Başbakanlık ve Devlet Personel Başkanlığı'na; Bizler bir grup Jeofizik Mühendisiyiz Devletin 1999'dan itibaren açtığı memurluk sınavlarına girdik ve yeterli puanlar aldık. Fakat çalışabileceğimiz kurumlardan personel alımı için duyuru yapılmadı. Türkiye'nin 1. Dereceden deprem kuşağında bulunması ve yeraltı kaynakları bakımından zengin olmasına rağmen, niçin bununla ilgili personel alımı yapılmıyor? Jeofizik Mühendislerinin çalışabileceği yerlerde neden başka mühendisler çalıştırılmaktadır? Eğer Jeofizik Mühendisine ihtiyaç yoksa, bu bölümler niçin açık tutuluyor? Bu bölümleri bitirdiğimiz için bizler mi suçluyuz? Hayır, tabii ki; bu bölümleri açtığınız için sizler suçlusunuz. Yeter artık! Bizler de çalışıp, devletimize faydalı olmak istiyoruz. Yetkili kurumların bu konunun üzerine hassasiyetle eğilmelerinin zamanı gelmedi mi? > Yavuz Gürbüz Haksız rekabeti önleyin! Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerine; Sincan ilçesinde 20 yıldır yufkacılık yapmaktayım. Bundan birkaç sene öncesine kadar işlerimiz, nafakamızı kazanacak kadar iyi idi. Fakat kaçak olarak faaliyet gösteren yufkacılar mantar gibi çoğaldı. Bunlar vergi vermedikleri gibi, millete sağlıklı ürün sunmaktan da çok uzaklar. Bütün gayeleri kısa zamanda çok para kazanmak. Mübarek Ramazan ayının yaklaştığı bu günlerde, yenileri de açıldı. Kuytu köşelere, bodrum katlara az kira vererek tutuyor, bayramdan sonra da kayboluyorlar. Kalitesiz undan, sağlıksız ortamlarda ve ehil olmayan ellerde ürettikleri yufkayı; biz gıda onayı almış, devlete vergisini veren esnafı zor durumda bırakarak ucuz fiyata piyasaya sunuyorlar. Bunların Yufkacılar Odası'nda kayıtları dahi bulunmuyor. 11 ay boyunca işlerimiz açılır diye Ramazan ayını bekliyoruz. Sonra da ekmeğimizi bunlara kaptırıp zor durumda kalıyoruz. Bunların önüne geçin. Hem haksız rekabeti önleyin, hem de halkın sağlığını koruyun... > Ayşe Büyüksanık - Sincan / ANKARA Resmi dairedeki imza, kaşe parayla mı? Devlet memurluğundan 5 yıl önce emekli olmuş, 3 çocuk annesi bir vatandaşım. Çocuklarımdan ikisi üniversitede okuyor. Kredi alabilmeleri için, maaş belgemi istediler. Ben de bu belgeyi almak için 11 Ekim günü Kadirli Ziraat Bankası şubesine gittim. Bu belgeyi verdiler, ancak karşılığında da 5 milyon 250 bin liramı aldılar. Ne kadar şaşırdığımı ve üzüldüğümü bilemezsiniz... 3 ay için verdikleri maaş 830 milyon. Yetkililer, 3 ayın kaç gün ettiğini biliyor mu? Bizi bu kadar sıkıntıya sokuyorlar, bir de basit bir resmi belge için bizden bu kadar yüksek bir meblağ alıyorlar... Resmi dairelerde bir imza, bir kaşe parayla mı? 3 ay boyunca biriken ilaç paralarının maaşlarımızdan kesilmesi de bizi iyice sıkıntıya sokuyor. Tekrar eski uygulamaya geçilemez mi? Sanırım tüm emeklilerin de isteği budur... > İsmi mahfuz -Kadirli / OSMANİYE ÖSYM'den açıklama 15 Ekim 2002 tarihli gazetemizin bu köşesinde Özgür Bostancı'ya ait bir mektup yayınlandı. Konuyla ilgili, ÖSYM Başkanı Dr. Fethi Toker imzasıyla gelen açıklama şöyle: "Özgür Bostancı 45142184638 T.C. Kimlik Numarası ile 2002 Kamu Personel Seçme Sınavı'na (KPSS) başvurmuş ve bu sınavla ilgili Tercih Formunu da Merkezimize teslim etmiştir. Adı geçen aday, tercihleri arasında İnşaat ile ilgili kadroları göstermiştir. Bu kadrolara yerleşebilmek için, Tercih Kılavuzu'nda ya askerlik hizmetinin tamamlanmış olması, ya da askerlikle ilişkisinin bulunmaması şartları yer almaktadır. Bu aday, Tercih Formunda "Askerliğini yapıyor" seçeneğini işaretlemiştir. Ayrıca, askerlik şartını karşılamış olsaydı bile, bu adayın Tercih Formuna yazıp kodlamış olduğu kadrolara yerleştirilmek için yeterli puanı bulunmamaktadır" Hangi doktora inanalım? Ben Almanya'da oturan bir Türk vatandaşıyım. Türkiye'de oturan emekli yaşlı annem-babam var. Annem hasta. Şeker, hiper tansiyon, kolesterol... İlaçlarını alarak, tedavi olmaya çalışıyordu. Annem, Samsun SSK Hastanesi'ne bir gidişinde, şekerin gözüne zarar verdiği, yüzde 20 gördüğü söylenmiş. Göz ameliyatı olması gerektiği belirtilmiş. Ameliyattan bir gün önce, yapılan tetkikler sonucu, kalp hastası olduğunun tespit edildiği bildiriliyor. Derhal anjiyo olması gerekliymiş. Annem hasta haliyle Ankara'ya gidiyor. Büyük şehirdeki hastanede büyük imkanlar olur düşüncesiyle Ankara'daki SSK Hastanesi'ne gidiyor. Ama oradaki doktorlar, "sende kalp hastalığı yok" diyerek annemi tekrar Samsun'a gönderiyorlar. Samsun'daki doktoru ise ısrarla "sende kalp hastalığı var" diyor. Kime inanacağımızı şaşırdık. Hiper tansiyonu olan bir kadın ve tek gözünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Şimdi siz söyleyin, hangi doktora inanalım? > Hülya Polat - PENZBERG