Ülkemiz kâbus günlerini yaşıyordu. Türkiye'de işler kötü gidiyordu. Halkın alım gücü bitmişti. İnsanlar hastanelerde rehin kalmakla birlikte, hastalar hastane hastane dolaştırılıyordu. Enflasyonun zirvede olduğu, ekonominin pamuk ipliğine bağlı kaldığı, bir kitapçık fırlatmayla ekonominin altüst olduğu günlerdi. Ekonomiyi kurtarmak için ithal bakan getirildiği, işçi, memur maaşlarının deprem paraları ile ödendiği, bankaların içinin alabildiğine hortumlandığı, gecelik faizlerin uçtuğu, yatırımların yurt dışına kaçtığı iş adamlarının paralarını yatırım yerine faize yatırdığı, esnafın Başbakan'a yazar kasa fırlattığı, bir günde iki zammın yaşandığı günlerdi. Halkın artık sabrı tükenmişti. Buna el konulması lazımdı. Yüreğini ortaya koyan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi, böyle bir dönemde, AK Parti'yi kurdular. 3 Kasım 2002'de aldıkları görev 9 yıllık iktidar ile perçinlendi. Ve 10 yıl içerisinde yapılan 3 genel 2 yerel seçim ve 2 referandumda AK Parti hep birinci parti olarak çıktı. AK Parti iktidarıyla vatandaş sosyal devletin ne olduğunu anladı. Devlet ile millet barıştı, devlet ile millet arasına örülen duvarlar yıkıldı, ezberler bozuldu, tabular yıkıldı... İlkler yaşandı. Özgürlüklerin önü açıldı. Demokrasi çıtası alabildiğince yükseltildi... Sağlıkta gelinen noktayı milletimiz artık çok iyi bilmekte. 16 milyon öğrenci okulları açıldığında kitaplarını masalarında ücretsiz olarak hazır buldu. Düne kadar engelli vatandaşlar evlerine yük iken, bugün evde bakım parasıyla evlerinin geçim kaynağı oldu. Evde bakım hizmeti ile hastaneye gelemeyen yaşlıların ayağına doktorlar gitmekte. AK Partiyle Türkiye bir değişim ve dönüşüm yaşadı/yaşıyor... Düne kadar deposunda çadırları çürüyen, insanımızın yardım etmekte tereddüt ettiği bir Kızılay vardı. Bugün ise dünyanın neresinde bir afet olsa ilk yardım elini uzatan bir Kızılay var. Dün uçağa sadece sayılı insanlar binerken bugün herkes uçağa binmekte ve bugün THY dünyanın 9'uncusu, Avrupa'nın 4'üncü şirketidir. İlk defa sivil bir anayasa halkın oyuna sunuldu, demokrasinin üzerindeki vesayetlere son verdi. Kriz tellallarının bağırmalarına rağmen, ekonomi IMF vesayetinden kurtarıldı. % 11'lik büyüme ile Türkiye dünyanın en çok büyüyen ekonomileri arasında yer aldı... Ali Yiğit Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği imtihanı TEİAŞ'ta neden hep problemli oluyor? Uzun yıllardan sonra, bu yıl Şubat ayında TEİAŞ'ta Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı yapılacak diye ilan edildi. Ben, yüksekokul mezunu bir Koruma ve Güvenlik Görevlisi olarak, çok sevindim ve bana en uygun gelen Grup Şefliği pozisyonunda eğitim ve sınava girebilmek için formumu doldurup gönderdim. Nisan ayı gibi gelmesi gereken eğitim ile ilgili talepleri beklerken, bir sendikanın TEİAŞ'ı Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı için yanlışlık yaptığı, uygunsuz kadrolar ve pozisyonlar açtığı gerekçesiyle mahkemeye verdiğini öğrendik. Eğitim ve sınav için yürütme şu an durdurulmuş. Hâlâ konuyla ilgili ne kurumdan ne de herhangi bir yetkili merciden bilgi alamıyoruz. Yıllardır beklediğimiz sınav sevinci veya görevde yükselme imkanımız böylece elimizden alınıyor mu, bilmiyorum ama benim sevincim kursağımda kaldı. Sayın Bakanlığımıza sesleniyorum; TEİAŞ'ta neden benim gibi kuruma daha iyi hizmet edebilecek personel varken, bütün kadrolarda ya geçici ya da artık ekmeğini yemiş kişiler oturuyor? Bir an önce bu problemlerin halledilip, sınavın en yakın zamanda yapılmasını, boş olan kadrolara benim gibi genç ve eğitimli personelin yerleştirilmesini istiyorum. Bir personel Benim tapum ne zaman verilecek! Sayın Başkanım Kadir Topbaş Beyefendiye; Size yazdığım bu mektup, tam 59 yıldır verdiğim mücadeleyi ve çileyi anlatıyor. 1929 Sivas Koyulhisar doğumluyum, 82 yaşındayım. 1952 yılında, Beşiktaş'ın Kuruçeşme Mahallesi Muhtar Ali Rıza Sokak pafta 2, ada 1973, parsel 228'de 267 metrekarelik tek katlı bir gecekondu yaptım. Bu gecekonduyu, ailemle oturmak için inşa ettim ve halen oturuyorum. Gecekondumun vergilerini 59 yıldır hep ödedim, hiç aksatmadım. Aynı mahalledeki diğer gecekondulara 1969'da tapuları verildi. Kimse mağdur olmadı. Yalnızca gecekondusuna tapu verilmeyen benimle beraber üç beş hane kaldı. Bunlardan da bazıları tapularını almış olabilirler, bilmiyorum. Elimde 'Tapu tahsis belgesi' var. Yeminli büro'nun tahakkuk ettirdiği 667.500 TL'yi de, 1986'da ödedim. Ödemelerime ait banka dekontları elimdedir. Hiçbir eksiğim olmamasına rağmen, gecekonduma tapu alamıyorum. Defalarca belediyenin ilgili makamlarına müracaat ettim. Gecekondumun Boğaz ön görünüm bölgesinde kaldığı için tapu verilemediği söyleniyor. Hatta en son, sözlü olarak, "seni oradan çıkarana kadar oturursun, yapılacak bir şey yok" dendi. Benim evim deniz görmüyor, çevremde 3'er, 4'er katlı binalar var. Boğazda bugün bile villalar, yüksek kuleler yapılıyor. Dev inşaat vinçleri sürekli çalışıyor. Bütün bu binalar Boğaz ön görünüm bölgesinde değil de neredeler? Niçin kanun bana uygulanıyor da başkalarına uygulanmıyor? İstanbul'a dün gelip ev yapanlar tapularını aldılar ama 50 yıl önce parasını ödeyerek aldığım arsaya yaptığım evin tapusunu alamadım. Bu nasıl eşitlik ve adalet. Sizi hakka, hukuka ve adalete riayet eden biri olarak biliyoruz. Başkanım, İstanbul'un çeşitli yerlerinde tapu dağıttığınızı haberlerden duyuyor, bizim de tapumuz verilecek diye seviniyor ve umutlanıyoruz. Lütfen bu haksızlığı siz düzeltin, mağduriyetime bir an önce son verin. Hamdi Gölbaşı > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00