Üsküdar Belediyesi sınırları içerisinde köpek zehirleme olaylarında artış gözleniyor. AB ülkelerinden birisi olmaya çalıştığımız ve bu konuda birlik tarafından aday ülke kabul edildiğimiz bir dönemde; özellikle İstanbul gibi Türkiye'nin ticari başkenti sayılabilecek bir metropolde, sokak hayvanlarını öldürmeye devam ediyoruz. Bir metropolde bu kadar başı boş hayvanın ne işi olduğunu sorabiliriz kendimize (Ve bu konunun bir sorun olduğunu da düşünebiliriz. Sorun olduğu doğrudur da). Ama bunun çözümü, gece yarısı oraya buraya zehirli et atmak ya da elde tüfek hayvan avlamak, daha doğrusu onları öldürmek değildir. Geçen hafta içinde, eşimin iş yerinin bulunduğu Selimiye semtinde, eşimle birlikte, bir köpeğin titreyerek can vermesine şahit olduk. Sadece biz değil; yaşı 11 ile 16 arasında, geleceğin doktorları, hukukçuları ve bir sürü saygın meslek erbabının arasında yer alacak gencecik çocuklar da sahit oldular. Zavallı köpeği alelacele yakınımızdaki hayvan hastanesine götürmemiz de; veterinerlerin sarfettiği insan üstü çaba da onu yaşatmaya ne yazık ki yetmedi. Zavallı hayvanın çok güçlü bir zehirle öldürülmüş olduğunu belirten hastane yetkilileri; Üsküdar Belediyesi sınırları içerisinde bu tür zehirleme vakalarında artış olduğunu belirttiler. Üsküdar Belediyesi yetkililerinin, zehirleme olayı ile ilgileri olmadığını söylediklerini aktaran hastane yetkilileri, Üsküdar Belediyesi'nin topu Büyük Şehir Belediyesi'ne attığını vurguladılar. Yazımın girişinde vurguladığım, AB'ye adaylığımız, AB ülkesi olmamız gibi konular inanın bence çok da önemli değil. Önemli olan uygarlık tarihinde, bu ülkenin insanları olarak nasıl anılacağımız... Geceleri oraya buraya zehirli et atan, tüfekle köpek avlayan kurumlara sahip bir ülkenin insanları olarak mı? Yoksa doğayı beraber paylaştığımız canlı türlerine karşı, aklından dolayı koruyucu davranan bir ülkenin insanları olarak mı? Bugün sahipsiz köpekleri, tüfekle aşırı doz uyuşturucu vererek ya da zehirli et atarak öldüren zihniyet; yarın aynı Brezilya'da olduğu gibi, sokak çocuklarını da tüfekle avlamaya başlayacaktır. >Özlem Öner - İSTANBUL Yeter artık! Can tatlıdır her can için, Kıyma, onu veren alsın. Her taraf yetimle doldu, Yeter artık kanlar dursun... Neden ağlasın analar? Kara bağlamasın canlar. Yıkılmasın şen haneler, Yeter artık kanlar dursun... Gelinin eli al kına Baba ağlar döne döne, Bu ne zulüm, bu ne bela Yeter artık kanlar dursun... Üç yaşında, beş yaşında, Uyuyorken döşeğinde, Kurşun yemiş bu yaşında Yeter artık kanlar dursun... Yatırmışlar sıra sıra İlaç yok ki melhem ola, Vah yavrum vah, anan öle, Yeter artık kanlar dursun... İnim inim inilerler Çatlamış kanar dudaklar, Ciğer yanmış, bir su bekler Yeter artık kanlar dursun... Bir gün ora, bir gün bura, Sanki koymuşlar sıraya, Her birine bir bahane Yeter artık kanlar dursun... Ateş düşmesin ciğere, Bulunsun artık bir çare, Ocaklar oldu virane Yeter artık kanlar dursun... Dadaş kızı kime söyler Duadan başka ne eyler, Yaradana niyaz eder, Yeter artık kanlar dursun.. >Taliha Karagözlü - VAN