Turizm gelirimiz, döviz gelirlerimizin önemli bir kısmını teşkil eder. Yine de bu alandan hak ettiğimiz payı alamıyoruz. İspanya, İtalya gibi ülkeler kadar gelir elde edebilirsek, ekonomik problemlerimiz de biter... Arzu edilen hedefe varamamanın da sebepleri var; bunlar zaman zaman dile getiriliyor. Ama, Balıkesir'den yazan okuyucumuz Reşat Çavuş'un belirttiği hususlar çok çok önemli: "Balıkesir Kepekçi Turizm'le, 23 Haziranda başlayarak, 10 gün boyunca tarihi ve turistik yerleri gezdik. Çok duygulu anlar yaşadım, ibret aldım, aydınlandım. Bu alanda müthiş bir zenginliğimizin bulunduğunu bir defa daha anladım. Gördüğüm bazı eksiklikler, ihmalkarlıklar vicdan azabı çektirdi, ağlattı. Silifke'de bulunan, 'Cennet-Cehennem' diye adlandırılan mağaralara da gittik. 'Cennet' tabir edilen mağaraya gittik; ışıklandırma teşkilatı yıllar önce yapılmış, ama direklerin yarısından fazlası kırılmış, ışıklandırma yapan lambalardan 4-5 tanesi ancak kalabilmiş. Yerli ve yabancı turistlerin tökezleyip düşmelerine şahit oldum. Çöp yığınları, içki ve bira kutuları... İçim yandı. Buralar böyle olmamalı. İlgililer buraları sık sık denetlemeli, eksiklikler anında giderilmeli. Gerekirse bu işler için askerimizden de yardım alınmalı. Tarihi ve turistik varlığımız ancak bu şekilde korunur. Bu alandaki vurdumduymazlık ve düzensizlikler giderilmeden arzu ettiğimiz yere varamayız." Genç, dinamik Turizm Bakanımız Sayın Erkan Mumcu'mun enerjisi bize ümit veriyor. Umarız bu gibi yerlere ilgi gösterilir, turizmden hak ettiğimiz payı alır ve zengin ülkenin fakir bekçileri olmaktan kurtuluruz... ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Canım ülkeme ne yaptılar? Bu canım vatanımıza çok yazık ediyorlar. Güzel vatanımızın her köşesinde bolca yetiştirilen ürünleri, döviz ödeyerek dışarıdan alıyorlar. Bu durum beni çok üzmektedir. Şu işe bir bakınız, bundan tam 61 sene önce, yani 1942'de, ben 7-8 yaşlarındayken, Erzurum/İspir'in Çamlıkaya nahiyesinin Garmırik mezrasındaki tarlalarımıza arpa, buğday ekerken, birer evlek de mercimek ekerdik. Böylece yemeklik merciğemizi kendi tarlamızdan temin ederdik. Ben ufacık bir çocuk iken üretken olan insanlarımız bugün nerelerde? Eğer gereken tedbirler alınsaydı bu durumlara düşmezdik. Yetiştirdiği ürünleri yok pahasına aracı ve tefecilere kaptıran köylü perişan oldu. Tarlasını takkasını bırakarak gurbete çıktı. Ekmeğini topraktan kazanan bu insanlarımız, büyük şehirlere gidip, büyük sıkıntılar çekerek hayat mücadelesini verdi. Bu mücadele verilirken de birçok değer, örf, adet ve gelenek yitirildi. Çocukların isimleri bile bazı yerlerde Avrupalılardan alındı... Toprağından koparılarak, bocalamaya terk edilen insanlarımız, din eğitiminden de mahrum bırakılınca, düşmanlarımıza gün doğdu. Paramızı da pul ettiler. 1983 yılında maaşım 37 bin 740 lira idi. evimiz kira ve 4 çocuğum okuyordu, ama bugünkü kadar sıkıntı çekmiyorduk. Yeni hükümetimiz bu konulara el atmalı; üretimimizi yeniden arttırmalı, örf, adet ve geleneklerimize önem vermelidir... İsmail Avcı (Emekli Öğretmen) - İZMİR