Tek suçlu failler mi?

A -
A +

Kamuoyunun yakından bildiği Garipoğlu cinayeti gibi bazı hadiseler insanın kanını donduruyor, dehşete düşürüyor. Kız çocuğu gözünü kırpmadan annesini kesiyor, bazı olaylardaki vahşet sınır tanımıyor. Biz bu olamayız, bizim kültürümüzde bu yok... Yine bazı protesto şekilleri, mesela dükkanların tahrip edilmesi, IMF Başkanı'na ayakkabı fırlatılması gibi olaylarda da, genellikle problemlere yüzeysel bakan, akıl ve mantığı devre dışı bırakan bazı gençlerimizin varlığını akla geliyor. Ayakkabı fırlatan genç, o ayakkabıyı mutlaka fırlatacaksa; ülkenin önünü tıkayan, birçok krizin yaşanmasına sebep olan kişilere fırlatmalıydı... Vizyonsuz, ufuksuz, icraatsız, yalnız hamaset nutukları çekmeyi bilen, sloganlarla yatıp kalkan, hiçbir somut projesi olmayan, gençlerin beyinlerini sadece ideolojik olarak yıkamayı beceren kesime karşı haykırsın, tepki göstersin!.. Eski hükümetlerle yeni hükümetin ekonomik parametrelerini mukayese etsin, sağlıklı bir karar versin!.. IMF ve Dünya Bankası'nın İstanbul'da toplanması ülkemiz için iftihar vesilesidir. Yine kafamızı kuma gömüp, eski yöneticiler gibi dünyadan izole mi olalım? Kaldı ki, IMF'nin sana zorla kredi verme gibi bir uygulaması da yok. Sen de adam gibi ekonomiyi düzlüğe çıkar ve kimseye muhtaç hale gelme. 70 sente muhtaç olduğumuz, yabancı ülkelerdeki temsilciliklerimizin maaşını bile ödeyemediğimiz ve bunlar gibi çektiğimiz birçok sıkıntı hâlâ hafızamızda tazeliğini korumaktadır. Aynı zihniyetin, mevcut hükümetin özelleştirme, 2/B gibi birçok icraatına engel olması da cabası... Suç işleme, bir yerde tepkinin hukuk dışı eyleme dönüşmesidir. Suç işlenmişse, suçlu, suçlular cezasını elbet çekecektir. Fakat tek suçlu failler mi? Garip bir uygulamamız var; tamamen faile yüklenmek ve derdest etmek. Rüştünü bile ispat edememiş gençler, ideal bir genç olabilmek için aileden, çevreden ve eğitim kurumlarından yeterli seviyede destek alabiliyorlar mı? Manevi değerleri uyuşturucu gibi kötüleyen az mı insan var? Ne acıdır ki, suçun faturası yalnız gençlere ve faillere kesilmektedir. Ülkemizdeki birçok illegal örgütlenmeler, dindar kesimi fişleyenler maneviyatın sıcak iklimiyle barışık olsalardı, yanlış yola girip, dünyalarını karartırlar mıydı? Devletlerin suç işlemelerinde de yine maneviyat boşluğu esas faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların geniş bir kitleyi, canlıları tahripteki gücünü düşünmek bile insanı ürkütüyor. Esas kuruluş amacı, ülkelerin güvenliğini sağlamak olan Birleşmiş Milletler Teşkilatının bile, sadece 5 daimi üyenin menfaatine hizmet ettiği açıkça görülüyor. Suçu, genellikle maneviyattan kopuk insanlar işler. Küresel kriz de ahlak çöküntüsünden, bazı ülkelerin hep kazanmak isteklerinden, refahı paylaşmak istememelerinden, açın halini düşünmemelerinden kaynaklandı. Çalışanın kollanması, israfın önlenmesi, refahın paylaşılması, dayanışma ve yardımlaşma duygularının gelişmesi en iyi çare değil mi? Adaletin tecelli etmemesi, zaafa uğraması, cezaların caydırıcı olmaması da suç işlenmesinin bir başka sebebi olabilir. İşsiz ve aç insan suça meyledebilir, işsizler ve muhtaçlar daha çok kollanmalıdır. Vatandaşların hastaneleri, hapishaneleri ve kabristanları sık sık ziyaret etmelerinin bu bakımdan faydalı olacağını düşünüyorum. > Necdet Akman PTT, İhlas Yuva Sitesi'nin postalarını neden dağıtmıyor? PTT Genel Müdürlüğü'ne; İhlas Yuva Sitesi'nde 1992'den beri oturmaktayız. Bu yıla kadar postalarımız eksiksiz olarak elimize ulaşıyordu. "İhlas Yuva Sitesi/Yeni Bosna" diye yazılan her mektup elimize ulaşıyordu. Haziran/2009'dan beri, hiçbir mektubumuzu alamıyoruz. PTT idaresine sorduğumuzda, "adres üzerinde numara yazmadığından, bütün postalarınızı iade ediyoruz" cevabını alıyoruz. Site içersinde dağıtıcılara rastladığımızda, "bize verilen kesin talimat var, numarası olmayan mektuplar iade ediliyor ya da imha ediliyor" beyanında bulunuyorlar. Gelen önemli posta ve davetiyelerin hiçbiri elimize geçmiyor. Bazı kardeşlerimiz, üniversite imtihan neticelerini bile öğrenemiyor. Adrese dayalı nüfus sayımında İhlas Yuva Sitesi'ne "26" numarası verilmiş. Bu numara yazılmamış diye mektuplarımız bırakılmıyor. Yıllardır bilinen bir numaralama sistemi var, bütün vatandaşlar bunu böyle biliyor, üstelik PTT görevlileri de bu numaralamayı gayet iyi biliyor. Hal böyle iken, bazı vatandaşlar bilmediği için 26 numarayı yazmamışsa, PTT'nin bunu inat konusu yapması ve bile bile önemli evrakı teslim etmemesi suç değil mi? Ne olur, buna bir çare bulun! > İhlas Yuva Sakinleri Yenibosna/İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.