Marmara Bölgesi'nde yaşanan iki büyük deprem büyük can ve mal kaybına yolaçmıştı. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Yalova illerimizde binlerce insan hayatını kaybetmiş, çok sayıda bina yerle bir olmuştu. Hepimiz bu büyük depremlerden ders alınacağına inanmıştık. Yetkililer daha ilk günlerde ateşli nutuklar atmış, bir daha bu tür faciaların yaşanmaması için hemen gereken adımların atılacağını söylemişti. Vatandaşın kullandığı birçok mala ve aldığı hizmetlere ilave deprem vergileri konmuştu, bilahare bu vergilerin bir kısmı da kalıcı hale getirildi. Bilim adamları, uzmanlar, ilgililer, yetkililer habire toplantılar yaptı; yeni oluşumlardan, planlardan, projelerden, araştırmalardan söz edildi. Bütün incelemelerin araştırmaların yapılmakta olduğu, hasarlı binaların tespit edildiği, tehlikeli binalarda oturulmasına izin verilmeyeceği, atılacak her adımda artık yeni kriterlerin devreye gireceği, gerekirse en yakın zamanda yeni şehirleşme alanlarının oluşturulacağı... Neler neler söylendi. Her an olabilecek ve daha büyük tahribatlar yapabilecek yeni bir deprem için hazırlıksız olmayacağımıza hepimizi inandırdılar, talep ettikleri ilave vergileri de çatır çatır aldılar... Aslında, deprem konutları yapımında ortaya çıkan usulsüzlüklerden uyanmalıydık. Böyle bir felaketi bile menfaate, ranta dönüştürenler çıkmadı mı? Yapılan soruşturmalar da her zamanki gibi kapatılmadı mı? Çürük bina yapanlar da zaman aşımından kurtardı... Aradan 10 yıla yakın zaman geçti; dönüp baktığımızda, ateşli nutuklardan, içi boş vaatlerden başka ne yapıldığını bilen var mı? Yıkılmak üzere olan binalar bile gözlerimizin önünde boyanıp, süslenip, püslenip işin vahametini bilmeyen yeni kiracılara tahsis edilmedi mi? Yoldan geçenler bile işin vahameti karşısında ah-vah ederken, yetkililer hangi tedbiri aldı? Geçen bunca zamana rağmen, hâlâ hasarlı binaların bile tam tespit edilemediğini, Zeytinburnu'nda yıkılan son bina göstermedi mi? Hatta bu binaya sağlam raporu bile verilip, banka kredisi alınması sağlanmamış mı? Benzer şekilde kaç bin çürük bina, bu binalarda oturmakta olan kaç milyon insan olduğunu bilen var mı? Allah korusun, beklenen büyüklükte bir deprem olursa bu insanlardan kaçı ölür? Daha ilk günden itibaren, deprem vesilesiyle toplanan bütün vergiler bir havuzda toplanıp, bu iş de bir Japon ya da Alman firmasına ihale edilseydi, şimdi problem kalır mıydı? İşleri engellemekten, oyalamaktan, bozmaktan başka mahareti olmayan mevcut yapılanma ve bürokrasiyle, depreme hazırlanabileceğimize inanan var mı? Bunca olandan sonra vatandaş nasıl inansın, nasıl güvensin? Lütfen çocuklarımızı bu sorumsuzluklardan koruyun! Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine; Şirinevler Erkan Avcı Endüstri Meslek Lisesi 1. Sınıfta okuyan öğrencilere, Yaşar Kemal'in İnce Memed kitabının 1. cildi aldırılmış. Çocuğumun şikayeti üzerine, bir veli olarak okumaya başladım. Kitapta geçen bazı kelimeleri, sizlerden özür dileyerek aktarıyorum: O.... çocugu, p...t, p..mek, çip vs... Ve 8. bölümün sonunda, buraya yazmaktan hayâ edeceğim cümleler... Çocuklarımıza okutacak başka edebî eser mi bulunmadı. Bu yaşta körpe dimağlarına, gayri ahlaki kelime ve cümleleri kazımakla neyi amaçlıyorlar? Lütfen yavrularımızı bu ahlak bozucu zararlılardan koruyun!.. > Erkan Yaşar Yayıkçı-İSTANBUL Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00