Aylardır bütün Türkiye tek noktaya kilitlendi: Ortasolu birleştirip, tek çatı altında seçime koymak, dolayısıyla Türkiye'nin yönetimini bunlara vermek... Bunun için tanınmış holding patronları, işveren kuruluşları, işçi sendikaları, sivil toplum örgütleri bıkmadan, usanmadan geceli-gündüzlü çalıştı. Borsa, faiz, döviz bu harekete endekslendi. Birliktelik tehlikeye girince piyasalarla oynanarak spekülasyon yapıldı, bu hareketin Türkiye için birinci öncelikli konu olduğu havası verilmek istendi. Bütün gazeteler, televizyonlar, radyolar gece-gündüz bunlara endekslendi. O kadar propaganda bombardımanına tabi tutulduk ki, hepimiz adeta Türkiye için bunların tek alternatif olduğuna inandırıldık. Sağı temsil ettiklerini iddia eden parti yetkilileri de bu havaya girdi. Bunda bir gariplik görmüyor musunuz? Ben mi yanlış anlıyorum? Yıllardır değişmeyen bir sonuç var; soldaki partilerin oy oranı %30, sağdakilerin oranı %70 civarında. Sağ-sol kalmadı şeklindeki propagandaya rağmen bu durum devam ediyor. Son yapılan kamuoyu yoklamaları da bunun değişmediğini gösteriyor. Bazı anormal hallerde birkaç puan oynama dışında birşey değişmiyor. Bu da halkımızın sağduyusu olsa gerek... Yani birkaç aydır hepimizin konuştuğu tek hareket sadece Türkiye'deki seçmenin %30'una yöneliktir. %30 seçmeni temsil eden bir grubun Türkiye'nin idaresini ele geçirmesi için her yol denendi. Solun değiştiği söylendi, liberal söylemlere başvuruldu, dünyadaki değişen sol partilerden örnekler verildi... Bunca değişimden sonra solun eskisi gibi kalacağı elbette beklenemez. Ama iktidarda, işbaşında bulunan bu hareketin temsilcilerine, öncülerine bakılınca, bunların ne denli değiştiğini de doğrusu merak etmiyor değilim. Bunların hiç birinin Clinton, ya da Blair'in yanına bile yaklaşacak kadar demokrat, ya da çağdaş olmadıkları icraatlarıyla açıkça ortaya çıkmıştır. Bütün yönleriyle değiştiklerini varsaysak bile, toplumun geriye kalan %70'lik kesimi nasıl yok sayılabilir. Harcanan gayretlerin az bir kısmı bu kesim için olsaydı, sağ seçmenin %30'unu bir araya getirmek çoktan sağlanmış olurdu. Bulunan çözüm kalan kesim için de fazla ters olmayacaktı. Yani az bir gayretle %70 seçmene sıcak gelebilecek bir yönetim için şans oluşabilirdi. Ama bunun için kimse gayret göstermedi. Medyada ağırlığı bulunanların fikrî yapılarına bakılınca, bu gayretlerini anlamak zor olmasa gerek. Ama iş aleminin bu yöndeki gayretini, kendilerini sağda sayan ve etkili olduklarını iddia eden bazı kesimlerin hareketsizliğini ve sağdaki partilerin yöneticilerinin vurdumduymazlığını izah edemiyorum... Belediye nerede? Bizler Ankara 'da Fakülteler Mahallesi Yazgan Sokakta oturan mahalle sakinleri olarak (şimdi artık sakin değil saldırgan olduk), bir güne başlamamızın nasıl olduğunu sizlerle paylaşmak istedik. Saat sabah 6.30, "günaydın" olarak sokakta birkaç simit satan okuması gereken, çocuk avazı çıktığı kadar bağırıyor; "simitçiiiii taze gevrek simiiiittt". O da yetmedi, "hadi kalkın simit alın" diye bağıran diğer simitçi çocuk... Bunun arkasından, diğer simit satan çocuklar bağırmaya başlıyor, sanki memlekette simitçi enflasyonu var... Nerede bunların aileleri? Teşvik edilmese bu işi yapmazlar. Hani Avrupa Birliği'nde çocuklar çalıştırılmazdı... Devam edelim, arkadan bir ses "sucu geldi sucuuu", daha bitmedi; yüksek sesli bir mikrofon ile bir ses "hurdacııııı" , arkasından patates soğancı. Unutmadan, eskici, çarşafcı ve kapıları açtırana kadar mücadele veren dilenciler... Kardeşim almıyacağım, simitten de nefret ettim, patates soğandan da, diğerlerinden de... Mecbur muyuz her gün patates soğan almaya, simit almaya? Canımız isterse hepsi 100 metre ötede satılıyor... Tabii biz bu durumdan olan rahatsızlığımızı önce doğal olarak Cebeci Zabıta Müdürlüğü'ne ilettik, artık orayla akraba olduk; sonuç, çözümsüzlük.. Olmadı, Çankaya Belediyesi Zabıta Müdürlüğü'nü aradık yine sonuç yok... Çankaya Belediyesi'ni aradık, bize Belediye Başkan Yardımcısı'nın bu konu ile ilgilendiği belirtildi, oraya bağlandık fakat onun sekreteri bize Cebeci Zabıtası'nı önerdi... İşte böyle bir kısır döngünün içinde boşa kürek çekip duruyoruz... Şimdi burdan Sayın Çankaya Belediye Başkanı'na sesleniyoruz; Belediyenizin kontrol mekanizmasını bu kadar kaybetmesi ilgisizlikten mi, yoksa denetimsizlikten mi kaynaklanıyor? > Yazgan Sokak Sakinleri Çankaya / ANKARA Meslek odaları denetlensin İstanbul Mobilyacı Döşemeci Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na üye esnaflarız. Milyonlarca lira aidat ücreti ödediğimiz halde, odamız mobilyacı ve döşemeci esnafına yeterince faydalı olamamaktadır. Aidat ödeme zamanı geldiğinde, ücreti ödememiz gerektiği, aksi takdirde icraya verileceğimiz (birçok arkadaşımız icraya verilmiştir) bildirildiği halde, seçim zamanı ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmamaktadır. Oda yöneticilerine bazı sorularımız vardır. Cevap verebilirlerse üye arkadaşlarla beraber çok memnun olacağız. 1- Mobilyacı ve döşemeci esnafına ne gibi hizmetlerde bulunmaktasınız, bugüne kadar ne yaptınız, ileriye yönelik hedefleriniz nelerdir? 2- Uygulamalı Eğitim Lokali, yaklaşık 4 ay önce açılmış ve bugüne kadar kapalı kalmıştır. Bu yer hangi amaçla, kimden kiralanmış, veya satın alınmıştır, ve bugüne kadar eğitim alan bir öğrenci oldu mu? 3- Binlerce üyesi bulunan odamız, üye aidatlarını nasıl değerlendirmektedir? Kamu kuruluşu niteliği taşıyan odamızın ve tüm odaların devletin ilgili kurumlarınca denetlenmesini istiyoruz. > İsmi mahfuz - İSTANBUL