan bir sağlık ocağı doktoru 625 milyon maaş almaktadır. Ankara'da henüz sağlık ocaklarına döner sermaye ödemesi yapılmadı. Ancak, aylık 10 milyon lira da döner sermayeden alacağımız bildirildi. Haftada 5 gün, günde 9 saat mesai yapıyoruz. Haftada 2 gün, günde 3 saat mesai yapan ve ders saati dışında okulunda bulunmayan bir öğretmen kadar bile alamıyoruz. Öğretmenler, hakimler, savcılar, polisler ve subaylar çeşitli tarihlerde 4 defa özel iyileştirme zammı aldılar. Sadece mühendisler ve sağlık personeli (özellikle hekimler) özel iyileştirme zammı almadılar. Neredeyse hemşirelerle aramızdaki fark da kapanacak. Umudumuz son düzenleme idi, o da boşa gitti!..." Umarım Sağlık Bakanımız Sayın Osman Durmuş bu işle ilgilenir... Maliye Bakanı'ndan açıklama bekliyoruz! "Kira Gelir Vergisi" diye bir vergi var. Yalnız, bu vergi verilmesi gereken bir vergi mi, yoksa keyfi bir vergi mi? Veren veriyor, vermeyen vermiyor. Eğer bu vergi verilecekse, herkes versin; verilmeyecekse kimse vermesin. Yazık değil mi verenlere!... > İsmi mahfuz - ANKARA İçişleri Bakanlığı'ndan "Fişleme" açıklaması 10 Mart 2002 tarihli gazetemizin bu köşesinde "Çocukların bir hatası fişlenir mi?" başlığı altında yayımlanan yazı ile ilgili olarak, İçişleri Bakanlığı Basın Müşaviri İbrahim Saraçoğlu imzasıyla gelen açıklama şöyle: "Ülkemizde suç işleyenlerin İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Hareket ve Bilgi Toplama (KİHBİ) Dairesi Başkanlığı'nda tutulan kayıtlarını düzenleyen ilgili maddesinde belirtildiği üzere, hırsızlık suçu işleyenlerin ceza alması durumunda yaşına bakılmaksızın ölünceye kadar bilgi formu iptalinin yapılmadığı doğrudur. Ancak; İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in göreve geldiği ilk günden itibaren Bakanlık birimlerine vermiş olduğu talimatlar doğrultusunda; köşenizde de gündeme getirtilen husus ve benzeri sorunlara yol açan mevzuatların aksak yönlerinin düzeltilmesi çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar kapsamında KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi'nde gerekli değişiklikler tamamlanmış olup, taslak ilgili birimlerin görüşlerine sunulmuştur. Yönergenin ilgili maddesi kapsamına giren suç kayıtlarının iptaline ilişkin bendi, 'Yönergenin ilgili maddesinde yazılı suçlardan birini işlediğinde 18 yaşını doldurmamış küçükler hakkında mahkumiyet kararı almış olsalar dahi, suç tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde aynı suç türlerinden birini işlememiş olmak kaydıyla bilgi formu iptal edilir' olarak değiştirilmesi tasarlanmıştır"