SSK'lı bir emeklinin diş hikâyesi

A -
A +

Sayın Murat Başegioğlu'nun dikkatine; SSK hangi çağa göre hizmet veriyor? Şimdi anlatmaya çalışacağım olayı tamamen yaşadım. Buna tahammül edebilecek ikinci bir emeklinin olabileceğine de inanmıyorum. Okuyun da gülelim hep birlikte, gülelim ağlanacak halimize... Dişim ağrıdı. Önce "acil"e gittim, bir iki ilaç verildi. "Yarın için bir numara al, polikliniğe gel, doktora çık" dendi. Numarayı ancak 2 günde alabiliyorsun, ama nasıl aldığımı da bir ben bilirim. Aldım, girdim kuyruğa, önce bandrol alacaksın, sonra muayene başlıyor. "Çekelim mi?" dediler. "Bunun tedavisi yok mu?" diye sordum. "Yok, ancak özel yerlerde olur" deyip, masadan kaldırdılar. Lafı biraz daha uzatırsanız, o zaman da kapı gösteriliyor... Maraton da bundan sonra başladı. Başhekim Yardımcısı'na çıktım, "Topçular Dispanseri'ne git, orada tedavini yaparlar" diyerek başından savdı. Topçular Dispanseri'ne geldim, durumu anlatmama bile fırsat vermeden, "bölge dışı bakmayız, hem havalen yok, numaran yok" dediler, ilgilenmeden beni geri gönderdiler. Oradan doğru Eyüp SSK Hastanesi Başhekim Yardımcısı'na çıktım. Bana Başhekime çıkmamı önerdi. Başhekime konuyu anlattım, Başhekim doktorla uzun bir telefon görüşmesi yaptı, sonra da "yarın gel, başka yere havale edelim" dedi. Arı kovanına çomak sokulduğunu biliyordum. Ertesi gün devam ettim, gittim; Diş Doktoruna gitmemi istedi. "Bana kızmasın" isteğime, "kızmaz" karşılığı verildi. Bu arada 3 gün geçti, dişimi unuttum; ama direnmem gerekiyor. İlk defa bir hasta havale ediliyor Doktor ise, "ilk defa bir hastayı havale ediyorum" demez mi!.. SSK Okmeydanı Hastanesi'ne havalem yapıldı. Orası için de bir gün önceden numara alınması gerekiyor, zor da olsa onun da üstesinden geldim. Okmeydanı SSK Hastanesi 172 numara, saat 11.00; beklemeye devam. Öğlen paydosu oldu, sonra saat 14'te çağırdılar. Doktor bir göz attı, elime bir kağıt tutuşturarak başka bir bölüme gönderdi. Onlar da daha dişlere bakmadan, "dolguyu kabul etmiyoruz" diyerek, protez için 29 Nisan 2003, saat 8.00 yazılı bir kağıdı elime verdiler. İyi de, esas ağrıyan, dolgu olması gereken dişim ne olacak? Başhekim Yardımcısı'na çıktım. "Bunu Eyüp SSK ile konuşayım" dedi, bekledim. İyice yoruldum, oruçluyum, çaresini biliyorum ama hakkımı aramam gerekiyor... Şunu açıkça söyleyebilirim; hiçbir sigortalı veya emekli, doktorun özel muayenehanesine gitmeden teşhis konup, tedavi olamıyor. Bunları araştıran biri var mı? Kuyruklar neden uzuyor sanıyorsunuz? Özeline gidemeyen fakir fukara "git-gel"le vakit geçirir, onlara ne teşhis konur, ne de tedavi... Ver ilacı, bol bol, onlar da "iyi olacağım" zannıyla hepsini içer, bu defa da başka organları tahrip olur. Kaş yapılırken gözler çıkar, başka başka hastalıklar meydana gelir. Bunun sonucu olarak da hastane önleri hastadan geçilmez... Başhekim Yardımcısının kapısına gittim, biraz beklemeden sonra içeri girdim, "ya bana bakın, ya da bakmıyoruz diye yazı verin" dedim. Bu defa film çektirmem istendi, girdim film kuyruğuna, epey bekledikten sonra bunu da başardım, filmim çekildi. Şimdi bütün mesele doktoru bulmak, yerinde yok. Umudumu iyice yitirdim, dışarıda oturdum, Başhekime gitmeye karar verdim. Giderken yardımcısına rastladım, beni tanıdı. Sinirle "Başhekime çıkıyorum" dedim, "çıkma, gel" dedi. Beni bir doktora götürüp teslim etti. O da bir-iki dakika sürmeden, "dolgun tamam, 2 saat sonra yemek yiyebilirsin" diyerek başından savdı. Yaptığı dolgu 2 günde kırıntı halinde ağzıma döküldü... Para da bitti, dolgu da gitti İnanın, bu yazdıklarımın tamamı doğrudur. Bu koşturmacada tam 25 milyon masraf ettim. Özelde 15 milyona yapılıyordu. Para da bitti, dolgu da gitti. Bu arada tam bir hafta geçti. Buna ne hasta, ne sağlam, ne de para dayanır. Şimdi protez için 29 Nisan 2003 saat 8.00'i bekliyorum, tabii ki ömrümüz yeterse. Gülmeyelim ağlanacak halimize... İşte bürokrasi, işte SSK. Bunların düzelmesi lazım. Halkımızı perişan eden aksamaların, yanlış uygulamaların süratle değişmesi lazım. Bu yolu takip edecek başka bir sigortalı veya emeklinin olabileceğine inanmıyorum. Bu arada dişimin hâlâ ağrıdığını da belirtmeliyim, ne yapacağımı da bilmiyorum. Biz böyle hayat mücadelesi verirken, halkın büyük bir kısmı açlık mücadelesi verirken, tuzu kuru olan bazılarının nelerle uğraştığını görüyor ve hayret ediyorum... Allah kısmet ederse bu mücadelemin devamını da yazacağım... > Duran Özdemir - İSTANBUL Bizi çürümeye mi terk edeceksiniz? Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine; Ben 4 yıllık lisans mezunuyum. Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü mezunuyum. Pedagojik formasyon da aldık. Üniversiteyi bitireli 4 yıl oldu. Hâlâ öğretmen olarak görevlendirilmedik. Bu çileyi ne zamana kadar çekeceğiz? Öğretmen açığının çok olduğu söyleniyor, buna rağmen bizim gibi binlerce öğretmen adayı boşta geziyor, çürümeye terk ediliyor. Üniversiteyi bitirdikten sonra evlendik, çocuk sahibi olduk. Evde ekmek bekleyenler var. Buna bir çözüm bulun artık!.. > 1998 Fen -Edebiyat Fakültesi Kimya mezunları adına - SAMSUN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.