AK Parti'nin Hükümeti kurmasının üzerinden bir yıldan fazla süre geçti. Onları büyük bir destekle ve iştiyakla göreve getiren vatandaş, bu aralar, tabir yerinde ise "ara karne" veriyor. İktidarın başardıkları, başaramadıkları, eksik bıraktıkları hususları; işin sahibi olan vatandaşlar peş peşe bildiriyor. Yapılanları vatandaş gözüyle görmek, değerlendirmek, bazı dersler çıkarmak gerek. Birçok kişinin ortak düşüncelerini de taşıyan Adem Ermiş'in belirttikleri özetle şöyle: "Öncelikle, ekonomi alanındaki canlanmayı belirtmek, bu hususta kendilerini takdir etmek istiyorum. Ancak, bu iyileşmeler, açlık sınırının altında hayat mücadelesi veren vatandaşlara yansımadı. Bu konuda bazı çalışmaların olduğunu duyduk, ama somut bir durum göremedik. Çok zor şartlarda yaşama mücadelesi veren vatandaşlara el atılmalı, onurları kırılmadan, incitilmeden bir acil yardım projesi geliştirilmelidir. Emekli ve asgari ücretle çalışan vatandaşlara Türkiye şartlarına göre geçinebilecekleri bir maaş mutlaka verilmeli, bu kitleler açlığa terk edilmemelidir. Meslek lisesi mezunları aleyhine olan eşitsizlik giderilemedi. Zorluklarını biliyoruz, ama sorumluluğu bu millet onlara verdi ve gereğini istiyor... Kamudaki ücret adaletsizliği hâlâ giderilemedi. Aynı okuldan mezun, aynı kıdem-derecede bulunan ve aynı işi yapan kamu çalışanları arasında inanılmaz derecere bir ücret adaletsizliği bulunmaktadır. Çalışma barışını bozan bu adaletsizliğe daha fazla seyirci kalınmamalı. Küçük esnafın sırtındaki aşırı vergi yükü devam ediyor, bunun ıslah edilmesi gerekir. Atamalarda adam kayırmacılık ve torpil henüz bitmedi. Bu alanda da gerçek adalet sağlanmalıdır. Adliye sistemimizin problemleri zaten göz önündedir. Gençlerimizin milli ve manevi yönden yozlaşmaları günden güne artmakta. Geleceğimiz olan gençlerimizin zararlı akımlara karşı donanımlı olmaları için daha çok çalışılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı da, asli görevlerinden biri olan bu alana ağırlığını koymalıdır..." Bu hatadan dönün Sayın Maliye Bakanı'na; Benim çocukluğumda Konya sokaklarında at arabaları, faytonlar vardı. Bunlar hem yolcu, hem de yük taşırlardı. Arabacılar güler yüzlü ve neşeli idi, arabalar, atlar çok güzel süslenirdi, hayranlıkla bakardım. Mutlulukları hemen belli olurdu... Şimdi ise insanlar somurtkan, sinirli ve sevgisiz; birşey söylemiyorlar ama kızdıkları hallerinden belli. Hallerinden anlaşılsın istiyorlar; yapılanları anlamadıkları şeklindeki yanılgılara içten içe kızıyorlar. Herkes derdini bir başkasıyla paylaşıyor, ortak noktada birleşiliyor. 94 model Renault Menacer arabasının vergisini öderken gözleri açılıyor, "geçen yıl 130 milyon ödedim, bu yıl 500 milyon olur mu?" diye hayıflanıyor, kızıyor... Haksız mı, daha adaletli bir düzenleme yapılamaz mıydı? Bu tür uygulamalar, milletle dalga geçmek değil mi? Araba sahiplerini yolunacak kaz olarak gören bu zihniyet çok yanlış ve haksız. Gelin bu hatadan dönün, milletin size ve devlete olan güvenini zedelemeyin... Mehmet Değirmenci - KONYA