Gaziantep Amerikan Hastanesi'ne, kapısının üstünde asılı kocaman bir tabelada yazılı şu beş kelime okunarak giriliyordu: "Biz bir vasıtayız, şifa Allah'tan" Ben de girmiştim bir zamanlar bu kapıdan... Gönül istiyor ki bütün hastanelerimize bu beş kelime okunarak girilsin. Zira dün de böyleydi, bugün de böyle, yarınlar da böyle olacak, hep böyle kalacak. Ne mutlu bizlere ki; bu beş kelimeyi hem yaşayarak, daha da anlamlı bir şekilde ifade eden doktorlara sahibiz, şükürler olsun. Buyurun, Prof. Dr. Birgün Sönmez'e ilhamın söylettiklerini birlikte okuyalım: "Ameliyatta bir elimizle yukarıdaki lambayı düzeltiyoruz, öteki elimiz ise hastanın üzerinde. Allah'ın görevlendirdiği bir kişi olarak, O'ndan aldığımızı bedenimiz üzerinden geçirip, hastaya iletiyoruz. Bazen de çaresiz kalıp, derman olamadığımız anlar da oluyor. O zaman da, 'Allahım, bu hastanın ölümüne beni vesile etme' diyorum, beni sebep kıldığını düşündüğüm Allahıma dua ediyorum." Dilerim doktorlarımız, hocalarının bu şahane tesbitini unutulmaz bir ders olarak belleklerine nakşederler. Şimdi de, bir hastanede yatıp, başarılı bir ameliyat geçirerek sağlığına kavuşan bir kişinin gazetelerde çıkan teşekkür ilanına göz atalım: Önce ve baştan, bu işi yapan 9 doktor sıralanıyor, ardından da hastane yöneticisi ve çalışanlarına, sağlık durumuyla yakından ilgilenen eşe-dosta borç bilinen şükranlar sıralanıyor... Peki kardeş, o beş kelimedeki asıl kaynak nerede? Sadece O unutulmuş; vasıtalar esas kabul edilip minnete layık görülmüş, asıl ise hatır ve hayale getirilmemiş. Eseflenmemek mümkün mü? O beş kelimelik anıyı, "teşekkür"ün bu bağışlanmaz eksikliği güncelleştirdi. Dolayısıyla yapacağım şu teklife de vesile oldu. Bu beş kelimelik tabela hastanelerimizin kapısına asılsın, doktor reçetelerine de kaşe olsun. "Aman doktor derdime bir çare" yerine, "aman Allahım doktoruma bir ilham" dedirtelim. Kemal Ünaldı (Orman Mühendisi) - İSTANBUL Bu pervasızlığa dur denmeyecek mi? RTÜK Başkanlığı'na; Ben 38 yaşında, iki yetişkin evladı olan bir anneyim. Televizyon programlarından şikayetçiyim. Benim gibi düşünen milyonlarca izleyici bulunduğuna eminim. Programlara, filmlere, dizilere, yarışmalara hatta reklamlara bile bakamaz olduk. Medeniyet diye diye bu hale geldik. Vücut sergilemenin adı medeniyet oldu. Halbuki bu bir teşhirciliktir ve bunun için herkes yarış halinde... Buranın neresi olduğu, gelenek, görenek, inançlarımız dikkate alınmıyor mu? RTÜK bazı sözlere takılıp ceza veriyor da, bu pervasız teşhirciliği neden görmüyor? Özellikle bayanları aşağılayan bazı reklamlardan maksatları ne? Ailece hiçbir şeyi seyredemez olduk. Lütfen birileri bu pervasızlığa dur desin... Fatma Yetmişbir YALOVA Çocukların ruhsal gelişimi bozuluyor RTÜK Başkanlığı'na; 16 ve 8 yaşlarında iki çocuğum var. Bazı kanallarda gündüz ve akşam üzeri verilen bazı diziler çocukların ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tür dizi ve programlar yayından tamamen kaldırılsın, ya da mevzuat gereği, saat 24'ten sonra verilsin... Mehmet Ünal - ANTALYA