Yaşar Okuyan'ın dikkatine; SSK-Bakırköy Hastanesi Süt Çocuğu Servisi'nde 15 gün yatan hastamızı iki gün içinde taburcu ettiremedik. İmzası gereken Radyoloji uzmanı her gün saat 13:00'e kadar çalıştığı halde, 23.02 2001 Cuma günü geç kalınınca, 26.02.2001 Pazartesi gününe kalan işlem, yine sevk evrağının saat 14:30'da Radyoloji'de imzalanmak üzere bana verilmesi ile Salı gününe kaldı. Saat 15:00'ten 16:00'ya kadar doktorun yazacağı raporu, doktorun isteği üzerine bekledik, daha sonra sevk ve taburcu olma işlemlerinin sonraki güne kaldığı söylendi ve tüm gün boşuna bekleyerek bedava mesai yapmış oldum. Sonraki gün tekrar gelmek üzere kendi kendime konuşarak ayrıldım. Niçin böyle geç kalındığını sorduğumda aldığım cevap: "Sizinle alakası yok, herkese aynı muamele yapılır. Burası SSK..." şeklinde idi. İSO 9000 Kalite Sistemi, hastaların hakları ve şikayet telefonları maalesef duvarda asılı. Kimi kime şikayet edeceğiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'na soruyorum: Amaç insanları stres ve sabır testine tabi tutarak, SSK'ya geldikleri için cezalandırmak mı? Çalışan doktorlar, vatandaşı böyle kasıtlı olarak bekletmekle prim mi alıyorlar, yoksa vicdanen rahatlıyorlar mı? Yazıklar olsun... ¥ SSK'ya mecbur olan Türk vatandaşları adına Kadir Yanık Biz nereye gidiyoruz? Sözde milenyumdayız. Avrupa Birliği üyeliğimiz sözkonusu. Ama her nedense kriz başımızdan hiç eksik olmuyor... Bu krizler vatandaş olarak bizlerin ikiz kardeşi, hatta gölgemiz gibi... Bu güzel yurdumuzda dönen dolapların haddi hesabı yoktur. Vurguncular, hırsızlar, çeteler... Gelen soydu, giden soydu; önüne gelen haraca kesti. Ne kaldı ki rahat nefes alalım. Hepimiz nefes darlığı çekiyoruz. Hastalıklarımız adeta kronikleşmeş, midelerimiz küçülmüş, yüzlerimiz soluk, ayakta kalmakta bile güçlük çekiyoruz. Ya çalışamayan, ya evlenecek olan gençlerimiz. Allah sonumuzu hayretsin... Lokomotif sağlam olmayınca, arkadaki vagonlar nasıl gelsin ki... ¥ Necip Yozgatlı - İSTANBUL Bu suiistimaller beni rahatsız ediyor Sağlık Bakanı'nın dikkatine; Sayın Bakanımızın yakından ilgilenemediğini sandığım iki konuyu belirtmek isterim. 1- Bakanlığın İl Müdürlükleri'nin bünyelerinde, birilerine yer açmak ve kadro tahsis etmek için bir sürü şube müdürlüğü, yerden mantar bitercesine çoğalmıştır. Bu şahıslar müdürlükte ne iş yapar, kimse bilmemektedir. Müdür yardımcıları bu kişilerin işlerini rahatlıkla yürütebilirler. Zaten bu işleri ilgili memurlar yapmakta, öbürlerine sadece imzalamak kalıyor. 2- Lojmanların durumu da ayrı bir konu. Devletimiz çok iyi niyetlerle bu binaları yapmış, memurlardan şartları ve puanları tutanların 5 yıl süreyle oturmalarına imkan tanımıştır. Ancak o kadar istismar edilmiş ki, bazıları babalarından miras kalmış gibi yıllardır işgal etmişlerdir (5 yılın çok üzerinde). Haklarını yedikleri, belki kendi yerlerine oturacak olan insanların gözlerinin içine bakarak, pişkince işgallerine devam etmektedirler. Bu işgalcilerin çoğu birinci maddede belirttiğim kişilerdir. Lojmanların haksız bir şekilde kullanılmasını engellemek için, buralar satılsa birçok sıkıntımız da bitebilir. Bu şekilde yapılacak bir satışla, kaba bir hesapla 200 trilyon peşinat olmak üzere, 70-80 ay boyunca her ay 30 trilyonluk bir gelir getirerek, bütçemizin bir deliği kapanır. ¥ İsmi Mahfuz Bir Okuyucu - NEVŞEHİR Esnafı mağdur etmeyin Yaşar Okuyan'dan ricamız; 10.02.2000 tarihinde yapılan Bağ-Kur'la ilgili düzenleme bazı haksız sonuçlara yolaçmıştır. Bundan önce isteğe bağlı olarak Bağ-Kur'lu olanlar sağlık hizmetinden yararlanıyor, bundan sonrakiler yararlanamıyor. Bilfiil ödeyen vergi mükellefleri, mükellefiyetlerini bitirdikleri takdirde sağlıktan yararlanamıyorlar. Verilen hak nasıl geri alınır? Sayın Yaşar Okuyan'ın, biz esnaf ve sanatkarları mağdur etmeyecek biz düzenlemede bulunacağına inanıyoruz... ¥ Uğur Selçuk - İSTANBUL