Ticaret yapan, ya da hizmet üreten herkes vergi mükellefidir ve vergi vermek zorundadır. Verdiğimiz vergiler de bizlere hizmet olarak geri dönmektedir. Vergi vermek ise kolay bir iş değildir. Önce yapabileceğin bir iş seçeceksin, yüklü bir sermaye koyacaksın, işinin inceliklerini iyi bileceksin, işinle ilgili olarak müşteri beklentilerini bilip ona göre davranacak, yatırımını ona göre yapacak, risk alacak, hesabını-kitabını iyi yapacak ve sonra da var gücünle çalışacaksın. Bu arada, vergi mevzuatına aykırı bir fiil de işlemeyeceksin. Aksi takdirde kaçakçılığa kadar varan ağır cezalar ödemek zorunda kalabilirsin. Bütün bu gayretler ne için? Önce zarar etmemek, sonra da para kazanmak için. İşin en zor kısmı da, bunca sıkıntılarla kazanılmış paranın bir kısmını vergi olarak vermek... Bu zor görev, "plaket, şilt, berat, takdir, teşekkür, vs." ile elbette ödüllendirilmeli. Ama bunlar yeterli mi? Bir vergi mükellefi düşünün. Yıllarca çalışmış, didinmiş; hizmet, teknoloji, katma değer üretmiş. Ülke ekonomisine çok değerli katkılarda bulunmuş, ihracat yapmış, hepsinden önemlisi 30-40 bin kişiye istihdam sahası açmış ve yıllarca vergisini seve seve ödemiş... Böyle tecrübeli bir iş adamı gün gelmiş, devletin kötü yönetilmesinden, nasibini almış ve iflasın eşiğine gelmiş. Bu krizden bir çıkış yolu aranmaktadır. Bir zamanlar 30-40 bin kişiyi istihdam eden koca bir müessese artık 8-10 bin kişi ile yoluna devam etme mücadelesi vermektedir. İşte bu noktada bir mükâfat, bir ödül gerekmez mi? Böyle bir iş admına devletin de bir vefa borcu olmalı. İşsiz kalanlara karşılıksız olarak işsizlik maaşı verilmekte, bu güzel. Ancak, trilyonlar tutan bu karşılıksız ödenekleri, işsiz kalanlara iş imkanı sunabilecek küçük, orta ya da yukarıda örneğini verdiğimiz büyük ölçekli işletmelere uzun vadeli ve faizsiz borç şeklinde verse daha kârlı olmaz mı? Aynı zamanda yıllarca vergisini seve seve ödemiş böyle bir kuruluşa, devletin vefa borcunu ödemesi anlamına gelmez mi? Devletimize tekrar vergi verecek, binlerce kişi çalıştıracak, aldığı borcu da ödeyecek. Vergide adalet böyle olsa gerek diye düşünüyorum. > Yılmaz Garip -------- >>> Geç olmadan bir çözüm bulun Bilindiği üzere 2003 yılında eleman temininde güçlük çekilen yerlerde, sağlık personeli açığını kapatmak amacıyla 4924 sayılı yasa çıkartılmıştır. Bu kanunla belirlenen birimlere kadrosuz sözleşmeli sağlık personeli istihdamına gidilmiştir. Bu yanlış uygulamalar yüzünden, aynı işi yapan personel arasında husumet oluşmuş, iş barışı bozulmuştur. "-Sözleşme size uymuyorsa imzalamayabilirsin, -herhangi bir iyileştirme düşünmüyoruz istifa hakkınız mevcuttur" gibi söylemlerle bir yere varılamaz. Bu uygulama ile kariyerler dondurulmuş, fırsat eşitsizliği oluşturulmuştur. 15 bin genç yardımcı sağlık personelini, emekliliğine kadar ülkenin en zor hizmet verilebilir ücra köşelerinde, çalışmaya zorlamak devlet mantığıyla ve Anayasayla ne kadar uyuşur? Hemen tamamı genç kızlardan ve genç erkeklerden oluşan bu insanlar hiçbir şekilde (Eş durumu dahil) başka yere tayin olamayacaklardır. Üstelik bunun süre kısıtlaması da yoktur. "Siz bu şartları kabul ederek başladınız. Dışarıda sıra bekleyen insan çok" denilerek, bu sıkıntılar görmezden gelinebilir mi? Lütfen hemen bir çözüm bulun; çok geç olmadan, sevgiler bitmeden, aileler dağılmadan, bir çözüm bulun. > Bir grup sözleşmeli sağlık çalışanı ----------- Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00