"Spor ayakkabı" ile ne yapılır?

A -
A +

Ahmet Uysal, Beylikdüzü'ndeki Çarşı Mağazası'nda oğlu için bir spor ayakkabı alır. 13.04.2003 günü alınan ayakkabıda, daha 10 gün gibi kısa bir sürede yırtılma-sökülme meydana gelir. Sonrasını bizzat Ahmet Beyin ifadesinden öğrenmek daha ilginç olacak; "İşlerimin yoğunluğundan ve Çarşı Mağazalarının marka oluşuna olan inancımdan, 'nasıl olsa değiştirilir' düşüncesi ile, gecikmeli olarak 15.05.2003 günü mağazaya müracaatta bulundum. Keşke gitmeseydim. Yetkili Gönül Hanım'dan, spor ayakkabı ile spor yapılamayacağını, sert zeminde koşulmayacağını, bisiklet pedalı çevrilmeyeceğini ve daha bir sürü şeyi öğrendim! 30 dakikalık bir mücadeleden sonra iade işlemini başlatabildim. Üretici firmaya teste gönderileceği ve sonucun en kısa zamanda bildirileceği belirtildi. Bu kısa zaman 16 gün sürdü. Bu süre zarfında defalarca telefonla aradım. Telefonlarıma toplantıları sebebiyle çıkmayan Mağaza Müdürü'ne, konu hakkında ilgisizliğini esirgemeyen Halkla İlişkiler yetkilisine ve Hakan Bey'e teşekkürlerimi(!) sunuyorum... 31 05.2003 tarihinde, ayakkabımı, bırakın değiştirmeyi, tamir bile etmeyip gönderen üretici firma VES Deri'ye de teşekkür(!)" Ahmet Bey, bu işe çok üzülmüş, özellikle ilgili firmalara yakıştıramadığı davranışlar onu hayal kırıklığına uğratmış. Onlardan "kime gidersen git..." gibi sözlere de muhatap olduğunu belirtti. Konu ile ilgili, görüştüğüm Hakan Giray, bana da, ayakkabının amaç dışı kullanıldığını, her spor ayakkabı ile top oynanmayacağını belirtti. Futbol ayakkabısı, basket ayakkabısı, koşu, yürüyüş ayakkabıları... Yani kazara bir halısaha ayakkabısıyla basket oynarsanız, tüketici olarak hak iddia etmeyecek misiniz? Üretici firmadan gelen değerlendirme de ilginç. Matbu bir kağıdın boşlukları doldurulmuş, "yapılan testler sonucu üretim hatası bulamadıklarını" belirtmişler. Ne gibi testler, kimler tarafından yapılıyor? Tüketici için böyle bir belge inandırıcı olur mu? Burada kim haklı? Kanunlar değişiyor, müşteri memnuniyetinden dem vuruluyor, kalite belgeleri veriliyor ama sonuç ortada. Müşteri Ahmet Uysal sizden memnun değil, Çarşı ve Ves Deri yetkilileri... İş, ehline verilmeyince... 07 Mayıs 2003 tarihli Türkiye Gazetesi'ndeki köşenizde, ismi mahfuz bir gazeteci'nin "Al birini vur ötekine!" başlıklı yazısını ilgiyle okudum. SSK hastaneleri de kamu kuruluşlarımızdan birisi olup, diğer tüm kamu kuruluşlarında olduğu gibi bu kurumların başına, Başhekim, Müdür, Genel Müdür gibi yöneticilerin, atanmasında; yöneticilik vasıflarından çok, akraba, hemşehri, partili olmaları gibi özellikler öne çıkmaktadır.. Bu yöneticiler görevlerinin meslek alanlarıyla sınırlı kaldığını (eğer meslekte iseler), kurumlarının kendi ifa ettikleri meslekleri haricindeki işlerinin otomatikmen kendiliğinden yürüdüğünü, ilgi alanları dışında kaldığını zannederler. Devamlı olarak temiz toplumdan, namus kavramından bahsediyoruz. Temiz bir toplum, ancak o toplumda bilinen saygı duyulan insanların örnek olucu davranış, ve yol göstermeleriyle sağlanabilir. Toplumun büyük bir kısmından daha üst mevki ve statü sahibi olan insanlar, bu yetki ve ayrıcalıklarını sadece kendi amaçları için kullanmaya kalkarlarsa, sorumlusu oldukları topluluklar da, kendi menfaatlerini kendileri korumak durumunda kalacaktır. Temizlikse, bir yerden başlanmalıdır diye düşünüyorum. Tecavüz, birisine tecavüz edildikten, o kişinin canı yandıktan sonra mı suç kavramına giriyor? Veya hırsızlık, mal çalındıktan sonra mı suç oluyor?.. > Ali Şancı - ALMANYA Malkara halkına teşekkür Bir grup öğrenci velisi olarak, 04.05.2003 günü Çanakkale Gelibolu savaş alanlarını ve şehitliklerimizi ziyaret ettik. Bu konuda zaten hassas olan gönlümüz, manevi duygularla iyice yüklenmiş olarak Sakarya'ya dönmek üzere yola çıktık. Akşam ezanı okunmak üzereydi ki, Malkara'ya geldik. Şehrin girişindeki ilk camide namazı eda ettik. Çıkışta "şurada çay içelim" dedik. Orada bulunan sevgili Malkaralılar bizim yabancı olduğumuzu anlayınca, hepsi teker teker can-ı gönülden "hoş geldiniz" dediler. Halimizi-hatırımızı sordular. İkramlarda bulundular. Arabalarda oturan kişilere kadar ikramlarını sundular. Biz de, cahilce ücret ödemeye kalkıştık. İşte o zaman olanlar oldu; "kesinlikle olmaz, paranızı cebinize koyun" dediler. Bu gözü tok gönlü zengin kardeşlerimizin bu davranışları bizleri çok duygulandırdı. İki kardeşin buluşması gibi bir şeyi hatırlattı. Bazı turizm yörelerimizdeki fahiş fiyatlarla insanlarımızı soymaya çalışan kişilere yukarıdaki bilgiyi iyi okumalarını tavsiye ederim. Bu vesileyle, ilk defa görme fırsatı bulduğum Trakya'mızın bu güzel beldesi Malkara'yı; Sakarya'mıza kardeş ilan ediyor, tüm Malkaralılara sevgi ve saygılarımı sunuyorum. > Recep - SAKARYA Bir sopa yemediğimiz kaldı! İçişleri Bakanlığı'na; Bir yakınım çocuğuna sürücü belgesi için gerekli evrakları almak üzere Şöförler Cemiyetine giderken eşlik ettim. Resmi fiyatı 900 bin lira olan evrak bize 10 milyon 500 bin liraya verildi. İtiraz ettik, ama bir sopa yemediğimiz kaldı. İçişleri Bakanlığı'nın bu konudaki genelgesini biliyorum. Ama uygulama ortada... Vatandaş daha ne kadar kazıklanacak? Sordum, ilçelerde de durum aynı. Buna dur diyecek bir yetkili bulamayacak mıyız? > İsmi mahfuz - ÇORUM Yetkililer bunu biliyor mu? Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgililerin dikkatine; Bir süre önce, mahallemize (Beşyüzevler) bir kamyonla gelinmiş, üzerinde marka ve şirket ismi bulunmayan, şeffaf naylona sarılı buzlar çocuklarımıza bedava dağıtılmıştır. Çocuklarımız, bu ne olduğu bilinmeyen renkli buzlar veya dondurmayı yedikten iki gün sonra hastalandılar. Mahalledeki çocukların çoğu hasta oldu, bir kısmı da havale geçirdi. Geçen sene de aynı olay oldu, yeğenim 4 gün komada kaldı; bu defa da hasta oldu. Kim bunlar, neyi, ne maksatla dağıtıyorlar? > Yasin Karabulut - İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.