Milli Eğitim Bakanımız'ın Fen-Edebiyat Fakültesi mezunları ile ilgili açıklaması ilgi çekti. Bu durumda olan birçok öğretmen adayından mektup, faks, e-mail ve telefon geldi. Hepsinin derdi ortak ve istekleri tek: Mademki hak sahibi olan 10 bin civarında kişiye verilmiş bir devlet sözü var, bu sözün gereği yapılsın. Bunu yapmanın yolu da artan boşlukları doldurmak değil; bir defalığına da olsa, başkalarına öncelik vermeden bu mağdurları tayin etmek... Bu mesajların hepsini vermeye bu köşe yetmez. Ama hepsnin derdine tercüman olduğuna inandığım bir mektubu vererek, yetkililerin ilgisini bu konuya bir defa daha çekmek isterim. "1998 yılında mezun oldum Fen Fakültesi'nden. Hem de dereceyle. Fizik gibi çok ağır bir bölümü canımı dişime takarak, hem çalışıp hem de okuyarak büyük umutlarla bitirdim. 3 sınıfta bize 28 kredilik Pedagojik Formasyon dersi verildi. Bir yığın para, emek harcadık. Gündüz okula, gece kursa koştuk. Bir baktık ki, bitivermiş koskoca 4 yıl. Güzel yurdumun her köşesinde, güzel insanımıza hizmet vermeye hazırdık artık. Ve açıldı öğretmenlik başvuruları. İşte ilk hayal kırıklığı; sadece Fen Bilgisi Öğretmenliği'ne başvurabiliyorduk. 500 kişilik kontenjanı vardı. Düşünün bir, Türkiye'deki ilgili üniversitelerin benzer fakültelerinin bütün mezunları için 500 kişilik kontenjan... Üstelik 'atanamadığım takdirde Sınıf Öğretmenliği'ni kabul ediyorum' ibaresi de kalkmış... Hep hayal kırıklığı ve eziyet Ne şans... Neyse başvurularımızı yaptık. Atanamadık tabii. Atanan 500 kişinin neye göre atandığını da bilmiyoruz ya... Açıklama yok, atamaların tarihi bile gizli... 'Bir dahaki sefere' diyerek beklemeye koyulduk. Bu arada birçoğumuz devlet okullarında ders ücreti karşılığında çalışmaya başladık. Hiç unutmam, 1998-1999 Eğitim-Öğretim yılında 16 saat fizik dersine karşılık 12 milyon civarında ücret alıyordum. O yıldan bu zamana da pek birşey değişmedi. Bu yıl da en fazla 150 milyon aldım. Sigortamızı kendimiz öderiz, 5 milyon bilmem ne vergisi, 3 milyon şu vergisi, 1.5 milyon bu; e mutemet almazsa olmaz; kırpıla kırpıla sonunda babandan harçlık alırsın... Haftada 30-32 saat derse girersin, 24 saat ücreti verirler, hakkın o kadar. Zaten taşımalısındır, ya köyden şehre gidersin, ya da şehirden köye. Ezile büzüle çalışırsın, kapı önüne koyuverirler. Bekleyen bir sürü işsiz var zaten... Yine de halimize şükür; pazarlarda karpuz satan, kahvelerde çaycılık yapan, v.s nice arkadaşımız var. 'Birgün mutlaka ataneceğız' diyerek, haftaiçi okula, hafta sonu vilayete 33 kredi almaya gidersin. Onu da hallettin; bu defa kesin öğretmeniz' diye sevinirsin. Başvurular açılır. Ege Bölgesi ve cıvar iller için form yalnız İzmir Karataş Kız Lisesi'nden alınabilir. Kilometrelerce kuyruk. Halimize acıyan, ama bizi hiç yalnız bırakmayan simitçiler, sucular; hamileler, bayılanlar, kavgalar... Sabah 7-8'de gider, nasipse akşam formu alırsın. Yatırırken de aynı işkence. 'Olsun, bu defa çıkar' diyemezsin, çünkü Sayın Bakan başvuruları geçersiz saymıştır. Sınav olacakmış. Basarsın parayı girersin sınava. Sonraki adres ve kapasite hiç değişmez: Karataş Kız Lisesi. 70 bilmem kaç puan alan atanır, sen 70 bilmem kaçla kalırsın. Seneye bir daha... Yaşasın! Bu sefer puanımız çok güzel. Fakat bu defa yine Sayın Bakan'ın açıklaması gecikmez: Puana gerek yok, önce Eğitim Fakültesi mezunları alınacak... Onlar biter de sıra gelirse... 1. atama, 2. atama, 3. atama... Sen delirmişsin, çıldırmışsın, kahrolmuşsun kimin umurunda. Bu işler sana göre değil, gelen bakanın gönlüne göre değişir. Bir yıl erken doğsaydım, ziraatçılar, mimarlar, veterinerler, vs. gibi ben de formasyonsuz olarak gül gibi öğretmendim şimdi... KMS'ye de girersin, senden 30 puan düşük alanlar da atanır, yine beklersin. En son KPSS çıktı, o da tamam. Ama bu defa da formda Fen-Edebiyat Fakülteleri yok... Yıllarınız hep böyle hayal kırıklıklarıyla geçti. Şimdi Bakanımız değişti. Yeni Bakanımız Sayın Necdet Tekin'e güvenmek istiyoruz, bu dram bitsin... Ama sormak istiyoruz 1. Neye dayanarak öbürlerine öncelik veriliyor, yanlı atamayı gerektiren bir kanun maddesi var mı? 2. Dört yıldır bekleyen mezunların durumu neden gözönüne alınmıyor? 3. Çalışan öğretmenlerin büyük bir bölümünün emekliliği çoktan geçmiş, çocukları bile üniversiteyi bitirmiş iş bekliyor. Neden bunlar emekli olup da biz gençlere fırsat verilmiyor? 4. Bu sıkıntılarımızı Sayın Cumhurbaşkanımıza bildirmiştik, gelen cevapta gereği için sizin bakanlığa talimat verildiği belirtiliyordu. Sizden önce gelen bu talimatlara ne zaman uyulacak? İsteklerimiz 1. Bu yılın sınav mağdurları için eski puanları (DMS, KMS) kabul edin. 2. Lütfen aldığınız 30 bin kadroyu, yeni bir başvuru almadan atama yaparak değerlendirin; ya da kimseye öncelik hakkı vermeden puan sırasına göre alın. Zaten bizler 10 bin civarındayız. Bir daha böyle bir önceliğe gerek kalmayacak. Size güveniyoruz sayın Bakanım..."