Türkiye'nin su kaynaklarından yeteri kadar faydalanmadığı öne sürülür. Ancak, Devlet Su İşlerimiz, bu atıl alana el atarak ekonomiye katkı sağlayacak hidroelektrik üretim projeleri geliştirdi, özel sektörü devreye soktu. Özellikle Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde birçok akarsuyun kullanım hakkını satın alan özel sektör, hidroelektrik santralleri kurma girişimine başladı. Devlet bir de üretilen enerjiyi satın alma güvencesini verdi. Batılıların uyarısını dikkate alan ülkemiz, akarsularımız değerlendirip, ülke ekonomisine girdi sağlamaya başlamış oluyordu. Tam bu noktada çevreciler devreye girerek, bu uygulamanın sağlıklı olmadığını gündeme getirdiler. Bunun üzerine Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) da yaptığı incelemeler sonucu, bazı projelerin fizibilitesini güvenilir bulmamış, özellikle de doğaya ve bitki örtüsüne zarar verir kanaatini dile getirmiştir. Bunun sonucu olarak da Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 305 proje başvurusundan sadece 178'ine lisans verdi. Konuya kafa yoran birisi olarak, Hidro Elektrik Santrallerinin (HES) inşa edilip, elektrik üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Konuya üç bakış açısıyla bakılması gerektiği kanaatindeyim. Birincisi, sadece çevreci gözüyle bakanlar. İkincisi enerji gözüyle bakanlar ve üçüncüsü halkın gözüyle bakanlar. Konuya sadece ve sadece çevreci gözüyle bakmanın hatalı olduğunu vurgulamak isterim. Çevrecilerin konuyu sadece çevreci gözüyle ele aldıklarını, enerji üretimi boyutunu unuttuklarını görüyoruz. Çevreci kuruluşların içerisinde, çevre mühendislerinin olmadığı da düşündürücüdür. HES'lerin kurulması safhasında, çevreye maksimum zarar verdiği akla gelebilir. Ancak bu zararın asgariye indirilmesi gerektiği, hiç mi hiç konuşulmuyor. Sadece "suların kullanım hakkını biz hiçbir kimseye vermeyiz" anlayışı ile mücadele verdiklerini görüyoruz. Kaldı ki, kimse suları alıp bir yerlere götürmüyor. Köylülerin sulama ve diğer ihtiyaçları için kullanacakları, "Can suyu" denen su miktarı, sözleşmeler ile garanti altına almıştır. Kaymakamlar ve DSİ'nin yetkili bilirkişileri, köylülere tatmin edici cevapları vermesine rağmen, çevrecilerin ideolojik yaklaşımları ve köylüleri yönlendirmeleri devam ediyor, kafalar karıştırılıyor. Temel anlayış, boşa akan suların değerlendirilip, ülkemizdeki sürdürülebilir enerji potansiyelini azami dereceye çıkarma çabasıdır. Özellikle Artvin'de çevreci kuruluşlar, derelere kurulması planlanan HES'ler üzerinde politika yapmaktadırlar. HES'lere enerji gözüyle bakma ve ülkemizin enerji ihtiyacını sağlama bakışı, giderek boşa akan suların değerlendirilip enerji üretilmesi düşüncesinden hasıl olmuştur. Bu da doğru ve yerinde bir karardır. 1970'li ve 1980'li yıllarda, köylerimizin çoğunda elektrik olmadığını düşündüğümüzde, barajların inşa edilmesi ile gazyağlarının yerini elektrik enerjisinin aldığını görürüz. Bugün en ücra yaylalara bile elektrik verildiğini düşündüğümüzde, HES'lerin ve barajların ne denli önemli olduğunu idrak ederiz. Enerjisiz bir hayatın düşünülemeyeceği herkes tarafından anlaşılmıştır. Ülkemiz artık sanayi toplumu halini almıştır. Teknolojinin en ileri safhada olduğu, sanayi kuruluşlarının tıkır tıkır işlediği, elektrikli ve elektronik aletlerin ta köylerde bile halkımızın vazgeçilmezi olduğu bir çağda, HES'lere karşı çıkmanın, çağı inkâr etmek anlamına geldiğini herkes görmektedir. Ülkemizin enerjiye ihtiyacı varsa, boşa akan derelerin ve akarsuların da değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ülkemizde alternatif enerji kaynaklarının da artık devreye sokulması gerekir. Mesela nükleer enerji santralleri, en fazla güneş enerjisi alan ülke olarak güneş enerjisi sistemleri, rüzgâr enerjisi, vb. Artvin ve ülkemizin gelişmesi ve enerji ihtiyacı söz konusu olduğunda, artık ideolojinin bir kenara bırakılması gerekir. Yüksel Kantar Mavi bayraklı Kundu Sahilleri tehdit altında Antalya, bilindiği gibi tertemiz denizini belgeleyen mavi bayraklı sahilleriyle ünlü. Bunlardan biri de Kundu sahili; ancak Aksu ilçesinin ortasından geçen Macun deresi'ndeki kirlilik, Kundu sahillerini gizliden gizliye tehdit ediyor. Sadece çöp, poşet vb. değil, dereye açıkça bağlanmış atık su boruları, tertemiz derenin suyunu kirletmekle kalmayıp, denizi de kirletmenin eşiğinde. Nedeni de, Macun Deresi'nin 2-3 km ilerideki Tehnelli Tahliye Kanalı'na dökülmesi. Derenin kirli sularını alan Tehnelli Tahliye Kanalı, 5-6 km güneyde Aksu Irmağına karışıyor. Kirli sular oradan Kundu sahilinde Akdeniz'le buluşuyor. Aksu Belediyesi'ni tedbir almaya, Macun Deresi'ni kirlilikten kurtarmaya davet ediyorum. Kemal Güneş (Dağcılık Federasyonu Antalya Eski İl Temsilcisi) > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00