Yaşlılarımıza gerekli saygıyı göstermiyor, sahip çıkmıyoruz. Gün geçtikçe bu durum daha da kötüleşiyor. Oysa şimdi kenara ittiğimiz o insanlar yıllarca çocukları için her fedakârlığı yaptı, yemedi yedirdi, içmedi içirdiler. Evlatlarının sağlıklı büyümesi, iyi bir yere gelmesi için uykularından, istirahatlarından, sağlıklarından büyük fedakârlıklarda bulundular; varını-yoğunu harcadılar. Üstelik bunları severek yaptılar, bunun için hiç şikayetçi olmadılar. Anne-babalar yaşlanınca, güçten-kuvvetten düşünce artık istenmez oluyor. Eskisi gibi saygı gösterilmiyor, özenli davranılmıyor, başköşede oturtulmuyor. Hele terk edilen, yaka paça sokağa atılanların durumu daha da vahim... İstenmediğini fark eden bu eli öpülesi insanlar gittikçe daha çok oranda huzurevlerini tercih eder oldular. Son günlerini evlatlarıyla, torunlarıyla, sıcak bir aile ortamında yaşamalarını artık onlara çok görür olduk. Hatta, bazı hain evlatlar bununla da yetinmiyor, türlü hile ve desiselerle onların mal varlıklarına da el koyuyor... Toplum bu kadar mı çabuk değişir, değerler böyle hızlı mı yok olur? Oysa inançlarımıza göre, onlara "üf" bile dememek, onlarla konuşurken sesimizi bile yükseltmemek gerekiyor. Cennet annelerimizin ayakları altında, ahiret saadetimiz onların duaları sebebiyle idi. Diğer değerlerimiz gibi bunlar da unutuldu. Büyüklere saygıyı emreden gelenek ve göreneklerimiz de gitti... Sadece zevk ve sefamızı düşünür olduk. Yarın bizim de yaşlanacağımız, onlara yaptığımız muamelenin çok daha kötüsü ile karşılaşacağımız aklımıza gelmiyor. Hiç olmazsa Japonlara baksak, onları örnek alsak. Onların yaşlılara gösterdikleri saygıyı, edebi, özeni bir öğrensek. O zaman bu duyarsızlığımızın teknoloji ile, çağın gelişmesiyle açıklanamayacağını da anlarız. Bu mübarek ramazan ayını fırsat bilelim, kırdığımız, üzdüğümüz yaşlılarımızın gönlünü yeniden kazanmalıyız. Yarın aynı durumdan daha kötü olacağımızı unutmayalım. Yaşlılarımıza, büyüklerimize sahip çıkalım... Reşat Çavuş Sağlık kesintileri, emekli maaşlarımıza yapılan zamları geçiyor Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tecrübeli, ehil ve başarılı bir bakandır. Ama her nedense, bazı hatalar da yapılıyor. Eskiden Emekli Sandığı mensuplarının maaşlarından sağlık için hiçbir kesinti yapılmazdı. 2011'de ise eczaneler açıktan, belgesiz para alıyor. Doktorlar pahalı ve uzun süreli ilaç yazıp rapor veriyorlar. 2011'de eczanelerin aldığı parça başı para, doktor raporu farkı maaşımıza yapılan zammı aşıyor Memur ve emekliler olarak belki de böyle zamları hak ediyoruz; 10 kadro için binlerce kişi talepte bulunuyor, sonra da ağlanıyor. Fakat siz bu kesintileri yapmayın, kul hakkı oluyor. Belki bu küçük paralarla bütçesini denkleştirebilecek emekli vatandaşı, kesintilerle zor duruma düşürerek, bütçede fazla oluşturmak uygun mu? Adaletsiz maaş, kul hakkı insanı zor durumda bırakır. Bu kesintilerle yatırım yapmak uygun olmaz. Hazreti Ömer Efendimiz, bir hırsız memurun kolunu kesmedi, "yeterli ücret alsaydı hırsızlık yapmazdı" buyurdu. Bazı kamu görevlilerinin hırsızlık ve rüşvet gibi suçları işlemede de bu sebep önemli bir yer tutabilir. 3656 ve 3659 barem kanunlarının yamalı bohçaya döndüğünü söylerlerdi. Şimdiki 657 sayılı kanun da bu hale geldi... Hacı Tahsin Koloğlu Her günümüz kâbus gibi olmaya başladı Bu 4C statüsü tam içler acısı. Yılda bir ay ücretsiz izne çıkartılıyoruz. İkinci sınıf vatandaş gözüyle bakılıyoruz. İster ilkokul mezunu ol, ister üniversite mezunu ol çalıştığın yerde ne iş varsa onu yaptırırlar. Sormazlar mı adama, bir ay çıkışı yapılan bu insanlar o ay ne yer ne içer nasıl kirasını verir diye... İşte bu 4C meselesi derin mesele. Her gün gündem değişiyor, bizim sıkıntılarımız hep unutuluyor. Bu mübarek aya girdiğimiz ilk gün, Personel Dairesi Başkanlığı güya açıklama yapmış, "4C'ye kadro yok, aile yardımı var" demiş. İnternette haber sayfalarını çevirirken, bu gibi haberlere oruçlu oruçlu kahrolmamak elde mi? Verilen sözler unutuluyor, önüne gelen bir haber atıyor, her günümüz kâbus gibi olmaya başladı. Ne de olsa bizler de insanız ve de beşeriz. Bu ortamdan çok etkileniyoruz, yine de ümidimizi kaybetmiyoruz, verilen sözler tutulacak diye sabırla bekliyoruz... Fırat Can > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00