Beylikdüzü Tapu Müdürlüğü'nde cuma günü, vekaletim hasebiyle bir satış işlemi yapmıştım. Pazartesi sabahı beni Tapu Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğü'nden gayet kibar bir hanım telefonla aradı. "Cuma günü, Beylikdüzü Tapu Müdürlüğü'nde bir satış işlemi yapmışsınız. Hayırlı olsun. Müsaitseniz size birkaç sorum olacak" dedi (Ben de kendi kendime eyvah, dedim, acaba bir işlemi yanlış mı yaptık veya eksik bir harç ödemesi mi yaptık da onun için aradılar diye endişelendim) Telefonun diğer ucundaki memur şu soruları bana yöneltti; "Acaba müdürlükteki muameleleriniz hızlı bir şekilde yapıldı mı? Başvurduğunuz gün işleminiz tamamlandı mı? Sizden herhangi bir ilave ücret talep edildi mi? Personel size karşı güler yüzlü davrandı mı? Tapu müdürlüğü binasının fiziki imkanları yeterli miydi? Herhangi bir sorunla karşılaştınız mı?.." Hepsine gerekli cevapları verdikten sonra telefonu kapattık. Kendimi, seçkin bir firmanın müşteri ilişkileri departmanından aranmış gibi hissettim. Bir devlet dairesinden telefonla bu şekilde aranmak ve vatandaşı bir müşteri olarak görüp, ona değer veren bir zihniyeti görmek beni çok mutlu etti. Türkiye'de bir şeylerin olumlu yönde değiştiğine yakinen şahit oldum. Bunun için Tapu Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğü'ne çok teşekkür ediyor, bu küçük de olsa değişimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şadi Çiçekçi-Beylikdüzü-İSTANBUL Ücretli doktorluk, hakimlik, avukatlık olmuyorsa, "ücretli öğretmenlik" neden oluyor? Sayın Başbakanım; bizler, ataması yapılmayan 300 bin öğretmeniz, ailelerimizle birlikte bu sayı milyonu buluyor. "Her üniversite mezununu almak zorunda değiliz" diyeceksiniz. İşte bu noktada ayrılıyoruz... 300 bin öğretmen olarak, hakkımız olmayan bir şeyi istemiyoruz. Şu an okullarda yüz binlerce ücretli öğretmen çalışıyor ama bunlar öğretmen değil 2 yıllık su ürünleri, kanatlı hayvan yetiştiriciliği, açık öğretim şu, bu mezunu... Bu insanlar aylık 480 TL civarında para alıyor, bunun 180 TL'si sigorta diye alınıyor, 300 TL ile bu insanlar baş başa bırakılıyor. "Ücretli öğretmen" garabetini anlatmak istiyoruz. Bu insanlar öğretmen değil. O zaman ücretli doktorluk, ücretli avukatlık da olsun. Düşünün, bir hastane açmışız, buraya doktor olmayan ücretli doktorlar almışız, siz bu hastaneye tedavi olmaya gelir misiniz? Ama bu milletin tertemiz evlatları, bu çoğu öğretmen olmayan ücretli öğretmenlere mahkum bırakılıyor! Ya da hukukçu olmayan ücretli hakimlerden kurulu bir mahkemeyi düşünün, bu kurum nasıl iş yapsın, sağlıklı karar alsın... Bu ülkede 100 binden ziyade "ücretli öğretmen", yani öğretmen olmayan kimseler, eğitim sisteminin içinde. Biz gerçek öğretmenler, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Rauf Nail (ataması yapılmayan 300 bin öğretmen adına) 359. Maddeden yargılananlara uzlaşma yolu açılsın Sayın Başbakan'ın dikkatine; Biz firma olarak, bugüne kadar vergisini zamanında ödemiş, çalışanlarının sigortasını zamanında ödemiş, vergi ve sigorta borcu olmayan bir firmayız. Vergi incelemesi sonucunda bir vergi cezası ile karşı karşıya kaldık; 359. maddeden uygulandı. Bizim firmanın herhangi bir sahte faturası yoktur. Buna rağmen kaçakçılık suçu ile suçlanmamızdan dolayı uzlaşmaya giremedik. Uzlaşmaya giremeyince 3 kat daha fazla ceza ile karşılaştık. Bu cezalar ve faizler ile bizim servetimizin kat kat üzerinde olan ceza yazıldı. Bu cezaların ödenmesi mümkün değildir. Bu konunun sorgulanması gerektiğine inanıyoruz. Biz fatura satmıyoruz. Biz ürettiğimiz ürünleri zor şartlarda satmaya çalışan bir firmayız. Beklenen vergi affı tasarısında düzenlenecek bir madde ile 359. maddeden yargılananlara uzlaşma yolu açılması sağlanırsa, biz de ödenebilecek bir borç miktarını ödemek istiyoruz. Aksi halde fabrikamızı kapatmak zorunda kalacağız. Sadece Danıştay'da vergi uzlaşmazlığı nedeniyle bekleyen 48.000 dosya olduğunu bir Danıştay üyesinden öğrendik. Vergi Mahkemelerinde davası devam eden bizim gibi firmaları da eklersek bu durumda olan en az 100.000 firma olduğunu tahmin ediyoruz. Bizim sesimize kulak vereceğinize inanıyoruz. Ahmet Gümüş (Gümüş Tekstil) "Eğitime sevk kazığı"nı durdurun lütfen!!! Emekli İlköğretim Müfettişiyim. Torunum İlköğretim 4. sınıf öğrencisi, her hafta düzenli!!! Olarak 4 gün eğitim alıyor okulda. Okula gittim müdürle görüştüm. Müdür, "öğretmenlerin mevzuat gereği haftada bir gün sevk alabildiklerini ve hatta sevkli günler için de ilgili öğretmenlere ders yapılmış gibi ek ders ücreti ödendiğini" söyledi. Bu kadarına da pes dedim. Zaten okulların çoğunda yarım gün eğitim yapılmakta, öğretmenimiz de her nedense her hafta günün mesaisi olduğu sabahları hastalanıyor!!!! Böyle bir uygulamanın muz cumhuriyetlerinde bile olduğunu sanmıyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, okullardaki haftalık çalışma saatini fiilen 4 güne mi indirmiş? Bir torunum da özel okulda okuyor, her nedense!! Onların öğretmeni hastalanmıyor, onlar haftada 5 gün eğitim yapıyor. Neden acaba? Bakanlık bu uygulaması ile özel okulları mı özendiriyor?.. Bu saçmalığı bir an önce durdurun. Yoksa bunun vebalinden kurtulamazsınız. H. Dilaver Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00