Geçmişimizdeki bazı hadiseleri hatırlayınca hüzünlenir ve ağlarım. O günler hep hafızamda. Ekmek kırıntılarıyla karıncalara ve kuşlara ziyafet verir, bir lokma nimet ziyan olmasın diye köpek ve kedilerle paylaşırdık. Yaşlı erkek ve kadınların önünden geçmezdik. Büyüklerimiz gelince hemen kalkar, saygı gösterir, yerlerimize oturturduk, bununla çok mutlu olurlardı. Köy ve şehrimizden ayrılacağımız zaman, ilim adamlarının mezarlarını ziyaret eder, dualar okur, onlara olan vefa borcumuzu bilir ve bir nebzecik ödemeye çalışırdık. Büyüklerimiz ve hocalarımızla helalleşir, ellerini öper her defasında öyle ayrılırdık. Onlar huzurlu ve mutlu, bizler de o kadar mutlu ve huzurlu olur, gözyaşlarımızı tutamazdık. Dinimizi, örf ve âdetlerimizi iyi bilir ve yaşardık. Gün geçtikçe bu duygular, bu bağlar zayıfladı. Örf ve âdetlerimiz âdeta unutuldu. Anne ve babamız, eli öpülesi kimseler kapı önüne konur hale geldi. Saygı bir yana, büyüklerimizi tanımaz olduk. Ülkemizin de kıymetini bilmez olduk. Çanakkale Savaşlarını, şehitlerini bile hakkıyla bilmez olduk. Oysa her ailenin ve komşusunun dedesi orada şehit düştüler, kendilerini vatan için feda ettiler. Bunları hatırlamak için, belirli günler ve anma törenleriyle yetinmemeliyiz. Bu şehitlerimiz için Mart veya Nisan içinde bir gün vatan sathında hayırlar yapılmalı, mevlitler okunmalı. Bu ülke ayakta ise onlar sayesindedir, bunu bilelim ve onlara vefa borcumuzu ödemeye çalışalım. Her sene binlerce kilometre uzaktan Anzakların, Avustralyalıların torunları gelir, dedelerinin mezarlarını ziyaret eder, yalnız bırakmazlar. Biz de bundan ibret alalım, ziyaret edelim, yılda bir gün bütün ülkede bu kahramanlar için dualar edelim, hayırlar yapalım... Reşat Çavuş Manzara iyi değil!.. "Körler memleketinde görmek suç sayılır" sözünde olduğu gibi, günümüzde iyiyi, güzeli, doğruyu yapanlar ve savunanlar yadırganıyor. İnsanlar, aklın baş üstünde olmasının önemini kavrayamamış; hep bel altına hizmet ediyor. Elimizdeki gazete, cebimizdeki telefon, önümüzdeki TV ve bilgisayar hatta etrafımızdaki arkadaşlar bizi bu yöne çekiyor. Haram helal arasındaki fark artık ciddiye alınmıyor. Kişi lehine olanı adil, hoşuna gideni güzel, cebine gireni helal sayıyor. Kimisi "gençliğimi yaşayayım" diye haramları âdet haline getirmiş, kimisi moda rüzgârı altında örtüneyim derken soyunmuş. Dini dilde taşımak kalpte taşımaktan ve uygulamaktan üstün tutulmakta. Özgürlük adına sınırsız arsızlık yapılıyor. Şehvani duygular ve cinsellik ihtiyaç listesinin ilk sırasında sunuluyor herkese. Ve şehvani hisler hayvanlar gibi uluorta tatmin ediliyor. Daha vahimi; bu ayıbı ayıplayanlar ayıplanıyor artık... Her gün cinayet, kaza ve tecavüz haberleriyle kafamız ütüleniyor. Bunlar bize o kadar çok dinletildi ki hiçbir kazaya şaşırmıyor, hiçbir ölüye ağlamıyoruz artık. Beş yaşında bir sabiye yapılan adiliğe bile "olur böyle şeyler" demeye başladık. İlk defa bu sene boşananların sayısı evlenenlerin sayısını geçmiş istatistiklere göre. En sağlam kalemiz olan aile de çatırdıyor artık. Bu manzara, "İslam dünyasının lideri" kabul edilen Türkiye'min manzarası. Ve bu durum en çok düşmanlarımızın ağzını sulandırıyor. Süleyman Arslan Açık Öğretim Lisesi gerçeği Açık liseye devam edenlerin çoğu imkânsızlıklar nedeniyle okuyamamış gariban kimseler. Garibanların önünü kesmeyin! "Lise diplomam olursa belki bir iş bulurum" diye hem çalışıp hem de dışarıdan okul bitirmeye çalışıyorlar. Ben öğretmenim ve ben de yardım ettim.. İlk başta yardım etmemiştim ama yalvarmalara dayanamadım. Yardım olmasa kimse açık lise bitiremez. Açık lisede mecburi olan matematik, fizik, kimya, geometri, İngilizce gibi dersleri yardım almadan yapmak imkânsız gibi bir şeydir. Bu dersleri okulda hocalarından dinleyen Öğretmen Lisesi, Anadolu Lisesi öğrencileri bile bu soruları yapamazken, bu dersleri sadece kitaptan çalışıp yapmak mümkün mü? Öğretmenlere haksızlık ediyorsunuz. "Açık liseyi ben yardım almadan bitirdim" diyen bir kişi doğruyu söylemiyor, imkânsız çünkü. İmtihana giren öğretmenler, öğrencilerin yalvarmalarına dayanamayıp, iyi niyetle yardım ediyorlar. Türkiye'nin her yerinde böyle, Milli Eğitim Bakanlığı da bunu biliyor. Yardım eden öğretmenler, para veya bir çıkar karşılığı yardım etmiyor... İsmi Mahfuz Oyuna gelinmemeli... Seçim sebebiyle olmadık vaatlerde bulunuluyor. Yapılamayacak sözler veriliyor, "devletin malı deniz..." sözünü hatırlatırcasına, laflar sarf ediliyor. Bu millet o tür zihniyetten çok çekti. Bunların yaptıkları tahribat kolay düzeltilmedi, hâlâ da uğraşılıyor. Hatırlayanlar olacak, onların o politikaları sebebiyle devlet 5 sente muhtaç edilmişti. Millet fakru zaruret içinde inim inim inletiliyordu. Devletin kurumları vazifelerini yapamaz hale getirilmişti. Kimileri de bu acziyyet sebebiyle durumdan vazife çıkarıyordu. Ülkemiz hak etmediği şekilde yıllarca geri bırakıldı... Şimdiki hükümet çok çalıştı, çok mücadeleler verdi, çok direndi; önemli mesafeler alındı. Taşlar yerli yerine oturur gibi oldu. Herkes yerine, hududuna, görevine döndü, vatandaşın ensesinde boza pişirme dönemi kapandı... Şimdi bir partimiz seçim sebebiyle tehlikeli bir oyun oynuyor; aman oyuna gelmeyelim, ülkeye zarar verilmesine sebep olmayalım, vatana ve millete kötülük yapmak isteyenlere fırsat vermeyelim... İsmail Hacıhalil Ağaoğlu > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00