Sağlık alanında güzel şeyler yapılıyor; ama...

A -
A +

İnsan için en önemli husus sağlıktır. Bu alandaki hizmetler de devletlerin gelişmişliğini, insanların mutluluğunu gösterir. İstanbul'da bazı hastanelere uğrayanlar bilir, sanki miting meydanı. Kalabalıklardan, hastane içinde yürümek neredeyse imkansız. İnsanlar mutsuz, bezgin ve moralsız. Hastane personelinin de yapacağı fazla birşey olmuyor. O kalabalığı memnun etmek mümkün mü? Hastanelerin ortak kullanıma açılması güzel bir adım, ama yetersiz. İstanbul gibi kalabalık illerde devletin sağlık kuruluşları ihtiyaca yetmiyor. Ya özel hastaneler de buna katılmalı, ya da yeni hastaneler yapılmalı. Necdet Akman'ın belirttiği öneriler de mutlaka göz önüne alınmalı: "70 milyon insana sağlık hizmeti sunmak kolay olmasa gerek. Hükümetin ilgili bakanları bütün imkanları zorlayarak, vatandaşa daha iyi hizmeti götürmenin gayreti içinde. Bu alanda önemli mesafeler de alınmıştır, inkar etmek nankörlük olur... Yalnız; kamu hastanelerinde mesai bitiminden sonra ikinci bir vardiya şeklinde çalışılsa, bu zamanlarda sözleşmeli personel çalıştırılsa, hem bu tesisler daha iyi değerlendirilir, hem de önemli sayıda hastaya tedavi imkanı sağlanır. İkinci husus; bilindiği gibi hastanelerde yatarak tedavi olmak bir işkence. Hastalıkları, tedavi şekilleri farklı birçok kişinin aynı odada yatarak tedavi görmesi moral diye birşey bırakmaz. Acilen bütün imkanlar seferber edilerek tek kişilik oda sistemine geçilmeli. Bu iş için işadamlarından yardım alınmalı ve oralara katkıda bulunan kişilerin adı verilmeli. Yapılan masraflar da vergiden düşürülmeli. Yasal düzenleme gerekirse bu da acilen yapılmalı... Rüşvet, iltimas, merhametsizlik gibi suçlamalar ciddi bir şekilde soruşturulmalı ve gereği yapılmalı..." Haykırış ya da susuşun çığlığı! Saydım da bir dolu sene geçmiş doğmuş olmamın üzerinden. Hayatta ne öğrendiğime bir dönüp baktığımda, görebildiğim çok büyük şeyler yok. Hani birkaç hukuki bilgi, birkaç okunmaya değer kitap ve birkaç film kırıntısını da saymazsam, aslında hiçbir şey öğrenmiş değilim. Bunu mütevazılık adına söylemediğimi ise en iyi ben biliyorum. Çevreme bakıyorum. Anlamsız bir koşuşturmaca var. Anlamı olabilecek şeyler içinse hiçbir şey yok. Önemsenenler hep önemsiz olan şeyler. 'Popstar'da kim daha çok oy alacak, 'Biz Evleniyoruz Evi'nden kim nasıl gidecek, daha çok para nasıl kazanılır, kariyerin neresinde durmak lazımdır... Liste uzaar gider. Ama hiç kimse çevresinde paralananları, acı çekenleri, bir dilim ekmeğe muhtaç olanları görmek istemiyor. Varsa yoksa, iğrenç bir bencillik. Kaybedildikleri zaman değeri bilinecek binlerce değer var çevrede oysa. Artık sosyal bir varlık olmanın bilincine varılsa fena mı olurdu? Hiçbir insan gruplandırılmamalı. İnsan insandır. İnsanı insan yapan sadece hayat macerasında ne kadar insan kalabildiğidir. Yoksa bir zaman sonra, bir ağacın altında gölgelenirken, geçen hayatının gözünün önünden geçtiği an sadece şunu söylemek ne acıdır: "Ben, çölde bir serap görmüş gibi yaşadım ve bitti." Yukarıdaki yeşil dallara uzanırken, ayakları altında ezilen çimenleri görmeyen fillerin aldırmazlığından vargeçmeliyiz. Yoksa herşey için çok geç olacak. Ailemiz için, bizim için, hayat için, sevdiklerimiz için ve en önemlisi bizleri sevenler için! Artık değerli olan tek şeyin bize verilen değer ve bizim insanlara verdiğimiz değer olduğunu bilme vaktidir. Bırakalım kariyeri, işi, parayı. Biraz çevremizde olanların farkına varalım. Ya da sıradan faniler olarak ölüp gidelim. Varsa arkamızdan bir sevenimiz biraz ağlar sonra unutur. Av. Handan Şirikçi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.