"Süt"ün hatırlattıkları

A -
A +

Kemal Kılıçdaroğlu Ardahan'da yani sütün bol olduğu yerde, "Süt kapıya gelecek. Sütçü her sabah iki şişe sütü kapıya bırakacak. Her ailede çocuklar devletin bedelini ödediği sütü içecek" demiş. Erdoğan'ın çılgın projeleri var. Ama bu boyutta çılgın proje hiç duymadım. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu'nun her projesi çılgınca. Bunu nasıl yapacaksın dendiğinde de "Benim adım Kemal, ben hesap uzmanıyım!" diyor. Süt deyince aklıma geldi demiştim. Bir zamanlar "Çare doktor!" diye, İstanbul Büyükşehir (pardon ANAKENT) Belediye Başkanı olan Prof. Dr. Nurettin Sözen'in de İstanbul için iki şişe süt projesi vardı. Kemal Kılıçdaroğlu'yla aynı topun kumaşı olan Nurettin Sözen'in bu projesi Avrupa'dan döndü. Rivayet edilir ki, Nurettin Sözen'in kurduğu bir araştırma grubu, araştırmaları sırasında uygulamacılara sorar, "dağıtıcılar ya sütü bırakmazsa"? Sorunun muhatapları anlamsız anlamsız bakmaya başlarlar. Soruyu doğru anladıklarından emin olunca, şöyle bir cevap verirler, "Niye bırakmasınlar ki?" Sözen'in bu projesinin uygulanıp uygulanmadığını bilmiyorum. Belki de uygulanmıştır: Sözen'in oy deposu olan yerlerde kısmen, diğer yerlerde kâğıt üzerinde. Tıpkı Sözen'in su müdürü Ergun Göknel'in yaptığı gibi. Bir yakıştırma yapalım: Dimyat'a "süt"e giderken İstanbullu "su"dan olmuştu. Hesap uzmanı Kılıçdaroğlu'nun hesabı ne ola ki?!. Ateist Aziz Nesin'in bir iddiası vardı, "Türkiye halkının yarısından fazlası aptaldır" diye. Bir şaklaban, Erdoğan iktidarı için de Nesin'in bu sözüne vurgu yapmıştı. Kemal Bey de aynı şeye inanmış olacak ki, oltaya takılanlar çok olsun diye durmadan "hayali projeler" üretiyor veya Demirel'i örnek alıyor. Zaten SSK'yı batıran "Erken Emeklilik" projesinin de mimarı Demirel'dir. Demirel son girdiği seçimde "kim ne vadettiyse 5 TL fazla vereceğim" diyerek oy toplamış, bu oylarla, DSP (CHP) milletvekilleriyle kurdukları koalisyon ittifakıyla Cumhurbaşkanı olmuştu. Bir yandan Demirel'in kanunu, bir yandan Kemal Bey'in uygulamaları, Sosyal Güvenlik Sistemini (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-KUR) batırmıştı. Kılıçdaroğlu'nun zamanında emekli olan asgari ücretli, çalışarak kazandığından daha fazla emekli maaşı alıyordu. Asgari ücretli emekliliğini tercih ediyor, hem primi ödemiyor hem de devletten maaş ve sosyal yardım alıyordu. Kemal Kılıçdaroğlu yeterli oyu alamayıp, tek başına veya koalisyonla iktidar olamazsa, artan oy sebebiyle parti içindeki iktidarını güçlendirecektir. Sırf Erdoğan karşıtı olmayan, Kılıçdaroğlu'nun bu kurnazlığını basit bulan bir CHP'li olsam ben oyumu SDP'ye verirdim herhalde... İbrahim AŞ İnsan merkezli siyaset 12 Haziran seçimlerine katılan siyasi partiler vaat yarışındalar... Çok partili sisteme geçişten sonraki süreçte, sağ partiler ya tek başına iktidar oldular ya da koalisyon ortağı oldular. İdeolojik söylemlerle yola çıkan ve insanları ötekileştiren bir politika izleyenler ise hiçbir zaman millet tarafından tek başına iktidara getirilmediler. 12 Haziran seçimlerine yaklaştığımız şu günlerde geldiğimiz nokta: Siyaset eşittir vaatler. AK Parti, 8.5 yıllık iktidarı döneminde eğitim, sağlık, duble yol, sosyal konutlar, hastanelerin birleştirilmesi ve yarı sivil anayasa değişikliği ile insan merkezli siyasetin, doruk noktasında olması avantajı ile çıtayı biraz daha yükselterek; çılgın projeler ve demokratik özgürlükçü bir sivil anayasa vaadi ile seçmenin karşısına çıkmakta. Sağdaki diğer partiler de çeşitli vaatlerde bulunuyorlar. Bence en büyük değişiklik CHP'de var... CHP bu seçimde, alışılmışın dışında sloganlarla seçmenin karşısına çıkmakta. Mesela laiklik, irtica, rejimle ilgili sloganlara rastlamadık. İdeolojik söylemlerle iktidara bir türlü gelemeyen CHP, bu seçim döneminde sloganlarını tamamen vaatlere ayırmış... "İşsizlik, aşsızlık, aile sigortası, yoksulluk tarihe karışacak, ülkedeki bütün meseleler çözülecek" doğrultusundaki vaatler... Bilindiği gibi CHP yıllardır muhalefetti ama fikirleri hep iktidardı. CHP, vesayet mekanizmaları sayesinde, muhalefet olmasına rağmen, fikirlerini iktidar etme şansı bulmaktaydı. CHP ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin kapatılması teklif dahi edilemez parti statüsündeydi. CHP darbe anayasası ile koruma altına alınmıştı. 12 Eylül'de yapılan yarı sivil anayasa değişikliği ile, ülkemiz bir demokratikleşme trendine girdi. Bu sebeple CHP'nin sırtını dayadığı vesayet mekanizmalarının yapısı değişti. Her kurum asli görevine döndürüldü. Her fırsatta demokrasiye ve siyaset alanına müdahale etme alışkanlığı son buldu. Vesayet mekanizmalarından umudunu kesen CHP, gidecek başka yeri olmadığı için millete döndü. Bu dönüşe millet inanır mı, 12 Haziran seçimlerinde sandıklar açılınca belli olacak. Ali Yiğit-MALATYA Öğretmenler mağdur edilmemeli Öncelikle 12 Haziran seçimlerinin ülkemize hayır getirmesini dileriz. İnşallah ülkemiz seçimlerden sonra daha demokratik, terörün olmadığı, yoksulluğun azaldığı döneme girecektir. Bu konuda ümitliyiz. Bizler bir grup öğretmeniz. Burada paylaşacağımız konu belki kimilerine göre basit kalır ama madem Behçet Bey bu köşesini halka ayırmış, yetkililerin sesimizi duymasına aracı olmuş. biz de paylaşalım dedik. Seçimden sonraki gün 13 Haziran'da okullar 1 gün tatil ve öğretmenler haksız olarak ek ders kaybına uğrayacaklar. Bir sınıf öğretmeninin 7 saat ek dersi kesilecek. Halbuki idareciler, şube müdürleri, okul müdürleri, müdür yardımcıları ek ders ücreti alacakken öğretmenler mağdur edilmemeli. Görevli izinli sayılmalarını yetkililerimizden bekliyoruz. Bir grup öğretmen Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.