ÜAK, bilimsel çalışmaları engellemek için daha ne yapacak?

A -
A +

Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK), 22.04.2009 oturum tarihli ve 2009.14.1780 karar no'lu yeni bir uyguluma metnini YÖK aracılığı ile üniversitelere gönderdi. Buna göre yabancı dil şartında bazı konular mülahaza edilmiş ve şu ilginç karara da imza atılmıştır. Madde 2: (...) yabancı dil seviye tespitine yönelik olarak yapılan sınavlarda alınan başarı puanının ne kadar süreyle geçerli olacağı hususunda yabancı dil bilgisinin sürekli canlı tutulması gerektiği vakıası karşısında, bir yabancı dil sınavında alınmış olan başarı puanının geçerlilik süresinin, sınava giriş tarihinden itibaren 5 yıl ile sınırlandırılması... Bu karara göre bir doçent adayı, eğer yabancı dil başarı notu 5 yılı geçmişse, tekrar her şeyi bırakıp yabancı dile çalışacak, yabancı dil bilgisini sürekli canlı tutması için. Ama ilginçtir, bir doçent ya da profesör için bu şart öngörülmemiş, çünkü doçent ya da Prof. olunca, beyin otomatik olarak yabancı dil bilgisini canlı tutuyor (!) diye düşünüyorlar herhalde. Eşitlik ilkesine aykırı bir karar, hem mantıksız hem adaletsiz. Mantıksız, çünkü bir akademisyen yabancı yayın okurken sözlük kullanabilir, gramer kitaplarını karıştırabilir. Kaldı ki yaptığı tek iş çeviridir. Ama söz konusu sınavlarda çeviri soruları %10 seviyesinde bile değildir. Japonya gibi ülkeler bu işe mükemmel çözüm bulmuş, ülkede büyük çeviri merkezleri yapmışlar, dünyadaki bütün bilimsel gelişmeler ve makaleler anında Japonca'ya çevriliyor. Böylece, Japon akademisyenler inanılmaz bir zaman tasarrufu sağlıyor. Aynı şekilde, bir Japon akademisyenin makalesi, isterse hemen başka bir dile çevrilebiliyor. Japonya'nın bilimsel gelişmişlik ve uluslararası bilimsel yayın sayısı bakımından, bizden ne kadar ileride olduğunu söylemeye gerek yok. Bizim akademisyenlerimiz ille de belli yabancı kalıpları ezberleyecekler, kendi bilim dalları ile alakalı olmasa bile, niye? Çünkü yabancı dil sınavında çıkabilir. Bu uygulama şu anda dünyada sömürge ülkelerde bile yok. Bu uygulamanın, bilimsel yayınlarda zaten kısır olan ülkemize bir faydası olmayacağı da açıktır. Ayrıca, bu uygulama adaletsiz, neden doçent ya da profesörlerden de her 5 yılda bir yabancı dil şartı aranmıyor? Yoksa herkesin konuştuğu gibi; "Türkiye'de doçent olunca tası tarağı toplayıp yatma zamanı geldi demektir" kanaati, ÜAK'daki karar alıcı yönetici akademisyenlerimiz tarafından da mı kabul ediliyor? Eğer bilimsel çalışmaların gerçekten artması amaçlansaydı, yabancı dil sınavı yerine, her alanda zekâyı ölçmeye yönelik (ales gibi ama her alanın kendine özgü soruları kullanılarak) sınavlar ile test edilirdi. Çünkü zeki bir akademisyen 1 yılda yabancı dil öğrenir ise zeki olmayan akademisyen 2 yılda öğrenebilir. Sadece bu işe odaklanacak bu arada bütün bilimsel çalışmalarını bırakacak. Dili geçtikten sonra tekrar bilimsel çalışmalara başlayacak, bu arada adam ayarlayıp doçent olamamışsa, yine her şeyi bırakıp, oturup yabancı dile çalışacak. Bu kısır döngü böyle gidecek. Eğer illa böyle bir sistem getirilmek isteniyor ve bilgilerin taze tutulması da buna bahane olarak gösteriliyorsa, sistem şöyle olmalı; Yardımcı doçent, doçent, profesör unvanına bakılmaksızın, bir akademisyen, yaş durumuna göre sınava sokulmalı. Ayrıca sadece dil değil, ales sınavına da girmeli ve 40 yaşına kadar alınan notlar tamamen geçerli iken, 40-50 yaş arası tekrar sınav notu istenmeli. 50-60 yaş arası yine sınav notu istenmeli ve 60 yaşından sonra her 3 senede bir istenmeli. Çünkü bilgilerin sürekli canlı tutulması gerekiyor (aynen aldıkları karardaki ibare). Bu şekilde olması çok daha mantıklı ve adil olur.   İsmi mahfuz Ayakta yolcu taşımak insan hakları ihlalidir Esnafın problemlerinin olduğu; geçim sıkıntısı çektiği, açlık ve yoklukla mücadele ettiği, Bağ-Kur primini ödeyemediği, vergisini sigortasını kirasını yatıramadığı, geçim sıkıntısı çektiği doğru. Esnafın kanayan yarasını yıllar yılı görmezden gelip şaşaalı koltuklarında oturmaya devam eden başta mesleki oda başkanları olmak üzere, ilgililer sorumludur. Ama esnaf da bazı hatalı alışkanlıklarında ısrar etmemelidir. Ayakta yolcu taşımak işi insan haklarına da, tüketici haklarına da aykırı bir davranıştır. Medeni hiçbir ülkede ayakta yolcu taşınmaz. Yasa caydırıcıdır. Doğrudur. Uygulamada hatalar olabilir. Uygulamadaki hataların düzeltilmesini istemek haklarıdır. Ama bunun yolu kamuyu, insanları rahatsız etmek, huzurunu bozmak, mağdur etmek değildir. Tüketici kuruluşu olarak ayakta yolcu taşınmasına karşıyız. Bu uygulama doğru bir uygulamadır. Ayakta yolcu taşınması ile ilgili cezalandırma kaldırılmamalıdır. Eğer vatandaş bile bile biniyorsa o vatandaş da cezalandırılmalıdır. Bunun önüne geçilmelidir. Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.