TEDAŞ, TEAŞ, BOTAŞ'ın borçları ve fatura kuyruğundaki vatandaş

A -
A +

E-5'ten geçerken, Küçükçekmece Belediyesi'nin görünen arka bahçesinde uzun kuyruklar göze çarpıyor. Son günlerde bu kuyruklar iyice uzadı, adeta miting alanına döndü. Günü geçmiş bir elektrik faturamı fırsat bilerek, ben de bu macerayı yaşamaya karar verdim. Anlaşıldığı gibi, burada vezne var, elektrik parası yatırılıyor. Uzun kuyruklardakiler de, yetkililerin tahsil edemediklerini belirttikleri elektrik paralarını yatırmak için onca eziyete katlanan vatandaşlar... Saat 13.50'de ben de kuyruğa eklendim; birkaç dakika sonra da uzadıkça uzadı... Kuyrukta her yaştan insanlar var; anneleriyle gelen bebekler, dedeler... Kimisi elişini yapıyor, bir kısmı mahallede yarım bıraktığı dedikoduya devam ediyor, bazı cevval vatandaşlar da hararetli konuşmalarla vatanı kurtarıyordu. Yüzlerce kişi arasından sadece bir bayan, kuyruktakilere aldırmaz bir şekilde kitabını okuyordu... Kuyruk ağır ilerleyince, homurtular yükseldi: "Kaç vezne çalışıyor?" Keşif yapanlar cevabı yapıştırdı: "İki".. Yaşlı bir vatandaş işi yumuşatmak istedi: "Aslında bunlar vatandaşa eziyet etme niyyetini taşımıyorlar. Sadece ihmalkarlık yapıyorlar." diyor, ama bir başkası hızını alamıyor; "Belli günlerde izdiham oluyor, o günler için vezne sayısı pekala arttırılabilir, böyle eziyet de edilmez ki efendim?" Bir başkası da belediyeyi temize çıkarma gayretinde; "Yer belediyenin ama adamlar elektrik idaresinin, hata onların..." Geçim derdi burada da konuşuluyor; "150 milyona nasıl geçinelim? İki kişi çalışıyoruz, geçinemiyoruz... Ben de elişi yaparak katkıda bulunuyorum... Bizim çektiklerimiz daha az, çocuklarımızın istikbalini hiç iyi görmüyorum..." Bugün sıra gelmez abi Kuyruk sanki yerinde durmuş gibi, gelen bir heberci bir veznenin çalıştığını söylüyor; parayı yatıran biri de ümitleri kırıyor; "Boşuna beklemeyin, size sıra gelmez, ben 10.30'dan beri kuyruktayım, yeni yatırdım. Ama kimsenin aldırdığı yok, kahramanca bekliyoruz. Tam bu sırada birisi geliyor; "Ben saydım, önümüzde 170 kişi var, bugün sıra gelmez abi..." Halkın moralini bozanlar da hep burada toplanmış... Ama vakit de geçiyor, bir saat geride kalmış... Hesaplar bile yapıldı; "bir dakikada bir kişinin işi biter mi? Öyle olursa kurtardık..." Bakalım evdeki hesap çarşıya uyar mı... Zaman daraldıkça, faturasını yatırmayı başaranların sevinci artıyor; Olimpiyat şampiyonasında Naim'in veya Halil Mutlu'nun yaptığına benzer hareketler yapılıyor. Sanki İnönü zamanında "Tuz Karnesi" alan vatandaş, yüzlerde güller açıyor... Saatlerce bekledikten sonra, elektrik faturasını yatırmanın mutluluğu bu kadar mı büyük... Veznedarın tok sesi tebessümleri bitirdi Bu sevince başta bir mana verememiştik, ama zaman geçtikçe onları daha iyi anlamaya başlamıştım. Derken 15.55'te adımımızı veznenin bulunduğu odanın içine atmaya muvaffak olmuştuk. "Hadi asık suratlı durmayın artık, yüzünüz gülsün, yatırabileceğiz" sözleriyle tebessüm etmiş, hatta gülmüştük bile. Bir de arkamızdaki kapıda "vezne 16.30'da kapanır yazısını okuyunca tam anlamıyla dörtköşe olmuştuk. İçerisi kalabalıktı, ama vakit de vardı; karşıdaki "vezne 16'da kapanır" yazısını görmezden geliyorduk... Derken, veznedarın tok sesi herkesi uyandırmaya yetmişti: "Bilgisayar kapandı, vakit bitti, lütfen dışarı!.." Kısa süreli de olsa gülen yüzler yine asıldı. Vatandaşın gülme lüksü mü olurmuş! "Hâlâ gülecek misiniz?" şeklindeki sorum da karşılık bulamadı. Enerji Bakanı; TEDAŞ'ın elektrik bedelini alamadığını, dolayısıyla TEAŞ'a borçlu olduğunu, BOTAŞ'ın da TEAŞ'tan alacaklı olduğunu; bu problemi aşmanın yollarını aradığını söylerken; sadece İstanbul'da binlerce vatandaş, ellerinde paralarıyla kuyruklarda saatlerce bekliyor ve ödemeleri yapmadan, yorgun, argın, bezgin bir şekilde evlerinin yolunu tutuyordu... Yarın yeni bir kuyrukta ömür tüketmek üzere... Her ay yapılan mutad zamlar dışında, "Güç Bedeli", "Bel. Vergisi" gibi kalemlerle de iyice şişirilen elektrik faturasını, boğazından kıstığı ekmek parasıyla yatırmaya kalkışan vatandaşa bu eziyeti reva görenler; gerektiğinde elektriği kesmek için her eve bir görevli gönderebiliyor, ama yığılmanın olduğu yerlere ek bir vezne koymayı akıl edemiyorlar... Her icraat vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için değil, adeta zorlaştırmaya yönelik... "Olmaz-olmaz"ı aşalım! Sayın Milli Eğitim Bakanım, "Ulusal Eğitime Destek Kampanyası"nın başlatılması ve devamından dolayı sizi, Cumhurbaşkanı ve eşini kutluyorum. Çağdaş ve evrensel ilkeleri benimsemiş Türk toplumunun çağdaş ülkeler arasında yerini almasının temel şartı, tabii ki eğitimde kalitenin yükseltilmesiyle olmalıdır. "Ulusal Eğitime Destek Kampanyası"nın, ulusal harekete dönüşerek başarıya ulaşması isteniyorsa, kampanya 2 aşamalı olmalı. 1. Basamak: Okuma-yazma seferberliği, 2. Basamak: İlkokul mezunu olmuş, bugün yaşları 20, 25, ... olmuş gençlerimizi el becerilerini geliştirmek dahil, eğitmek. Zaten "Halk Eğitim Merkezleri"nde el becerileri verliyor, ama kültürel açıdan eğitim olmuyor. Benim isteğim; dikiş-nakış, boyama öğrenilirken kültürel bilgi de alınsın. Yazılı-sözlü, not olmadan, sadece sevgiyle, itinayla doğruyu öğresinler. Bunun için haftada 2 saat yeter. Ben emekli tarih öğretmeniyim. 2 dönem kurslara katıldım. Bu gençlerimizdeki eksiklikleri gördüm; inanın başkentimizi bile bilmiyorlar... Bunlar verilemez mi? Böyle bir uygulamayı başlatmak isterim. Hem bir kenarda kalmayız, hem de vatana katkımız olur. Lütfen, ilki başlatma gururunu duymak isterim; göreve hazırım. Erken ve çabuk başlamak; bitirmek, başarıya ulaşmak demektir. Göreve hazır bir nefer gibi görev bekliyorum. "Olmaz-olmaz"ı aşalım! ¥ Zerrin Akçay - ORDU Sincanlı'ya Kızılay yasak mı? Ben Sincan'da oturuyorum. Otobüsle Bakanlıklara geliyorum, oradan da işyerimin bulunduğu Kavaklıdere'ye yürüyorum. Amacım, tek vasıtayla işime giderek, aldığım 200 milyonluk maaşla geçinmeye çalışmaktı. Ama 1 hafta önce, biz binlerce Sincanlının Kızılay'a inmesini çok gören yetkililer, otobüsümüzün güzergahını değiştirip, bizi Necatibey Caddesi'ne yönlendirdiler. Ben ve benim gibi binlerce kişi, Necatibey'de inip, bu ekonomik kriz ortamında bir daha otobüse binerek Çankaya'ya gidebiliyoruz. Sincan halkına Kızılay'a girmeyi çok gören yetkililere ne diyelim şimdi, maddi kayıplarımızın yanında, onurumuzun da kırılacağını hiç düşünmediler mi? ¥ A. Demir - SİNCAN Kayışdağı YEDPA'ya neden İETT otobüsü konmuyor? İETT Genel Müdürlüğü'ne; Çalıştığım işyerinden, İstanbul'un her yerine ulaşabilmek için ucuz, güvenli, seri ulaşım için 40 milyon TL verilerek "Mavikart" alınmıştır. Lakin Ferhatpaşa-Kayışdağı hattında Belediye Otobüsü bulabilene aşkolsun. 4 hattın üçü "Özel Halk Otobüsleri"ne aittir. Buradaki insanlar mecburen Özel Halk Otobüslerini kullanmaktadırlar. Belediye otobüslerine binmek için 1, 1.5 saat beklemek icabediyor. Halk Otobüsleri en güzel hatlara sahip (Tuzla-Topkapı Cevizlibağ gibi), minibüslerin de kısa hat ücretleri 350 bin gibi ucuz olduğu için, yolcuların çoğunu bunlar alıyor. Belediye ise zarar ediyor. Özel Halk Otobüsleri ve minibüslere karşı değilim, sadece İETT yetkililerinin biz dar gelirli vatandaşların problemlerine çare bulmalarını istiyoruz... ¥ Kemal Tabak - İSTANBUL Ne yapayım? Ben Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden mezunum. Elektrik Teknikeri olarak iş bulamıyorum. Kardeşim fırıncılık yapıyordu ve biz, "ikimiz fırın açarsak, ikimiz de kimseye el açmadan para kazanabiliriz" deyip boş bir fırın bulduk. Ancak, Sağlık Bakanlığı ruhsat devir işlemlerini kanunla yasaklamış, öyle ki, baba ölse oğluna devredemiyor. Bu, zamanla kapatan fırınlar arttıkça zengin fırıncıların bir tekel olusturmasına neden olacaktır. Biz, şehir merkezinde değeri milyarları bulan fırınların isteyene devredilebilmesi gerektiğine inanıyoruz, ancak şehir merkezinde yeni fırın açılmasına karşıyız. ¥ İbrahim Özkan - SAMSUN Tokatköylüler müjde; Sağlık Ocağınız açılıyor! 5 Ekim 2001 tarihli gazetemizin bu köşesinde, Tokatköy sakinlerinin, sağlık ocaklarının kapatılmasıyla ilgili bir mektupları yer almıştı. İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Osman Karaaslan'dan gelen yazıda, "Tokatköy sağlık ocağının faal hale getirilmesi için gerekli çalışmaların yürütüldüğü" müjdesi veriliyor. "Söz konusu sağlık ocağı; daha önce faaliyet gösterdiği yerden, 1 Temmuz 1999 tarihinde kira kontratının dolması nedeniyle 30 Ocak 2000 tarihinde mahkeme kararıyla tahliye edilmiştir. Daha sonra Tokatköy Spor Kulübü Başkanı ve Tokatköy Muhtarı'nın taahhütleriyle; Tokatköy Spor Tesisleri No: 31/3 adresindeki binaya kira karşılığı taşınması kararı alınmıştır. Bu arada söz konusu binanın bazı inşaat eksikliklerinin tamamlanması beklenmiştir. Şu anda bina teslim alınmış ve sağlık ocağının açılması için personeli ve techizatı ile hazır hale getirilmiştir. Bu hususta Bakanlığa yazı yazılmış, ocağın açılması için yazının cevabı beklenmektedir, konuyla ilgili herhangi bir sorun yoktur. Ayrıca kalıcı bir binaya sahip olmak için de gayretlerimiz mevcuttur." Önceki abonenin borcunu ödemek zorunda mıyım? Telekom Genel Müdürlüğü'ne; İstanbul'a taşınmam nedeniyle Ağustos ayında Ümraniye Türk Telekom Müdürlüğü'ne giderek ev adresime yeni telefon tahsis edilmesi için müracaatta bulundum. Sıra beklediğim telefon 9 Ekim'de çıktı, 0.216.329 93 86 numarayı vererek hemen bağladılar. Telefonla dışardan gelen telefonlar ile konuşma yapabiliyorum, fakat biz arama yapamıyoruz. Sebebini Telekom Müdürlüğüne sorduğumda, "borcunuzdan dolayı kapalı" denildi. "Telefonum bağlanalı birkaç saat olmuş, birkaç saat içinde ne borcu olabilir" diye sorduğumda, önceki abonenin borcunun olduğu söylendi. Alınamayan, geçmiş abonenin borcu niçin bana yüklenmeye çalışılıyor ve telefonum konuşmaya açılmıyor? ¥ Kemal Dadaşoğlu Üsküdar - İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.