Yaya kaldırımındaki rezillik!..

A -
A +

Türkiye'nin en büyük köyü hangisi diye sorsalar hiç tereddüt etmeden "İstanbul" derim. Güzelliğiyle övündüğümüz, imparatorlukların başkenti göz bebeğimiz maalesef tam bir kuralsızlıklar kenti. Öyle bir karışıklık var ki, düzeltmek hiçbir iktidarın yapabileceği iş değil. Şehir, kimliğini her geçen gün daha da kaybediyor. Zira, ortalıkta kentlileşmeyi başaramamış bir yığın insan dolaşıyor. İşte bu fotoğraf onun delili. Cep telefonuyla çektiğim için fotoğrafın kalitesi iyi olmayabilir ama serzenişimi net bir şekilde ortaya koyuyor. Bahçelievler Mustafa Kemal Paşa Caddesi'nin iki yönü de park edilen araçlarla dolmuş. Yer bulamayan bir minibüs şoförü, hızını alamamış ve 30 santimlik parke taşlarını aşarak aracını kaldırımın tam orta yerine park etmiş. Öyle ki oradan yayaların geçmesi imkansız. İnsanlar çaresiz hayatlarını tehlikeye atarak yolun ortasından yürümek zorunda kalıyor. Bir yaşlı, bir çocuk ve bebek arabalı bir anne, araçların hızla geçtiği o yoldan nasıl yürüsün? Bu kadar da olmaz dedirten bu manzarayı oluşturan şoförü köşenizden belediyeye ve trafik ekiplerine ihbar ediyor, daha duyarlı olunması için denetimlerin sıkılaştırılmasını rica ediyorum. Bir vatandaş >> Şehitlere saygısızlığa son verin Türk Milleti dini ve gelenekleri gereği şehidine daima saygılıdır. Şehit olma hasretini hisseder. Gençlerimiz "ya şehit ya gazi" unvanı için askere gider. Ve tarihimiz şehitlerle doludur. İslam dininin gereği olarak şehitlerin yattığı yerlere edeple, saygı ile girer ve onlara dua ederiz. Hatta inancımız gereği bir insanın bulunduğu mezar yerinden geçerken dahi duamızı eder, müzik dinliyorsak kapatır, konuşuyorsak susar, ölüye saygımızı gösteririz. Ancak ne yazık ki Metrobüsün hizmete girmesiyle, binlerce insan gereken saygıyı ve edebi gözetmeden, inançlarından kopuk vaziyette Edirnekapı Şehitliğinde, şehit mezarlarının arasından ve hatta üzerinden gelip geçmeye başladı. Ve bu vebal başta buna izin veren yetkililere ve sorumlulara aittir. İlk başlarda geçici olarak yolun yapıldığını zannederek, bu acı duruma sabır göstermeye gayret ettim. Ancak durumun böyle olmadığı, yapılan asansörle kesinleşmiş oldu. Şimdi Edirnekapı Şehitliğine gidin ve insanımızın saygısını(!) görün. El ele kol kola, sarmaş dolaş nereden geçtiğinden habersiz çiftler, kısa kollu, kısa etekli bayanlar, kulağında kulaklığı ile dinlediği müziğe kendini kaptırmış insanlar, gelen geçenin attığı çöpler ve bangır bangır bağıran seyyar satıcılarla dolu şehitlik içler acısı bir hal almıştır. Tüm bunlar orada yatanlara zulüm mü değil mi, karar verin. Bu "ölmez" dediğimiz ve vatanı için can vermiş şehitlerimize neden zulüm yapıyoruz? Şehitleri olmadığı halde, yabancı ülkelerde savaşta ölen kişilere ait mezar yerlerine bile saygıda kusur etmeyenlere, mezarlıklarına özel ilgi gösterenlere baktığımız zaman, bu durum Türk halkına hiç yakışmıyor. Hatta bu durum duyarlı insanların üzülmesine, tepki göstermesine neden olmaktadır. Tüm yetkililerden ve halkımızdan şehitliklere saygı göstermelerini istiyorum. Edirnekapı Metrobüs durağının giriş ve çıkışının buradan en kısa zamanda kaldırılarak, giriş-çıkışın Haliç yönünden verdirilmesini, şehitlere karşı saygılı, duyarlı olan inanç sahibi tüm yetkililerden ve halkımızdan rica ediyorum. Erol Kara-İSTANBUL >> Bir kargadan bile ders almıyoruz Yediden 70'e kime sorsak, ağacı ve yeşili çok sevdiğini söyler. Peki bunun gereğini yapıyor muyuz? Cevizi, bademi, kestaneyi yedikten sonra, birkaç tanesini de toprağın biraz derinliğine gömmeyi akıl edebiliyor muyuz? Yediğimiz meyvenin çekirdeklerini çöpe atıyoruz. Bunları çöpe atacağımıza, yanımıza alıp, gittiğimiz kırlara, boşluklara birkaç santim toprağın altına gömsek ne kaybımız olur? Yediğimiz incirin çekirdeklerini bırakın toprağa, kaya yarıklarına bıraksak, orada dallanıp budaklanır, peki biz ne yapıyoruz? Bir karganın bir ağaçkakan kuşunun ne büyük hizmetler yaptığını, bizim akıl edemediğimiz hizmetleri yaptıklarını biliyor muyuz? Bu kuşlar fındığı, bademi, cevizi, kestaneyi, çam fıstığı çekirdeğini yer, karnını doyurur; yarınını da düşünerek bunları gagasıyla, ayaklarıyla alır, 100, 200 metre ileriye götürür toprağa gömer. Bu ağaçların birçok yerde bu kuşlar sayesinde çoğaldığı bilinir. Peki biz bu kuşlar kadar faydalı olabiliyor muyuz? En azından bu kuşların hal ve hareketlerinden ders alarak, onlar kadar tabiata ve çevreye faydalı olabiliyor muyuz? Bu gafletle nereye kadar gidebiliriz? Reşat Çavuş

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.