Sadece öğretmenler gündemde, ya bizim gibi işsiz binlerce üniversite mezunu ne olacak?

A -
A +

Ben, Ege Üniversitesi Sanat Tarihi mezunuyum. Ülkemizde açıkta olan yalnızca öğretmenler değildir. Kamuoyu yalnızca öğretmenlere odaklanmış durumda. Oysaki açıkta olan benim gibi binlerce üniversite mezunu bulunmakta. Edebiyat ve Fen Fakültesi mezunlarının, bizim suçumuz ne? Neden okuyoruz ki? Bu bölüme girdiğimde umutlarım ve hayallerim vardı. Nereden bilebilirdim ki böyle bir dönemde işsiz kalacağımı... Bizi, lise döneminde kimse yönlendirmedi. Eğer akıl verenler olsaydı, şimdi meslek lisesi ve meslek yüksek okulu okurdum. Ama böyle bir yönlendirme olmadı. Güzel bir okuldan, iyi bir bölümden mezun olacağım hayalleri içindeydim. Fakat şimdi işsiz bir mezun olarak evde oturuyorum. Yalnızca öğretmenlerin mağduriyetleri kamuoyuna yansıtılıyor. Öğretmen mezunlardan çok daha fazla, benim gibi işsiz edebiyat ve fen mezunları var. Bu yıl atamalarda yalnızca 3 Sanat Tarihçisi atanabildi. Oysaki mezunların sayısı binlerce... Madem öyle işimiz olmayacak, neden Edebiyat ve Fen Fakültesi'ne ait bölümler açılıyor? Bu bölümlerden mezun olanlar iş bulamayacaksa, neden kapatılmıyor, devlet büyüklerine soruyorum. Neden bu bölümler var, neden halen öğrenciler yığınla bu bölümlere girip mezun oluyorlar? Ben bu bölüme girdiğimde kontenjan 30 falanken, şimdilerde 100'lere varmış durumda. Bölümler kapatılmadığı gibi, üstüne üstlük bölüme alınan öğrenci sayısı her geçen yıl artırılıyor. Edebiyat ve Fen Fakültesi güya bilim adamı yetiştirmek için kurulmuş. Madem öyle, kontenjanlar 10 ya da 15 kişiyle sınırlı olsun, ki bilim adamı bile olamıyoruz. Yüksek lisansını tamamlayan bir sürü öğrenci açıkta. Kadro verilmiyor ki akademik personel olalım. Böyle şaibeli ve saçma bir eğitim sistemi içinde sürüklenip gidiyoruz. Ne yapacağını bilemeyen gençler durumuna geldik. Okuldan mezun olduktan sonra, farklı kurslar alıp, farklı mesleklere atmaya çalışıyoruz kendimizi. Böyle yaptıkça başkalarının işlerine mesleklerine yöneliyoruz. Ülkede herkes kendi işini yapmalı. Fakat ekmek davası yüzünden, her türlü işte çalışmaya hazırız. Ben, bu boşlukta ne tür iş olursa olsun yapmaya hazırım. Çünkü işsizlik ve parasızlık fena bir duygu. Devletin bu duruma artık dur demesi gerek. Bizler bu durumu çektik, bizden sonraki nesil bu sıkıntıları yaşamasın artık. Derya Samur Kosova'da kalan Osmanlılar Birinci Dünya Savaşıyla birlikte, Balkanlar'dan Türkiye'ye doğru büyük göç yaşanmıştır. Daha sonra, belirli dönemlerde, baskılar ve asimilasyon politikaları sebebiyle, yüz binlerce insanımız göçe zorlanmıştır. Göçüp gitmek kadar, kalıp orada yaşamak da zordu. Ama seçim insanlara bırakılmadı, kaçmayanları öldürdüler. Evini, yaşadığı yeri, dostunu, arkadaşını, komşusunu kim bırakıp gitmek ister? 70 yaşlarında nineler yollarda at arabalarının üstünde can verdiler, kundaktaki çocuklar öldükleri yol kenarlarına gömüldüler. Hiç görmedikleri, tanımadıkları, bilmedikleri yerlere, yanlarında götürdükleri ekmeklerle gittiler. Gurbet hasreti çekemeyenler, birbirlerinden senelerce haber alamayanlar bu hasrete dayanamayıp verem oldular. Gidenler bu zulmü, acıyı yaşadı. Ama zamanla yeni nesillerini daha aydın bir gelecek, daha güzel ve sıkıntısız bir hayat bekliyordu. Tek bayrak, tek dil çatısı altında toplandılar. Haklarını koruyabilecek, savunacak devlet, asker vardı. Türkiye kucak açtı, orda rahat ve mutlu yaşamak için imkânlar sağladı. Kalanlar her gün, her ay, her yıl çeşitli senaryo ve oyunlarla baskıyı, aşağılanmayı, zulmü, yok olma tehlikesini yaşadı, hisseti. Türklük için iki yıl sonrasını düşünmek, görmek zordu. Hakları koruyacak, savunacak bir güç, destekleyecek kimseler yoktu. Dil, eğitim, kültür engellendi, devlet organlarında yok diye gösterildik. İkinci insan muamelesi gördük, yüzümüze bakarak sizi yok edeceğiz dediler. Bunlarla mücadele etmek, bunların karşısında durup varlığını bir yüz yıl sürdürebilmek yürek ister, cesaret ister, delilik ister, akıl ister. Biz, üç kıtaya hükmetmiş, dünya tarihine ismini ebediyete kadar sökülmeyecek şekilde yazmış Osmanlı torunlarıydık. Biz, Sultan Birinci Murat, Hüdavendigâr'ı Kosova'da şehit vermiş ataların torunlarıydık. Biz orada akan kanı, arkamızı dönüp bırakamazdık. Bu görevdi, bu sevdaydı, bu aşktı. Sarıldık birbirimize, çiçeklerden bal toplayan arılar gibi destekledik birbirimizi. Bir kuşun yavrusunu kolladığı gibi kolladık birbirimizi. Tek yürek, tek bilek olduk. Verilmeyenleri aldık, olmayanı başardık. Dilimiz de oldu, eğitimimiz de, kültürümüz de yaşadı. Bugün de yaşatıyoruz, yaşatmak için de her türlü mücadeleyi vermeye hazırız. Devlet yönetiminde de yer alıyoruz, Türkiye'nin her türlü desteğini de arkamızda hissediyoruz. Kosova'da Osmanlı kaldı, ama yok olmadı yaşıyor. Ferdi Kovaç Öğretmen?çocuklarına?kontenjan?verilmeli Milli Eğitim Bakanlığı'na; Öğretmen çocuklarının dahi Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavlarına giremiyor olması üzüntü verici. Milli Eğitim Bakanlığı 2011 Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (PYBS) Başvuru şartları arasında, "Ailenin yıllık gelir toplamından fert başına düşen net miktarın 4.590 TL'yi geçmemesi" şartı sebebiyle, Milli Eğitim Bakanlığı, başta kendi personelini ve öğretmenleri mağdur ediyor. Zaten cüzi miktarda verilen burs ücretlerinden öğretmen çocukları mahrum ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, fert başına düşen geliri makul seviyede tespit etmesi gerekir. Bu imtihana, eşi çalışmayan, 5 çocuklu öğretmen çocuklarının girmesi dahi mümkün değildir. Özellikle eğitimli ailelerin 3 çocuk yapmasını haklı olarak öneren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu tavsiyesi dikkate alınmalı; öğretmen ve eğitimci çocuklarına bu kriterlerin dışında tutulmak kaydıyla yüzde 30 kontenjan tanınmalıdır. Gürkan Avcı Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.