Toplu taşımacılık böyle mi olur?

A -
A +

Türkiye'nin üç tarafı deniz. Hele İstanbul'umuz tamamen deniz kıyılarına yayılmış. Karayolları tıklım tıklım, denizler bomboş, deniz taşımacılığı yok denecek kadar az. Deniz kıyısına yakın bir yerde oturuyorsanız, 15-20 dakikalık keyifli bir deniz yolculuğuyla evinize varmanız mümkün iken, adım adım hareket eden trafiğe saatlerce tıkılırsınız. Bu çarpıklığın mantığını bilen var mı? Deniz otobüslerinin seferlere başlaması herkesi sevindirmiş ve ümitlendirmişti. Ama bu da yaygınlaştırılmadığı gibi, aşağıda verdiğim vatandaşın şikayetinden anlaşıldığı gibi, ateş pahası yapılmıştır: "Size aktaracağım konu İstanbul Deniz Otobüslerinin içinde ve kafeteryasında olan yiyecek-içecek çeşitlerinin fahiş fiyatları ile ilgili olacak. Özellikle yaz aylarında, yolculuklar kısa ve kestirme olduğundan herkesin tercih ve mecburi sebebi oluyor İDO. Fakat bu tercih ve mecburiyet sebepleri yanlış kullanılıyor. Örnek vermek gerekirse bu yaz mevsiminde aracımla Bandırma'ya gitmek istedim. Aracıma ve bana 90 milyon, yanımdaki dört kişiye de 32 milyon yani toplam 122 milyon sadece yolculuk parası ödedik. Ee bir de deniz otobüsüne karnımız hafif aç bindik. 5 kişi gittiğim Bandırma yolculuğumda yediğim bazı aparatif ürünler (kola, çay, cips, açma ve meyve suyu) tutarı 60 milyon civarında tuttu ve belirttiğim bunlar doyurucu değildi, sadece aperatifti. Yani yolculuk öncesi veya sonrası bu parayla iyi bir lokantaya gitsem hem daha memnun kalırdım, hem karnım gerçekten doyardı, hem de verdiğim para içime oturmazdı. Bu yolculuk sonrasında da bilinçlendim ve bir daha aynı hatayı yapmadım. Ben bu maili sadece kendim adına değil, bütün halk adına gönderiyorum. Belki benim bu parayı verebilecek durumum var, fakat orada çoluğuyla çocuğuyla yolculuk yapmaya gelen ailelerin durumlarını da düşünmek lazım. Bir belediye iştiraki diye İDO ile yolculuk yapıyorsanız, bir de yanınızda çocuk varsa veya kalabalıksanız yanınıza hakikaten bol para almanız lazım. Bu tür sorumsuzluklara birilerinin artık bir dur demesi lazım." Biz üvey evlat mıyız? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na; Ben Almanya'dan emekli oldum. Doktora ilaç almaya gidiyorum, doktor reçeteyi yazıyor, eczaneye gidiyorum. Bocna Alman Hastalık Kasası'nın verdiği T/A11 Formunu doldurup veriyorum. Benden bütün ilaçların parasını peşin alıyorlar. Fatura yazıp, "paranı Ankara Ulucanlar'dan alacaksın" deniyor. otobisle 180 kilometrelik yol gidip, kuyruğa giriyorum. Sıra bana gelince de, reçete ve faturaya bakıp, "bunlar olmamış" deniliyor. Tekrar 180 kilometrelik yolu gidip yetkililerden ilgili evrakları alıp geri Ankara'ya dönüyorum. Evraklarım alınıyor, "burası çok kalabalık, bir hafta sonra gel" deniyor. Bir hafta sonra gittiğimde de, bugün daha kalabalık, 2 hafta sonra gel deniyor. Benim durumumda olan çok sayıda kişi var. SSK emeklilerine kolaylık sağlanıyor da, biz Almanya'dan emekli olanlara neden üvey evlat muamelesi yapılıyor? Bizim kazada benim durumumda olan enaz 100 kişi var. Bizzat sayın Bakanın devreye girerek bu eziyeti bitirmesini istiyoruz. Şükrü Nail Demirel - NALLIHAN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.