Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na; Biz SSK'lıların hali ne olacak? "Telefonla Randevu" sistemi çöktü. Günlerce telefon başında bekleyip, öyle düşürebiliyoruz. Randevu almakla bitmiyor; muayene yapılmadan ilaçlar yazılıyor, tedavi yok. Sonra da başka hastalıklara yakalanıyoruz. Bir hastalığımız tedavi edilsin diye uğraşırken, hastalıklarımız artıyor. Gerektiğinde özel hastanelere sevk yapılıyor; fakat özel hastaneyi randevu için aradığımızda, "Özel mi, SSK'lı mı? Özel ise hemen gel, sevkli ise ... hafta sonra" cevabıyla karşılaşıyoruz. Kalp "ECO"su 1 dakikada baştan savma yapılıyor. İnsanın üzerine bir bez parçasını bile örtmüyorlar, çırılçıplak çekiyorlar. Bunlara dur diyen yok. Yaşamak biz SSK'lıların da hakkı değil mi? Hastaneler ve doktorlar biz hastalar için değil mi? Sayısı az olan istisnalar dışında, kimsede vicdan, merhamet kalmamış. SSK Hastanelerinin bazı bölümlerinde tedavi olmanız için ilgili doktorun muayenehanesinden geçmeniz lazım. Bu durumda işler kolaylaşır. Ama aldığınız maaş belli; yol ve ilaç parası zaten belinizi büküyor. Bu doktorlar bizim verdiğimiz vergilerle okumadılar mı, "Hipokrat yemini" yapmadılar mı, ailelerinin fertlerinden hiç mi hasta yok? Düzgün çalışan yerler de imkansızlıklar içinde. Mesela Sultanahmet'teki poliklinik, sağolsun Başhekim Yardımcısından tutun diğer bütün görevliler canla başla çalışıyor. Hiçbir zaman gelen hasta geri gönderilmez, imkanlar dahilinde çaba gösterirler. Fakat personel eksikliği had safhada. Koca hastane doktorsuz duruyor. Hazır çalışır yere doktor verilmez mi? Önceleri bu dispanserde 12 Dahiliye, 2 Cildiye, 2 Göz, 2 Nisaiye, 2 Çocuk, 2 Hariciye, 1 Asabiye, 1 Üroloji doktoru ve 2 Diş hekimine ilaveten bir de Verem Dispanseri vardı. Şimdi ise 3 Dahiliye, 1 Diş ve 1 Cildiye dokturu bulunmakta. Ama yine de ellerinden geleni yapıyorlar. Umarım bunların çalışmaları diğer SSK Hastanelerine, özellikle Vakıf Gureba'ya örnek olur... Böyle bir tesisin doktorsuz bırakılması insanın içini sızlatıyor. Lütfen buranın doktor eksiğini tamamlayın. Vatandaş sizden bunu bekliyor... > Şükriye Özer - İSTANBUL Milli Eğitim Bakanlığı'ndan açıklama 03.02.2003 tarihli köşenizde "Bu uygulama adaletli mi" başlığıyla yayınlanan okur mektubu ile ilgili bilgi verilmesi gereği duyulmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı ilköğretim, lise ve dengi okullara parasız yatılı veya burslu olarak alınacak öğrencilerle ilgili; "aranacak şartlar", "yapılacak seçme-sıralama sınavları" ve "parasız veya burslu kontenjanlarının tespiti ile dağıtımı" gibi esaslar, 08.12.1983 tarih ve 18245 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı İlkokul, Ortaokul, Lise ve Dengi Okullarda Burs, Parasız Yatılılık ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği" ile düzenlenmiştir. Yaklaşık 19 yıl önce çıkarılan Yönetmeliğin değişik 8. maddesine göre, her yıl tespit edilen parasız yatılı ve burslu kontenjanlarının yüzde 15'i "2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu kapsamına giren çocuklara", yüzde 30'u "oturdukları yerde devam edeceği düzeyde ve türde okul bulunmayanlara öncelik tanınmak kaydıyla illerin gelişmişlik göstergesi dikkate alınarak, maddi imkanlardan yoksun ve başarılı çocuklara", yüzde 25'i "öğretmen çocuklarına" ve yüzde 30'u da "talep eden diğer öğrencilere" ayrılmaktadır. Söz konusu öğrencinin sınav sonuç belgesinin Bakanlığımıza iletilmesi durumunda, daha ayrıntılı bilgi verilecektir. > Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Vergi adaleti ve ücretler Doktorluk saygın bir meslek, kolay olunmuyor. Zor bir imtihandan sonra 6 yıl tahsil, uzman olmak için 4 yıl ihtisas, 5-6-7 dahi olabiliyor... Bu insanlara laf söylemek kolay olmamalı, sağlığımız onların elinde. Bir de işin başka tarafına bakmak gerekir. Nasıl olur da 6 yıl tahsil yapan bir kişiye, 4 yıl tahsil yapanla aynı ücret veriliyor? Bunların maaşlarına ilk etapta 250 milyonluk artış yapılmalıdır. "Kaynak yok, veremiyoruz" gerekçeleri yeterli değil. Masa başında oturan, saat 10'da göreve başlayan bazı kamu görevlilerine istenince bulunabiliyor. Bu bir adaletsizliktir. Gelelim uzman doktorlara; bunların bazıları maaşa talim ederken, bir kısmı da ayda 10-15 milyar kazanıyor. Ancak bu kazancın vergisinin ne kadar ödendiği fazla araştırılmıyor. Bir zamanlar düşünülmüştü, doktorlar Maliye tasdikli reçeteler kullanacaktı, bunun dışındaki reçetelere ilaç verilmeyecekti. Dolayısıyla doktorlar ve eczacılar vergi denetimine alınacaktı. Buradan alınan vergilerle de pratisyen ve uzman doktorların maaşı artacaktı. Demek ki kaynak var... Doktorları örnek verdim, ama her kesim için bu böyle. Adalet sağlanırsa, arkasından kalkınma kendiliğinden gelir Sayın Başbakanım... > Yalçın Melikoğlu - ORDU