Üniversitelere giriş imtihanı için geri sayım başladı. Süre azaldıkça, öğrencilerde, anne-babalarda telaş artıyor. Herkes bu imtihan için adeta ölüm-kalım mücadelesi veriyor. Üniversiteye girişi bu hale getirenlere, bu çarpık yapının devamını savunanlara birşey demeyeceğim, veliler onlar için gerekenleri zaten söylüyor. Ama lise son sınıflarda mevcut durum görmezden gelinemez. Bu sınıfta işlenen derslerin çoğundan imtihanda soru çıkmayacağı belirtildiği için, son sınıftakilerden işini uyduranlar neredeyse fiilen tatilde. Diğer öğrenciler ise ÖSS'ye hazırlanamamanın moral bozukluğu içinde kıvranıp duruyor. Aynı sıkıntıyı yaşayan bir veri olarak, Ahmet Hüdaverdi, diğer velilenin hislerine de tercüman olarak, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ten bu çarpıklığı düzeltmesini istiyor: "Sayın Bakanım, ben lise son sınıfta çocuğu olan bir öğrenci velisiyim. Malumunuz olduğu üzere, üniversite imtihanı yaklaştıkça bütün son sınıf öğrencileri rapor almak istemektedirler. Tanıdığı, bildiği olanlar rapor almakta, olmayanlar da okula devam etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da öğrenciler arasında haksız rekabete yol açmaktadır. Siz geçen yılki basın toplantılarınızın birinde bu haksızlığın mutlaka giderileceğini belirtmiştiniz. Hem bir eğitimci, hem de bir Bakan olarak verdiğiniz söze güveniyoruz. İstirhamımız, öğrencilerin son 3 ay idari izinli sayılması yönünde karar almanız. Sanırım haksızlık bu şekilde giderilebilir. Neticeyi bir an evvel bekliyor, selam ve saygılar sunuyorum." İşte size kaynak Kamu sektöründe çalışanların bir kısmına emsallerinden fazla ödeme yapılması büyük bir haksızlıktır. 3.5 milyon insan işsiz beklerken, bunlar asgari ücretle çalışmaya bile razı iken; bazı kurumlarda çalışan memurlara 550 milyon verilirken, aynı işi yapan başka kamu çalışanlarına 1.5 milyar maaş verilmesi anlaşılır gibi değil. Domates alırken 100 lirayı arayan devlet, bu hususta milyarları aramıyor. İlgililerce çok iyi bilindiği gibi, bazı kamu kuruluşlarında çalışanlar emsallerinin üç misli maaş almakta; yüksek maaşlarına ilave olarak ikramiyeleri de cabası. Örnek olarak belirtmek gerekirse, Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünde çalışan bir mühendise 780 milyon lira maaş veriliyor; aynı okulu bitirmiş bir mühendise bir kamu kuruluşu 2.4 milyar maaş ve ilave olarak ikramiye veriyor. Bu tür örnekler çoğaltılabilir... Bu çarpık durum kamuda iş barışının bozulmasına, verimliliğin azalmasına, çalışanların devletine küsmesine yolaçmaktadır. Aşağıda belirtilenler yapılırsa, hem çarpıklıklar giderilir, hem de ek zam ve vergilere ihtiyaç duyulmaz: 1. Devletin tüm çalışanlarına aynı kanunla maaş verilmeli, bu maaşlar da her yıl resmi gazetede yayınlanarak şeffaflık sağlanmalıdır. 2. Yurt dışında çalışan büyükelçilerin maaşlarında 1000'er dolarlık indirime gidilmeli, çalışanların sayısı azaltılmalı. 3. Vali ve kaymakamlar dışında kimseye makam adacı verilmemeli, ihtiyaçlar kiralama yoluyla giderilmeli. 4. Sosyal tesisler ve lojmanlar kurum ayrımı gözetilmeden satılmalı, satılamazsa kiraya verilmelidir. Buğrahan Bayraktar-SAMSUN