Sağlık Bakanlığı'na; 6 Mart 2003 tarihli Türkiye Gazetesi'nde "Başhekim rüşvet iddiasıyla tutuklandı" başlıklı bir haber vardı. Haberde, bu kişilerin ameliyat için usulsüz şekilde para almakla suçlandıkları belirtiliyordu. Bu vesileyle yetkililere sormak istiyorum; Türkiye'de resmi hastanelerde çalışan kaç cerrah, bıçak parası almadan operasyonu gerçekleştiriyor? Hatta bırakınız ameliyatı, hastaneye, hatır-gönül hesabı olmadan veya özel muayenehaneye uğramadan kaç hasta acil durumlar dışında yatırılmıştır? (Dürüst doktorları tenzih ederim...) Bu konuda bazı tesbitlerimi ifade etmek istiyorum: 1- Resmi hastaneler (Devlet, SSK, Üniversite hastaneleri) kısmen mali ve idari özerkliğe kavuşturulmalıdır. Hastane Başhekimi ve diğer yöneticiler hastane personeli tarafından seçilmeli. Sağlık Bakanlığı da verilen hizmeti ve hesapları denetlemelidir. Hastanede her personelin isim, soyad ve sicil numaralı kartları görülecek şekilde takılmalı. Memnuniyet veya şikayetler için kutu ayarlanmalı ve bunlar mutlaka hastane personeli dışında, bakanlığa bağlı bir kurulca değerlendirilmelidir. İyi personel ödüllendirilmeli, verimsiz olanlar ise cezalandırılmalıdır. 2- Emeklilerden de cüzi bir ücret alınabilir, bununla başarılı personele katkı sağlanabilir. Böyle kanuni yollardan cüzi bir bedel ödeyerek tedavi olmak, kanunsuz yollarla yüksek miktarda para ödemenin önünü kesecekse anlayışla karşılanacağına inanıyorum. 3- Hastanelerde ihtiyaca binaen çift mesai uygulanmalı. Mesela 08:00-16:00 ile 16:00-24:00 şeklinde olabilir. 4- Fakirlik Belgesi bulunan yoksul ailelere bazı sosyal imkanlar ve kolaylıklar tanınmalıdır. 5- İlaç bedellerinin belli bir kısmı hastalardan alınmalıdır. "Herşeyi devletten bekleme" mantığını, 70 milyonluk bir nüfusa sahip ve ekonomisi dibe vurmuş bir ülkede işletemezsiniz. > Necdet Akman İSTANBUL İkinci sınıf mıyız? Diyanet İşleri Başkanlığı'na; Bizler, Müezzin-Kayyım olarak görev yapan İmam Hatip mezunlarıyız. Müktesep hakkımız "İmam-Hatip" olmasına, imamlarla maaşımız aynı olmasına rağmen, Diyanet teşkilatında ikinci sınıf muamelesi görmekteyiz. İmam izinli olduğu zaman namazları biz kıldırıyoruz, boşlukları biz dolduruyoruz. Buna rağmen birçoklarının nazarında temizlikçi gibi görülüyoruz. İmamlar fes ve cübbeleri dışında bir işle uğraşmazken, herşey bize zimmetlenmekte ve bize temizlettirilmektedir. Aynı okulu bitirdik, maaşlarımız aynı, yaptığımız görev de pek farklı değil; öyleyse bu ayırım neden? Lütfen bizi üzen, rencide eden bu aşağılanmadan kurtarın! > Bir grup müezzin Teminatlarda kaybımız oluyor Maliye Bakanı'nın dikkatine; Biz müteahhitler devletin kurumlarına ihaleye giriyoruz. Fakat, teminat olarak ya Türk Lirası, ya da Banka Teminat Mektubu gerekiyor. Geçici teminatlar problem olmuyor. Ama kati teminatlarda çok kaybımız oluyor. Türk Lirası yatırdığımızda, değer düşünce kaybımız oluyor; Teminat Mektubu alınca da faiz ödüyoruz... Teminatlarımızı dolarla yatırsak, biz de mağdur olmasak daha iyi olmaz mı? Zaten artık neredeyse bütün hesaplar dolarla yapılıyor, her tarafta dövizle alışveriş yapılıyor. Maliye Bakanlığı'nın, bizim için çok önemli olan bu hususa bir çözüm getireceğine inanıyoruz... > Nihat Kasap - SİVAS