Sözleşmeli Öğretmenlere verilmiş "kadro" sözleri neden yerine getirilmiyor?

A -
A +

Sözleşmeli Öğretmenlere, kadro için ilk sözü, Eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, 27 Aralık 2008'de, "3. hizmet bölgesinde, 3 yılını dolduran Sözleşmeli Öğretmen aynı gün kadrolu olacak" diyerek vermişti. O günden bu güne 717 gün geçti. Şimdiki Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu, verilen sözün tutulmadığını fark ederek, 2 Temmuz 2009 tarihinde, Sözleşmeli Öğretmenlerin kadroya geçişini sağlayacak tasarının Kasım ayına yetiştirileceğine söz vermişti. O günden bu güne 531 gün geçti. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 12 Mart 2010 tarihinde bir gazeteye verdiği demeçte, "Maliye Bakanlığı olarak, Sözleşmeli Öğretmenlerin kademeli olarak kadroya geçişini onayladık" açıklamasını yapmıştı. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu, 13 Mart 2010 tarihinde yaptığı açıklamada; Maliye Bakanlığı'ndan onay alındığını, kadroya geçiş taslağının da hazır olduğunu, bunun ilk Bakanlar Kurulu Toplantısında onaylanıp, TBMM'ye geleceğini ve Meclis tatile girmeden Nisan ya da Haziran 2010'da yasalaşıp, uygulamanın başlayacağını ifade etmişti. Şubat ve Mayıs 2010 tarihleri arasında, Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, Personel Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Orman ve Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik, TV programlarında yaptıkları açıklamalarda, 2010 yaz döneminde kadroya geçişlerin kesinlikle başlayacağını ifade etmişlerdi. 2 gecede 220 bin işçiyi, 2 haftada 6000 vekil imamı kadroya geçiren, 2 ayda Anayasa'yı değiştiren Hükümet'in, 2 yıldır (söz vermesine rağmen) Sözleşmeli Öğretmenleri kadroya geçirememesi tuhaf değil midir? Üstelik kadrolu öğretmenle maliyetimiz aynı olmasına ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın kullanımına açık olan 70.000 kadro varken, hâlâ bu sürecin uzatılmasının kime ne faydası var? Verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz... Sözleşmeli Öğretmenler Hastasını muayene etmekten kaçınan doktorlara birkaç söz Kamuoyunda Tam Gün Yasası olarak bilinen, "Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 31 Ocak 2011 günü itibariyle tam olarak yürürlüğe girdi. Bu tarihten sonra, gazete ve televizyonlara yansıyan haberlerden öğreniyoruz ki, bazı Tıp Fakültesi öğretim üyeleri sırf parasal gerekçelerle hastaları muayene etmekten kaçınmaya başlamış. Bazı Tıp Fakültesi hastanelerindeki bazı hocalar kapılarını hastalara kapadılar. Bu tür davranışlar, bırakın Hipokrat Yeminini, ilim adamının şan ve şerefine yakışmayan davranışlardır. Konunun bu etik yanı dışında, Tıp Fakültesi Öğretim Üyelerince sergilenen bu davranışlar, vatandaşlarımızda da derin kaygılar oluşturmuştur. Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin, vatandaşlarımızın sağlıklarıyla oynamaya hakları yoktur ve olamaz da! Bu kanunu protesto ederek, hastaları muayene etmekten kaçınan üniversite hastaneleri öğretim üyelerine, sade bir vatandaş olarak sesleniyorum: Ne oluyor? Ne yapıyorsunuz? Vatandaşlarımızın sağlıklarıyla oynuyorsunuz... Bir doktorun hastasını muayene etmekten kaçınması, tedaviyi engellemek manasına gelir ki, bu durum hasta haklarının en ciddi bir şekilde ihlal edilmesidir. Bu şekildeki bir tavır ve davranış başta insan haklarına aykırılık teşkil eder. Her insanın sağlık hakkı vardır. Bu şekildeki bir davranış Anayasa'ya ve diğer ilgili Kanunlara da aykırılık teşkil eder. Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 5. maddesinde, "Sağlık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sağlık hizmetleri, herkesin kolayca ulaşabileceği şekilde planlanıp düzenlenir" denirken; 11. maddesinde de, "Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir" deniyor. Anayasa, Kanun ve ilgili yönetmeliklere uymuyorsanız, bari vicdanınıza uyun. Hiçbir gerekçe, hastalarımızın muayene ve tedavi hakkından mahrum edilmesi için gerekçe olamaz. "Bizim tavrımız bu kanunadır, bize getirilen yeni yükümlülükleredir; bizim tavrımız çalışma saatleri ve şekillerinin değiştirilmesinedir, maksadımız para değildir" gibi açıklamalar yapılabilir. Ama bunlar, doktorların, kendisine muayene için gelen hastasına bakmaması için geçerli sebepler olamaz. Bir hasta, sağlık sistemi içerisinde bir üniversite hastanesinde bir hocaya muayene olmak için gelmişse o hoca, "bakmam" diyemez. Doktor olarak, o hastanede sana görev verilmişse bakmak ve muayene etmek zorundasın. Bu ülkede kimse kendisini kanunlardan üstün göremez. Halkın sağlığını hiçe sayan doktorlar varsa, hepimiz onları kınamalıyız. Ahmet Sandal > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.