SSK Hastanelerinin devrine karşı çıkan bazı kuruluşların eylemleri üzerine, bu kararı o hastanelerden faydalanan vatandaşların vermesi gerektiğini belirtmiştim. Bazıları buna çok bozulmuş. Öyle ya, vatadaş da kim oluyor ki kararı sorulsun! O, ancak itilmeye, kakılmaya, aidat alınmaya, onun adına ahkam kesilmeye layıktır! Öyle mi? O hastaneler gariban insanların ödediği paralarla kurulsun, o kuruluşların yaşaması için habire para yatırmaya devam etsin; ama hizmetinden memnun olmadığı hastanelerin geleceği için başkaları karar versin; "asıl sahibinin kararına müracaat edilmesi gerektiği" teklifi de "gafletle" itham edilsin!.. Pes doğrusu... "Sizin, dişinizden tırnağınızdan artırarak oluşan birikimlerinize sahip olmaya çalışıyoruz. Bir kooperetif hissesi, ya da bir eviniz, belki dükkanınız, bir gayrimenkulünüz size hiç danışılmadan, size rağmen, bir oldu bittiye getirilerek bir başkasına devredilmesine tepkiniz ne olurdu acaba? Sessizce kabullenir miydiniz? Ya da daha somut sorayım; sözkonusu kooperatif hissenizi 'sandıkta vatandaşa soralım' yani diğer kooperatif üyelerine de soralım önerisi yapan birine ne cevap verirdiniz?" Mesut Küçükbayır'dan gelen elektronik postada bunlar yazılı. Tamam işte, asıl sahibi karar versin, bundan daha tabii ne olabilir ki? Parasını veren o, yaşatan o; başkalarına söz düşer mi? Neden onun vereceği karar gaflet olsun ki? "Bu Yasa Tasarısı kanunlaşırsa, aynı zamanda, SSK sağlık kurumlarında çalışan, yıllarca bu sağlık kuruluşlarında hizmet vermiş, 53.985 sağlık personeli de önce Sağlık Bakanlığı'na, sonra İl Özel İdarelerine ve belediyelere, binalar, araçlar gibi cansız nesneler muamelesi görerek devredileceklerdir. Anayasa'nın 'Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti' başlıklı 48. maddesindeki, 'Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir' hükmü ihlal edilmektedir." Anladığım kadarıyla o hastanelerde çalışanların iş güvenceleri garanti altına alınıyor; yetkililerin açıklamalarından bunu anladım. Eğer aksi bir durum olursa, o insanlar haksızca işlerinden edilirse elbette ona da karşı çıkılır. Sendikacıların görevi de bu olmalı... Amaç vatandaşa iyi hizmet olmalı Bu hastaneler, prim ödeyerek onların kurulmasını sağlayan ve yaşatan vatandaşlara sağlık hizmeti sunmak üzere kurulmuştur. İstihdam amacıyla kurulmamış. Elbette oralarda hizmet veren, çalışan kişilerin de hakları vardır. Ama SSK'lı vatandaşların sağlık hizmeti gözardı edilemez... Parasını ödeyerek kurduğu, ve yaşatmaya devam ettiği sağlık kuruluşlarından hizmet alamayan, muayene olamayan, tedavisini gereği gibi yaptıramayan, aşağılanan SSK'lı vatandaş o kuruluşların sahibi olmuş, olmamış ne değişir? Kağıt üzerindeki bir sahipliğin ne hükmü var? Haklı olarak çalıştıkları müesseselere ve konumlarına sahip çıkan o hastane çalışanları; kuyruktaki vatandaşın arasına birkaç saat katılsalar da, neler anlatıldığını öğrenseler... Özel muayenehaneye uğramadan hizmet görmeyen garibanların halini, miting meydanına dönüşen hastanelerde çaresizce koşuşturanların ıstırabını öncelikle kendileri düşünüp, çare arasalar... Bu hastaneler artık SSK'lı vatandaşa yetmiyor, çare olmuyor. Tamam, geçmişte çok hatalar yapılmış, SSK parası usulüne uygun kullanılmamış; peki bugün sokaklara dökülenler o zaman neredeydi? Neden bu kuruluşların ıslahı, SSK'lı vatandaşın insanca bir sağlık hizmeti görmesi için mücadele verilmedi. Emekli Sandığı mensupları için kişi başına 317 dolar, Bağ-Kur'lular için 224 dolar sağlık harcaması yapılırken, neden SSK'lılar için 134 dolar çok görülerek, 29 milyon SSK'lı vatandaşa haksızlık yapılıyor? Hastanelerin devrini engellemek için yollara dökülenler, bu haksızlık için neden seslerini çıkarmadılar? Vatandaş insanca bir sağlık hizmeti istiyor. Bu nasıl sağlanacaksa o tartışılsın. Öncelikle düşünülmesi gereken, hastanelerin mülkiyeti değil, asıl sahiplerine verilecek "insanca bir sağlık hizmeti" olmalıdır.