Bundan birkaç ay öncesine kadar televizyon kanallarındaki tartışma programlarının değişmez ismiydi o. O ve kitapları bize bilmediklerimizi bilmemize, bildiklerimizi de söyleyememe cesaretsizliğini kırmamıza vesile oldu. Kendisini dünyaya tanıttı; lakin kendi ülkesine tanıtamadı. Zaten kendisinin de bu ülkede yakındığı durumlardan biri budur. Çıkarmış olduğu üç kitabıyla kitap dünyamıza da dünyadaki ve ülkemizdeki gerçeklerle damga vuran isim oldu. Oktay Sinanoğlu, hayatı ve tecrübesiyle bizim açımızdan tam bir örnek kişi olması gerekirken; ne yazık ki söylediklerinin çok çabuk unutulduğuna, tavsiye niteliği taşıyan nasihatlerinin uygulamaya konulmadığına, bir magazin programında gereksiz yerde TV'lerde yer alan bir kimse kadar kendisine değer verilmediğine acı bir şekilde şahit olmaktayız. Acaba tek suçu haftanın rüküşünün ya da haftanın lüksünün seçildiği bir programda yer almamış olması mı? Kendisi bize bas bas bağırarak, "Türkiyem, güzel insanım bu kadar uyku yeter artık uyan" diyor; ama biz hâlâ... Kimsenin medyatörlüğünü ya da popülistliğini yapmaya çalışmıyorum. Yanlış anlaşılmasın. Türk dilinde eğitimin gerekliliğini, gerek duyulduğunda yabancı dilde eğitim verilmesinin uygun olacağını ve ancak bu sayede devletimizi dünyada hak ettiği yere kavuşturabileceğimizi bize hocamız defalarca anlatmaya çalıştı. Birçok TV programına katılan Milli Eğitim Bakanlarımız ciddi anlamda bu projelere ve hocamızın tavsiye niteliği taşıyan görüşlerine eğilimde bulunmadılar. Eğitim sisteminde birçok değişiklik yapılmasına rağmen neden bu konulara hiç değinilmiyor ve neden hiçbir TV program yapımcısı bu konulara değinmeden programını bitiriyor anlamak imkansız. Bu tür programları pürdikkat takip ediyorum; ama bu konularda hiçbir kıpırdanma yok. O zaman hocamız bunları neden anlatma ihtiyacı duydu? Yani Türkiye'de eğitim, demek ki çok iyi işliyor (!) Peki ne yapmalı da, bu çok anlamlı görüşlerin varlığını uzun süreli zaman dilimine yayabilmeli? Dilini, kültürünü kaybetmiş bir milletin hayat damarının kesildiğini bilmemize rağmen, neden kendi açımızdan faydalı olanları manşetlere taşıma zahmetine katlanmıyoruz? Tedirgin olmamız gerekirken bu rahatlık niye? Dünyada kültürü yok edilmeye çalışılan ülkelerin başında geldiğimizi bilmemize rağmen neden bunları ciddi anlamda gündem konusu yapıp, manşetlere taşımıyoruz? İnsanların emeklerine saygı duyalım; çünkü bu devlet uğruna harcanan bir ömür ve görmüş geçirmiş, bunun sonucunu da bize aktarmaya çalışan bir insana bunlar yapılmaz diye düşünüyorum. Teyakkuzlu günlere... Muharrem Çakır (öğrenci) - ANKARA / "Norm Kadro" uygulanamaz mı? Türkiyedeki Sağlık Meslek Liseleri'nin bir çoğunda öğretmen ve kadrolu idareci bulunmazken, bir kısım Sağlık Meslek Liselerinde ise birçok öğretmen, haftada sadece 2 saat derse girmekte ve haftada 30 saat derse giren öğretmenle birlikte de maaş almaktadır. Bir kısım okullarda kadrolu 1 müdür yardımcısı bile yokken, illere yakın ilçelerdeki bakanlık kadrolu çok sayıda müdür yardımcısı da bilgisayarların başında oyun oynayarak mesai doldurmaktadırlar. Böyle bir haksızlık ve zulme Sayın Sağlık Bakanımız'ın göz yummayacağına inanıyor ve bu adaletsizliği gidermesini bekliyoruz. Sağlık Meslek Liseleri'nde görevli bir grup öğretmen Bu nasıl sorumsuzluk! Kumla'da bir yazlığımız var. Zaman zaman gideriz. Son zamanlarda yol güzergahında gördüklerime inanmak istemiyor, böyle sorumsuzluklara nasıl göz yumulduğuna anlam veremiyorum. Gemlik'ten Kumla'ya giderken, Manastır mevkiinde yamaçtaki o güzelim zeytinlikler yok edilmiş, yerine çok katlı apartmanlar dikilmiş. Bu zeytinlikler nasıl katledilebiliyor? Deprem bölgesine böyle yüksek binalar nasıl dikilebiliyor? Birkaç yıl önceki acılar ne çabuk unutuldu? Yetkililer, sorumlular bu sorumsuzluğa nasıl göz yumuyor? T. Arıca - İSTANBUL /