Şeker işçilerinin kadro mücadelesi devam ediyor

A -
A +

10 Ekim 2002 tarihli gazetemizin bu köşesinde, "17 bin şeker işçisi diken üstünde" başlığıyla, okuyucumuz E. Hortu'nun yazısına yer vermiştim. Konu ile ilgili, Şeker-İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu adına, Genel Başkan Ömer Çelik'ten gelen açıklama şöyle: "Bugün Türkiye'de şeker fabrikası sayısı 28 değil, 30'dur. Bunların 3 tanesi özel sektöre, 27 tanesi de kamuya aittir. Bu fabrikalarda toplam 17 bin 700 adet geçici işçi bulunmakta, bunlardan 15 bin 400 adedi kamuya ait fabrikalarda çalışırken, 2 bin 300 adedi de özel sektöre ait fabrikalarda çalışmaktadır. Ayrıca ben (Ömer Çelik), Şeker-İş'in Genel Sekreteri değil, tam 7 yıldır Genel Başkanı'yım. Şeker-İş Sendikası, 2001 yılında imzalanan 19. Toplu İş Sözleşmesi ile, geçici işçilerin sağlık yardımlarından yararlanabilmeleri için yılda en az 120 gün çalıştırılmaları şartını hüküm altına almıştır. Başka hiçbir sözleşmede bulunmayan bu hüküm, maalesef işverenler tarafından tam olarak uygulanmamıştır. Fabrikada çalışan geçici işçilerin enaz 120 gün çalışmaları sağlanmış; ancak ziraat teşkilatında çalışan geçici işçilerin bir kısmının çalışması 120 güne tamamlanmamıştır. Bunun üzerine sendikamız, yargı yoluna başvurmuş bulunmaktadır. Halen devam eden mahkeme sonuçlandığında, üyelerimiz haklarına kavuşacaklardır. Ayrıca sendikamız, geçici üyelerimize kadro sağlama konusundaki çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir. Geçmişte, hiçbir teşkilatın kadro alamadığı dönemlerde Şeker Sanayii'ne azımsanmayacak ölçüde kadro tahsisi sağlanmıştır. Ancak sendikamız bundan sonra da çalışmalarını devam ettirmiş, özellikle son dönemde bazı kurumlarda sürekli işlerde çalışan geçici işçilere kadro verilmesi üzerine bu çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Bu çerçevede Başbakan Sayın Bülent Ecevit, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Şükrü Sina Gürel, Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu ile yazışmalar yapılmış ve gerekli girişimlerde bulunulmuştur. Halen devam eden bu çabamız neticesinde, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından bizzat imzalanan ve sanayimizin toplam 5 bin 309 kadroya ihtiyacı olduğu ve bu eksik kadroların, mevcut geçici işçilerin atanması yoluyla tamamlanmasına ilişkin yazılar Başbakanlık ve Hazine Müsteşarlıkları'na gönderilmiş olup, kısa zamanda sonuçlanması beklenmektedir. Sayın Bahçeli ile Sayın Tanrıkulu'nun bu hususta canla, başla mücadele ettikleri de tarafımızdan bilinmektedir. Ayrıca, bu hususta bilgi edinmek isteyen tüm üyelerimiz şubelerimize veya genel merkezimize ulaşabilirler." Bunca eziyete ve milli servete yazık değil mi? Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na; Kocaeli ilinde 5000 konutluk "Yuvam Konutları"nda oturmaktayım. Bu konutlar ile şehir bağlantısı arasında 3 metrelik bir dere geçmekte. Konutların inşası bitip tamamen dolunca, bu dere üzerinde eskiden var olan köprü ihtiyacı karşılayamaz oldu, çünkü bir aracın geçebileceği genişlikte idi. Bu konutları İzmit Büyükşehir Belediyesi inşa etti, fakat konutlar Ali Kahya Belediyesi sınırları içinde. Belediyelerin iki farklı partiye ait olması nedeni ile, Yuvam'da yaşayan insanlar olarak, yaklaşık 1.5 yıldır, şehir merkezine gitmek, küçük köprüden geçmek için ıstırap çektik. Yaklaşık 4 ay önce Büyükşehir Belediyesi iki geçişli köprü yapmak için köprüyü yıktı. 3 ay süreceğini söylediği inşaat için biz de konutlara ulaşmak için yaklaşık 3 km uzakta ve merkeze tamamen zıt olan diğer bir köprüyü kullanmak zorunda kaldık. Şu andaki durum ise, yeni köprü inşaatının yarısına gelinemediği gibi ödeneksizlikten firma inşaatı durdurdu. Büyükşehir Belediye Başkanı'nın, kesin seçileceği 1. sıradan milletvekili adayı olması, inşaatın bitme ihtimalini iyice düşürdü. Ama hiç kimse; insanların şehre inmek için 3 km gidiş 3 km de geliş olmak üzere toplam 6 km yolu sırf bu köprü inşaatı bitmediği için boşa gitiklerini; 5000 konuta yaklaşık her gün 700-1000 aracın gittiğini ve bu araçların boşa harcadığı benzini, yani milli serveti düşünmemekte. > Muammer Öztürk - KOCAELİ Biz bu ailenin üvey evlatları mıyız? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Bizler Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan lise ve üniversite mezunu hizmetlileriz. Bize haksızlık yapıldığı inancındayız. Lise ve üniversiteyi bitirdiğimizden dolayı ek göstergeye düşebiliyor, ancak ek gösterge tazminatından yararlanamıyoruz. Neymiş efendim, "sizler Yardımcı Hizmetler Sınıfı'nda çalışmaktasınız" diyorlar. Bizim suçumuz lise ve üniversiteyi bitirmek mi? Hem çalışıp, hem okuyarak lise ve üniversiteyi bitirdik. Temmuz 2001'de "Görevde Yükselme Eğitimi"ne seçildik, ama hâlâ bu eğitim verilmedi, neden? Müdür, müdür yardımcıları ve şeflerin "Görevde Yükselme Eğitimleri" yapıldı, atandılar bile. Son olarak da, bizimle beraber "Görevde Yükselme Eğitimi"ne seçilen Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmenleri'nin atamaları direkt olarak yapıldı ve yapılmaktadır. Aynı uygulama neden bizim için yapılmıyor? Bizler bu ailenin üvey evlatları mıyız? Özlük haklarımızla neden ilgilenilmiyor? > Bir grup mağdur Milli Eğitim Hizmetlisi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.