Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) gelirinin büyük kısmı sağlık harcamalarına gitmektedir. SGK'nın bütçeye daha fazla yük olmaması için emeklilik yaşı yükseltiliyor, ödenecek prim gün sayısı çoğaltılıyor. Ama gözden kaçan çok önemli bir husus var. Bu, vatandaşın hastalığa yakalanmadan yaşaması, sağlıklı bir hayat sürmesi, yani koruyucu sağlık. Birey hastalandıktan sonra tedavi çok masraflı ve zahmetlidir. Maddi ve manevi kayıplar çok büyüktür. Koruyucu sağlık için ciddi adımlar atılmalı, vatandaşın yaz-kış spor yapabileceği tesisler yaygınlaştırılmalı. Kalp, tansiyon, kolestrol, şeker gibi hastalıkların genellikle hareketsizlik ve stresten kaynaklandığı söyleniyor. 30 yıl önce spor yapmak hobi idi ve normal vatandaşlar için gereksiz görülüyordu. O zamanlar insanlar bu kadar hareketsiz değildi, çoğu iş beden gücüyle yapılıyordu. Şimdi gelişen teknoloji ve yükselen hayat standartları ile birlikte insanlar aşırı kilo almaya başladı, bu da beraberinde bilinen hastalıkları getirdi. Son 20 yıl içinde kalp hastalıklarının, bel fıtığı gibi rahatsızlıkların ne kadar arttığına bakılırsa gerçek daha da iyi anlaşılır. Spor yapmanın artık bir gereklilik olduğu bütün kitle iletişim araçlarıyla vatandaşa anlatılmalı, spor yapmanın sağlığımız açısından ne kadar önemli olduğu kavratılmalıdır. Belediyeler ve diğer kamu kuruluşları da vatandaşın rahat spor yapacağı yeterli tesisi kurmalıdır. İddia ediyorum, devlet memurlarının haftada 3 gün spor yapmaları mecbur kılınsın, 1 yıl içihde sağlık harcamaları enaz yüzde 30 oranında azalır. * Yüksel Cihan >> Çocuklarımızı Çanakkale Savaşlarının yapıldığı yere götürelim Milli Eğitim Bakanlığı'na; Çocuklarımıza, gençlerimize milli şuur verelim, onları geleceğe hazırlayalım. Okula başlamadan, okul esnasında, hatta üniversitede bunu ihmal etmemeliyiz. Bu şuuru, ilgili mekanlara götürerek, tarihi gerçekleri anlatarak verelim. Mesela Çanakkale'ye götürelim. Sakarya, Dumlupınar, Afyonkarahisar savaşlarının olduğu yerlere götürelim. Bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü savaşta, adeta imkansızı başarmışız. O zamanki teknolojiye, en modern silahlara direnerek başarmışız, yenilmemişiz. 300 metrekarelik bir tepede 2 gece savaşıldı. Orada metrekareye 50 ölü düşüyordu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden gelen 130 son sınıf öğrencisi gönüllünün tamamı o tepede şehit düştü. İşte bu savaşlarda olanları, o mekanlarda bütün teferruatıyla çocuklarımıza, gençlerimize anlatırsak, o şuuru aşılayabiliriz. Ülkemizin her köşesinden gelip Çanakkalede kahramanca savaşıp, birlikte şehit düşmüş vatan evlatlarını anlatabilirsek, ülke bütünlüğüne en büyük katkıyı yapmış oluruz. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuya bütün derslerden daha çok önem vermeli. * Reşat Çavuş - BALIKESİR >> Terim karmaşasına kim dur diyecek? Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na; Günlük hayatımızdaki terim hataları artarak devam ediyor. İnsanlar haramı helali, günahı sevabı, doğruyu yanlışı karıştırmış durumdalar. Her kelimenin veya terimin ayrı ve özel bir kullanım yeri olmasına rağmen, her kelime her yerde kullanılır hale gelmiştir. Tam bir karmaşa ve karışıklık vardır. "Dini - ilmi", dini terim - ilmi terim" gibi ifadeler de yaygınlaştı. İslamiyet, bütün ilimleri ihtiva eden, ilahi, cihanşümul ve en büyük sistemdir. Bütün kainatı ihtiva eder. Hal böyle iken, İslamiyetin bünyesindeki bir ilim, nasıl olur da ana gövdesinden ayrı tutulabilir? İlimleri tasnif ederken, bütün ilimlerin İslamiyetin birer kolu olduğunu düşünmek lazımdır. Bir parça, bağlı olduğu sistemden ayrı tutulabilir mi? Ayrıca "Hakim" ve "Hakem" terimlerini de belirtmek istiyorum. Bu kelimeler Allahü tealanın isimlerindendir. Osmanlı Devletinde yargıçlar için "Hakim" terimi kullanıldı mı? Futbol terimleri İngilizce olduğu halde, maçları yönetenlere "Hakem" denilmesinin sebebi nedir? "Hakem" denilen kişilere bazen nasıl hakaret edildiği ve nasıl sövüldüğü malumdur. Dolayısıyla, terminolojik hatalar, felaket seviyededir. Yetkililerin bu hassas ve önemli konuyu, terminoloji prensiplerine, kalıp ve ölçülerine oturtması şarttır. Her şeyin dosdoğru ve yerli yerinde kullanılmasının sağlanması lazımdır. Bu işin vebali çok büyüktür. * M. Ali Usta - Soma - MANİSA