İstanbul'da bazı semtlerde sokağa çıkmak hâlâ riskli. Hele akşamın geç saatlerinde her an tinercilerin saldırısına uğranabilir. Geçmişte yaşanan dehşet verici olaylar çabuk unutuluyor. Allah göstermesin, benzer olayları yaşamak her zaman mümkün. Tinerci ya da bîmekan takımından vatandaşı korumak, o tehlikeleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil mi? Yine yaşlı bir hanım aradı; Eyüp'te oturuyorlar. Bir tedirgin, bir tedirgin... Telefonda bile tinerci demeye çekiniyor; ya bir zararları dokunursa... "Kızımla beraber kalıyorum. Damadım esnaf, işinde, gücünde, sevilip-sayılan, çok dürüst bir insan. Geçtiğimiz günlerde, Eyüp'te bulunan dükkanını biraz gecikmeli olarak kapatıp, fazla uzakta olmayan evine doğru geliyor. Tiplerinden tinerci oldukları anlaşılan üç genç yaklaşıyor, birşeyler soruyor, sonra da para istiyorlar. Para verilmeyince de damadımı evinin kapısında bıçaklıyorlar... 11 gün oldu, hâlâ iyileşemedi. Tedavisi için onca masraf yapıldı. Eşin, dostun tavsiyesine uyarak, mimlenip daha büyük belalara uğramamak için işin peşini bıraktı... Eyüp'te tarihi mekanlar adeta bu güruhun işgalinde. Yakınlarımızın medfun bulunduğu mezarlığa bile korkarak gidiyoruz. Belli bir saatten sonra zaten çıkamıyoruz. Oradaki aşevinden bedava yemek veriliyor, tiner parası da vatandaştan, tehditle... Mahalleli tedirgin, şerlerinden emin olmak için tiner alıp vermeyi bile düşündük. Doğma büyüme İstanbul'luyuz. Başka bir yerimiz olsaydı, çeker giderdik. Bir şehir, hele turistik önemi olan ve bütün Müslümanların ziyaretgahı olan böyle bir yer nasıl tinercilere terkedilir? Bu zararlı gençleri toplamak, onları bu kutsal mekanlarda barındırmamak, vatandaşın can güvenliğini sağlamak çok mu zor?" Yaşlı hanım daha çok anlattı; çocukları için, torunları için tedirgin ve korkuyor, doğup büyüdüğü yerleri terkedercesine korkuyor. Yakışır mı İstanbul gibi bir metropole? Suç kimde? Bir ay önce marketten birşeyler aldım, 20 milyon verdim. Para alınırken, sahte mi, değil mi diye baktılar, ama para üstü olarak verdikleri 5 milyon sahte çıktı. Ben öğrenciyim, okulumun yakınında bulunan bakkala gittiğimde, verdiğim o paraya baktılar ve sahte olduğunu söylediler. Orada arkadaşlarımın yanında içine düştüğüm durumu siz düşünün, bakkalın alaycı ve suçlayıcı bakışları da cabası... Arkadaşımdan borç para alarak eve gidebildim. Sonra o parayı market değiştirdi, marketin de suçu yok... Bir müddet sonra bu defa dolmuş ve yine verdiği 5 milyon sahte çıktı. Bunu ben farkettim, babam bile farkedemedi. İnce kağıt, şeritler ince ve başka bazı ayrıntılar... Ben bu rezilliği çektim. Yazık değil mi? Bu tür sahtekarlık yapan suç çetelerine hep beraber karşı çıkmalıyız, mücadele etmeliyiz... İsmi mahfuz Sağlık Bakanlığı'ndan açıklama 23.10.2003 tarihli gazetenizin bu köşesinde, "Vatandaşı memnun etmek çok mu zor?" başlığı altında yayınlanan yazı incelenmiştir. İlgili yönetmeliğin 8. maddesinin B bölümünün (a) fıkrasında; "İkinci basamak sağlık kurumlarına, birinci basamak sağlık kuruluşlarından sevk edilen veya doğrudan müracaat eden hak sahibinin muayene ve tedavileri yapılır" hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereği, emekli ve malullük aylığı bağlanmış olanlarla, bunların kanunen bakmakla yükümlü bulundukları aile fertleri ile dul ve yetim aylığı alanlar, Bakanlığımız ikinci veya üçüncü basamak sağlık tesislerinden doğrudan faydalanabilirler. Süleyman Demirel (Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü a. Genel Mürdür Yardımcısı)