SSK emeklileri, maaşlardaki adaletsizliğe büyük tepki gösteriyor. Yetkililerin bu adaletsiz uygulamaya bir an önce çare bulmaları isteniyor. Bilindiği gibi, 2000 yılından sonra emekli olanların, emekli aylıklarını kestirip, birkaç gün sigortalı olarak çalıştıktan sonra tekrar emekli olmaları halinde, maaşlarının yüzde 40'lara varan oranlarda artacağı belirtilmişti. Bunu uygulayan binlerce SSK emeklisinin maaşı bu şekilde arttı. SSK maaş sisteminin 1999'da değişmesi sonucu oluşan bu tartışmalı durum, beraberinde büyük adaletsizlikler getirdi. Her ne kadar 22 Ekim 2007 tarihinde çıkarılan 5698 sayılı kanunla bu gidişin önü kesildiyse de, büyük adaletsizlik olduğu gibi ortada duruyor. Kanun boşluklarından faydalanan, halk tabiriyle uyanıklık yapan SSK emeklilerinin maaşları bir anda yüzde 40 artmış; ama aynı durumda olduğu halde, bundan haberi olmayan, ya da bu uyanıklığı gösteremeyen diğer SSK emeklilerinin maaşları eskisi gibi kalıyor. Bu kabul edilebilecek bir durum mu? Vatandaş kanun boşluklarını aramak, bilmek zorunda mı? Kendi halinde, sisteme ve yetkililere güvenen vatandaşın suçu ne? Daha önce, tavandan 15175 gösterge üzerinden emekli olanların maaşları 600-650 YTL iken, yeni emekli olanlara 1000 YTL maaş ödeniyor. Az para vererek, yaşlılar ölüme mi terk edilecek? Diğer ülkelerdeki uygulamalar da böyle mi? Eskiye dönük yeni bir çalışma yapılmalı. Eski emeklilerin maaşları düzeltilmeli. Bilhassa uyanıklık edip, birkaç günlük sigortalılıkla maaşlarını yüzde 40 artıranlarla diğer emekliler arasındaki maaş farkları giderilmelidir. Yeni kanun gerekiyorsa o da yapılmalı. Diğerlerinin maaşları yükseltilemeyecekse, iki kesim de orta bir seviyeye getirilmeli. Mutlaka bir şeyler yapılmalı. Emekliler bu adaletsizliği artık hazmedemiyorlar... >> Bu uygulamanın sebebi ne? İçişleri Bakanlığı'na; 2005 yılında 2500 trafik polisi, ihtiyaç yok denerek karakollara tayin edildi. Gösterilen gerekçede ihtiyaç olmadığı için tayinler yapıldığı belirtilmişti ama yerimize yeni trafik polisleri alındı. İhtiyaç yoksa neden yeni trafik polisleri alındı? Bölge İdare Mahkemesi nezdinde dava açtık ve kazandık. Eski görevlerimize geri döndük. İstanbul Valiliği bu kararı Danıştay'a götürdü. Danıştay, bu davanın kendi görev alanına girmediğini belirterek, dosyaları ilgili mahkemeye gönderdi. Bölge İdare Mahkemesi bu sefer bizim aleyhimize karar verdi... Mevzuata göre, Uzman Trafik Polisi başka görevlere kaydırılamaz. Kaldı ki yerimize yeni tayinler yapılmasından anlaşılıyor ki, bu alanda ihtiyaç bulunmakta. Öyleyse neden bu tür bir uygulama ile huzursuz ediliyoruz? > Bir grup trafik polisi >> Madem iş vermiyorsunuz, neden bu bölümü açtınız? Sağlık Bakanlığı'na; Bizler Tıbbi Sekreterlik Bölümü mezunları olarak, boşta gezmekteyiz. Ama devlet hastanelerinde şirket elemanları çalışmakta. Neden böyle bir adaletsizlik var, anlamıyoruz. Madem almayacaktınız, neden bu bölümü açtınız ve neden düz lise mezunlarına bizim işlerimiz yaptırılıyor? 10 bin Tıbbi Sekreter alınacağını söyledi Bakan Bey, randevulu sistem için, ama tahminen onları da şirket elemanlarıyla doldururlar.. Ne olur Sayın Bakanım, bizi de düşünün. Bizlere üvey evlat muamelesi yapmayın. Şirket elemanı yerine, asıl hak sahiplerini alsanız daha iyi olmaz mı?.. > Tıbbi Sekreterlik Bölümü mezunları >> Otoyollardaki sürat tahdidi 120 km olsun İçişleri Bakanlığı'na; 26.01.2008 günü Samsun'dan Trabzon'a giderken, uygulamaya yakalandım, ceza yedim. Suçum, saatte 119 km hızla gitmek. En fazla 85 km yapmalıymışım, arabam kamyonetmiş (citroen berlingo)... Şimdi yetkililere soruyorum; siz olsaydınız, üç gidiş üç gelişli yolda citroen berlingo gibi bir araba ile 85 km ile gider miydiniz? İşim icabı otoyollarda sık sık gidiyorum. Bildiğim kadarıyla otoyollarda da hız limiti var. Şimdiye kadar otoyollarda hiç uygulamaya rastlamadım. Vatandaş 180-220 km sürat yapıyor, kimse bir şey demiyor. Otoyol dediğin de, çoğu yerde üç gidiş, üç gelişli yol. Diyeceğim odur ki, kara yollarındaki sürat tahdidi 120 km'ye çıksın. Bu yollara 120 km çok değil. Eğer 85 km süratle gideceksek, hükümet 35 yaşın üzerindeki araçları boşuna toplatıyor, bıraksınlar onlarla gidelim... > İsmi mahfuz >> "Kamusal hizmetler mercek altında" Tüketiciler Birliği Başvuru Merkezi, hak ihlâline uğramış tüketiciye ücretsiz hukuki yardım ulaştırmak üzere 2000 yılında çalışmalarına başlamıştır. Yıllar içinde geliştirilen projeler ve izlenen süreçler ile tüketici bizzat gelerek, telefon, faks ve internet üzerinden başvuruda bulunabilmekte, özellikle internet üzerinden yapılan başvurulara bir yandan "e-yardım hattı" ile aynı anda ve diğer mecralar için 7 gün-24 saat cevap verilebilmektedir. Tüketiciler Birliği Başvuru Merkezine 2007 yılında 9301 başvuru yapılmıştır. Bir önceki yıla göre yüzde elli civarında artış kaydeden başvurular içinde dikkat çekici olan, kamusal hizmetlere ilişkin başvuruların bir önceki yıla göre yüzde 200 oranında artmış olmasıdır. Yakın zamana kadar kamunun sağladığı hizmetlerden kaynaklanan ihlâlleri, tüketici hakkı ihlâli olarak nitelemeyen tüketicinin bu algısında, devrim niteliğinde bir değişim gözlenmektedir. Kamu otoritesi ve bu otoritenin sağladığı her türlü hizmeti sorgulayan ve hesap sormaktan çekinmeyen bu yeni tüketici algısının kamu otoritesi tarafından, özellikle yaklaşan yerel seçim öncesinde dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir. > Av. M. Bülent Deniz (Tüketiciler Birliği Genel Başkanı) >> Asgari ücretlilere kredi verilemez mi? Bankalar kredi vermek için müşteri arıyor. İhtiyaç kredileri, tüketici kredileri, konut ve araba için verilen düşük faizli kredileri bilmeyen kalmadı. Bu alanda gece gündüz reklam veriyorlar... Bizler de, asgari ücretli birkaç arkadaş olarak, internet ortamında bilgilerimizi girdik, kredi talebinde bulunduk. Hiçbirimizin kredi talebi kabul edilmedi... Asgari ücretle çalışan vatadaşa bu tür krediler verilmiyor mu? Bizler de diğer vatandaşlar gibi gerekli teminatları göstererek, ihtiyacımız olan krediyi alamaz mıyız? Asgari ücret bizim için sabıka mı oluyor? > Bir grup vatandaş