Terör, korku ve yıldırma hareketidir; cana ve mala kasteder. Kendimi bildim bileli, bu sevimsiz ve soğuk eylemden birçok insan haksız yere ya hayatını kaybetmiş ya da sakat halde hayatını idame ettirmeye mecbur ve mahkum kılınmıştır. 11 Eylül hadisesinden sonra başta süper güç ABD olmak üzere, bütün dünya bu belayla daha çok yüzleşmiştir. Bu itibarla, sağlıklı bir gelecek inşa edebilmek için, bütün ülkelerin bu mücadelede ortak ve akıllı stratejiler geliştirmeleri gerekir. Dünyada terörün neşvünema bulduğu ülkelere bakıldığında, genellikle buralarda pansuman tedbirlerle olayın geçiştirildiği, köklü tedbirlere başvurulmadığı görülür. Problem girift ve içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Bazı ülkelerin teröre çeşitli şekillerde destek vermeleri de işin boyutunu daha da büyütmüştür. Bazı devletlerin eski yöneticilerinin akıbetleri hepimizce malumdur. Zulüm payidar olamamıştır. Bütün ilahi dinlerin reddettiği terörden diğer insanlar gibi teröristler de zarar görmektedir. Bütün insanlığın baş belası olan bu olguyu ortadan kaldırmak için bazı önerilerde bulunmak istiyorum: 1. Teröre karşı olan bütün devletler; din, dil, ırk, mezhep farkı gözetilmeksizin bir çatı altında toplanmalı. 2. Bu örgüt, askerî müdahaleleri bile terör kapsamına alıp etkin reaksiyon göstermeli, demokrasiden taviz verilmesine müsaade etmemelidir. 3. Terörün gerçek yüzünü ve yıkımını din adamları, stratejistler, ekonomistler, idareciler hatta psikologlardan faydalanarak, anlatmalı, eğitici programlar düzenlenmeli, kamuoyu aydınlatılmalıdır. 4. Örgütün salt çoğunlukla alınmış Genel Kurul Kararları bağlayıcı olmalı, örgüte bağlı fonksiyonel bir Adalet Divanı da bulunmalıdır. 5. Güçlü bir fonla desteklenecek örgütün yaptırım gücü bulunmalı, kimsenin yaptığı yanında kalmamalıdır. Küresel barışın tesisi, güvenli bir dünyanın kurulması için acilen harekete geçilmelidir... > Necdet Akman Kuş Gribi Yakın zamanda, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Asya'da önemli bir kuş gribi beklentisi rapor edilirken, Türkiye de riskli ülkeler içerisinde tanımlanmıştı. Üzücü olay oldu. Kuş gribi krizinin başından bu yana düzenli olarak hastalık haritaları yayınlayan DSÖ'nün son haritası, 1 Temmuz ile 7 Aralık 2007 tarihleri arasında rapor edilen ülkelerin işaretlendiği haritadır. Ülkemizdeki ilk vaka olan Kızıksa olayında, hastalık muhtemelen hiçbir tavuğa bulaşmadan kızılca kıyameti kopartarak panik oluşturmayı, daha sonrasında ise gelişen rehavet ve yine tekrar panik oluşturmak suretiyle sektör sendeletilmişti. Sektör, uğradığı zararı daha sonra telafi ederken, insanların beslenme eğilimlerinde oluşan değişikliklerin ve kırsal kesimdeki insanların uğradığı zararların boyutu belirlenemediği gibi, bunun kalıcı olumsuz etkilerinin de telafisi mümkün olmamıştır. Her zaman için kriz yaşayan ülkemizde, kriz yönetimi başarılı şekilde sağlanırken, bir türlü geliştiremediğimiz risk yönetimine ilişkin hâlâ bir şeyler yapılmış olduğunu kim söyleyebilir? Bu süre zarfında Veteriner hizmetlerinin sağlıklı yürütülebilmesi için ne gibi tedbirler alındı? Bakanlık teşkilatında asgari olması gerektiği ifade edilen 5000 Veteriner Hekime karşılık halen kaç Veteriner Hekim çalışıyor? Veteriner Hekimlikte uzmanlık halledildi mi? Veteriner Kontrol Laboratuvarlarının teknik ve uzman altyapısı ne derece güçlendirildi? Bunlar gibi birçok sorunun olumlu cevabı bulunamıyor. Herhalde; 2006 yılında uluslararası kuruluş temsilcilerinin, sektörün ve Bakanlık ilgililerinin bulunduğu bir toplantıda, gündeme getirilen, "veteriner hekimlerin uğratıldığı haksızlık nedeniyle işi bırakma noktasına geldiği bir ortamda yeni bir kuş gribi krizinin sonucunun iyi değerlendirilmesi gerekir" ifadesine karşılık, sektör temsilcisinin "biz veteriner hekimlere güveniyoruz, kriz döneminde her şeyi kenara bırakırlar" ifadesi her halde ülkeyi yönetenlerin en büyük güvencesi olarak görülüyor. > TürkVet Markanızın arkasında durmanız gerekmez mi? Boyner Beylikdüzü Mağazası'ndan oğluma aldığım Converse marka spor ayakkabı, kısa bir süre içinde deforme oldu. Converse gibi marka, bir ürün nasıl bu kadar kısa zamanda yıpranır anlamakta güçlük çekmekteyim. Spor ayakkabılarının üst yüzeyinde eskimeler meydana geldiği gibi, alt tabanda da aşınmalar oluştuğundan, kullanılamaz duruma geldi. Boyner Mağazaları'nın ve Converse'in uluslararası bir marka olmaları düşüncesiyle, 19/12/2008 tarihinde, mağazaya müracaat ettim. Mağaza yetkilileri, Converse yetkililerinin düzenlemiş olduğu 02/01/2008 tarihli bir belgeyle, herhangi bir değişiklik yapmadan, 12/01/2008 tarihinde ürünü iade ettiler. Converse yetkililerinin gönderdiği raporda, ürünün fonksiyon ve üretim amacı dışında kullanıldığı belirtilmiştir. Ürünün üretim amacı sokakta değil, salonda giyilmesi veya görüntü amaçlı kullanılması ise, bu tarafımıza belirtilmemiştir. Ürün kesinlikle spor ayakkabısı olduğu halde yürüyüş amacının dışında kullanılmamıştır. Boyner Mağazalarının; ürününün arkasında duramayan böyle bir firmayla çalışmasını şahsen uygun görmüyorum. Converse gibi marka ürünü Türkiye piyasasında pazarlayan Conteks İç ve Dış Ticaret AŞ'nin ürününe sahip çıkmamasına ise sadece şaşırıyorum. Yaşadığım bu talihsizliği, evlatlarını kıramadığı için, mağazaya ve markaya güvenen başka babaların yaşamaması için yazdım... > Ahmet Uysal Uyuşturucu için tedbir alın Başbakanlığa ve Millî Eğitim Bakanlığı'na; Her gün gazeteleri takip eder, okurum. Daha çok para kazanmak için âdeta bir fabrika gibi imalat yapan, bu zehirlerle gençlerimizi felakete sürükleyen uyuşturucu tacirleri, pervasızca çalışıyor. Para kazanma ve kötülük yapma hırsları bütün insanlık sıfatlarını alıp götürmüş. Bunların tuzaklarına düşmüş gençlerin dramlarıyla ilgili haberleri her gün görmek mümkün... Güvenlik kuvvetlerimizin bütün operasyonları, yakalamaları bu canavarları durdurmaya yetmiyor. Derslerinde başarısız olmuş, bunalıma sürüklenmiş, yeterli manevi altyapıyla donanmamış gençlerimiz bu canavarlar için çok kolay av olabiliyor. Bu felakete adımını atanların geri dönüşü de pek olmuyor. Bu kadar büyük bir belaya karşı yeterince tedbir alındığını söylemek mümkün değil. Bir konferans verip geçmekle bu mücadeleyi veremeyiz. Aynen Matematik, Türkçe gibi, bu felaketi önleyici dersi de okullarımızda okutmalıyız. Gittikçe büyüyen bu felaketin boyutlarını artık görmeli ve daha ciddi bir tedbir almalıyız... > Reşat Çavuş