Bir vurgun çetesi, kendi halinde, dürüstçe yaşayan bir vatandaşın hayatını zindana çevirebiliyor. Üstelik, hiçbirşey olmamış gibi, yeni vurgunlara devam ediyor, yakalarına yapışan bulunmuyor. Şahin Serçe'nin başına gelenler, her an bize de olabilir. Bu çetelerden kaç tanesinin hâlâ at oynattığını kim bilir... 1960 Isparta doğumlu Şahin Serçe, zor şartlar altında okumuş, 15 yaşından itibaren çalışmak zorunda kalmış. Bu arada evlenmiş, iki çocuğu olmuş. 2 yıllık işletme ön lisansı da çalışarak, zor şartlar altında bitirmiş. 1991 yılından 2004 yılına kadar, tekstil alanında faaliyet gösteren bir firmada finansman ve mali işler sorumlusu olarak çalışmış. 2001 yılında SSK'dan emekli olmuş. Çalışmaya başladığı 1975 yılından 2004 yılına kadar, ihtiyaçlarından kısarak bir ev sahibi olan Şahin Serçe, çocuklarının iyi bir eğitim almaları için elinden geleni yapmış. Kanunlara karşı saygılı, suça bulaşmamış dürüst bir vatandaş olarak bugünlere gelmiş. Ama 2005 yılı Ağustos ayından bu güne kadar birileri Şahin Serçe'nin hayatını karartıp, dünyasını zindan ettiler. Oturduğu ev elinden gitti, emekli maaşına haciz kondu. Hapse bile düştü. Şu anda aç, sefil, ne yapacağını bilemez halde... Kötü günler, İstanbul'da faaliyet gösteren bir tekstil firmasının araması ile başlamış; "senin tekstil dalında çevren ve itibarın var, bizim ihtiyacımız olan ürünleri ucuz bir şekilde temin et, firmamızın bir elemanı gibi hareket et, hem sana iş olur hem de para kazanırsın" diye teklifte bulunurlar. Şahin Serçe bu firmayı araştırır, çalıştığı bankalara, firmalara sorar. Görüştüğü kişiler de muteber kişi rollerini iyi oynarlar. Ortadan kayboldular Olumsuz bir tarafını bulamayınca işe koyulur, ihtiyacı olan ürünleri bulmaya çalışıır, bulduğu firmalardan malların sevkini sağlayarak ödemelerini alıp o firmalara götürür. Ama bu firma 2005 yılı Ağustos ayında ortadan kaybolur. Çeklerin günü gelince, aracı olduğu firmalar Şahin Serçe'yi sıkıştırmaya başlarlar. Evini satarak ve bankadan bir miktar borç alarak onların paralarını ödemek zorunda kalır. Yeniden araştırmaya koyulur, geç de olsa eski ortaklarının tam bir çete olduğunu öğrenir. Şirket kurup, bir süre sonra da işsiz kişilere devrediyorlar. Kurdukları paravan şirketlerin sayısı 15'i geçmiş. Şahin Serçe'nin tespit edebildiği vurgun miktarı 3 trilyonu aşıyor. Ama çoğu kişi, çevresini ve ticari itibarını düşünerek konuşmuyor, olanları sineye çekiyor. Bunları koruyan mafya kılıklı kişiler, tam organizeler... Yurt dışına da sahte kimlikle giriş-çıkış yapıyorlar... Kim bilir daha kaç ocak söndürmekle meşguller... O kişilerle ilgili ulaştığı dosyalar dolusu ilgi, bulgu, belgeyi yetkililere ulaştıran Şahin Serçe, şikayetçi olur. Dolandırıcıları isim isim açıklar, yaptıklarını anlatır, kurulan paravan şirketleri bildirir... Ama ne hikmetse, bir netice alınmaz. Benzer durumda olan bazı vatandaşların mafyadan medet umduğunu ve netice de aldığını görür Şahin Serçe, ama yine de bu yola tevessül etmez. Vatandaşın hakkını korumakla görevli makamların harekete geçmesini bekler... Namuslu bir vatandaşı çetelere, mafyaya karşı korumak, haklarını savunmak devletin asli görevi olduğuna göre, bunun gereğini bir an önce yapmak gerekmez mi? Bütün belgeler dosyalar Şahin Serçe'de mevcut; Yetkililerin gelip kararlılıkla bu işi çözmelerini, suçluları adalet önüne çıkarmalarını, mağduriyetlerini gidermelerini bekliyor... >> Ulaşım sıkıntımız ne zaman bitecek? İETT Genel Müdürlüğü'ne; İhlas Marmara Evleri'nde ikamet eden üniversite öğrencisiyim. Toplu taşıma problemimiz yıllardır çözülemedi. Bir ara düzelme emareleri görüldü ama bu fazla sürmedi. İETT'nin internet sitesinde ve belde duraklarına asılan kâğıtlarda, otobüslerin 20 dakika arayla geldiği belirtilse de, bu pek olmuyor. Bazen otobüsler arası zaman farkı 50 dakikayı geçiyor. Bu uzayan dakikalar otobüsü bekleyen yolcuları büyük sıkıntıya soktuğu gibi, hıncahınç dolup yolcu kapasitesini tamamlayan otobüslerin, duraklara yanaşmaması, bazı duraklara uğramayak es geçmesi mağduriyetimizi bir kat daha arttırıyor. Defalarca bizzat yaşadığım, komşularımızdan ve belde sakinlerinden de sıklıkla duyduğum bu neviden vakıaların bir benzerini (19.08 2007) Pazar günü yaşadım. Bahçelievler durağında 55 dakikalık bir bekleyişten sonra, 18.05'de 145 numaralı yeşil belediye otobüsü yolda belirdi. Ancak durağı es geçeceğini anlamam üzerine, minibüslerin önünden akrobatik manevralar ile yola çıkarak, trafik arasında otobüsün kapısına kadar ilerledim. Fakat şoför 'almıyoruz, dolu' şeklinde işaret yaptı; durması gereken durağa uğramadığı gibi, kapıyı dahi açmadan seyrine devam etti. Yolcu otobüslerinin, yolcu sayısını ileri sürerek duraklara uğramamak gibi bir lüksü var mıdır. Yoksa dolu olan otobüse binip binmemek veya doluluktan rahatsız olup inmek tercihi yolcuya mı aittir. Yolcularca yoğun talep gören ve en çok mağduriyetin yaşandığı, 145 numaralı otobüs hattındaki bu vahim durumun, ilgili makamlarca araştırılarak bir an evvel çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. > Burhan Çağlar - İSTANBUL >> Bu millet hak edeni destekler Milletimiz yapılanları karşılıksız bırakmaz. Çalışan dürüst politikacıyı, görevliyi takdir eder, destekler, baş tacı eder, gönlüne nakşeder... Menderes'i bu asil milletin gönlünden silmeye kimin gücü yeter? Sayın Başbakan ve ekibi de canla başla çalıştı, güzel ülkemizi biraz daha kalkındırdı. Koparılan onca yaygaraya rağmen bu millet de onu oylarıyla destekledi. Millet iyi ile kötüyü ayırdeder. İyi insanları da yüzüstü bırakmaz. Bu millet asla nankörlük yapmaz. Bu ülkeye ve millete safi duygularla hizmet ettikleri müddetçe, millet de onları bırakmayacak... > Tahsin Koloğlu - SAMSUN > Hayvanları nasıl koruyacağız? Çevre ve Orman Bakanlığı'na; Bir ayının, bazı sorumsuzlarca eziyet edilerek öldürülmesini TV'den izleyince ağladım. Ayı, öyle masum öyle zavallıydı ki... Bu hususta, Çevre ve Orman Bakanlığı yetkililerine görevler düşmektedir. Şunları da sormak istiyorum: 1- Hayvanları Koruma Kanunu'nun uygulanmasında başarı elde edildiğini düşünüyor musunuz? 2- Kanunda belirtilen Yerel Hayvan Koruma Görevlilerinin atanması sağlandı mı? Bu görevliler ne yapmaktadır? 3- Yaban hayatını korumak için görevli olanlar zaman zaman devriye görevi yapıyorlar mı? > Ufuk Candoğan - MERSİN > "Kurs öğreticileri öğretmen statüsünde değil" Diyanet bünyesinde bulunan Kur'an-ı Kerim Kursları'nda görev yapanlar, kendilerinin de öğretmenlik yaptıklarını, Milli Eğitim bünyesinde çalışan öğretmenlere tanınan hakların kendilerine de tanınması gerektiği yönündeki isteklerine yer vermiştim. Konu ile ilgili olarak arayan yetkililer, bu görevlilerin öğretmen statüsünde bulunmadıklarını, belirttiler. Bununla birlikte, Kur'an-ı Kerim Kursları'nda görev yapanların özlük haklarını iyileştirmek için yoğun bir çaba içinde bulunduklarını ifade eden yetkililer, Maliye Bakanlığı ve diğer yetkililer nezdinde yoğun bir çaba içinde bulunduklarını anlattılar...