Yeşilay gençliğimiz için seferber oldu

A -
A +

İçki, uyuşturucu kullanımının ne denli yaygınlaştığını, bu zehirleri kullanma yaşının ne kadar düştüğünü bilmeyen yok. Bu kötü gidişin gittikçe felakete dönüştüğü de ortada. Arayan birçok okuyucumuz, bu dehşet verici gidişin son bulması için yetkililerin birşeyler yapması gerektiğini söylüyor, sorumluları göreve çağırıyor. Bu sancıyı hissedenlerden ve sık sık bu tür uyarılarda bulunanlardan Reşat Çavuş, "Uyuşturucu tacirleri, pazarlamacıları gençlerimizi kullanmakta, bu zehiri onlara önceleri bedava vermekte, müptela yaptıktan sonra da para ile satmaktadırlar" diyerek, bataklığa saplanan gençlerin bir daha çıkamadıkları gerçeğini hatırlatıyor. Bu büyük felaketin önüne geçmek için öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı'na seslenen Reşat Çavuş, okullarda bu yönde dersler konması gerektiğini belirtiyor. Bu endişeyi taşıyan bütün vatandaşların yüreğine su serpen müjdeler Yeşilay Cemiyeti'nden gelmekte. Sayın Mustafa Necati Özfatura'nın başkanlığındaki cemiyet, son zamanlarda büyük bir sıçrama yaparak asıl misyonuna dört elle sarıldığı gibi, bu sorumluluğu da tamamen üstlenmişe benziyor. Bu husustaki kararlılığı gören Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Yeşilay'ı aktif hale getirmek istediklerini bildirdi. Zararlı alışkanlıklarla mücadele için kurulan Yeşilay'ın yeniden sahiplenildiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Kızılay nasıl yangında selde afette bir numaralı müracaat kapısı ise, sigara ve uyuşturucu ile mücadelede Yeşilay da bu noktada tarihi bir görevini yeniden başlatacak" diyerek bu husustaki kararlılığını gösterdi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ da; "Bizim iki tane sevimli ay'ımız var. Bunlardan biri Kızılay, diğeri de Yeşilay'dır. Yeşilay'ın sahasına giren projeleri birlikte yürütecek, kurumu hak ettiği noktaya getirmeye çalışacağız. Böyle yararlı kurumlara destek olmak boynumuzun borcudur"" diyerek, bu hayırlı mücadeleye destek vereceğini belirtti. >> Yeşilay'dan 50 bin adet rehber kitapçık Verilen desteklerle daha da şevklenen Yeşilay, işe hızlı başladı. Yeşilay'ın, "2008 yılında 15 yaş altı çocuklarda ve gençlerde sigara içme oranını % 0'a indirmek" hedefi için büyük bir çalışma içine girildi. Ayrıca çocukların ve gençlerin sigaraya başlamalarını önlemek için yoğun bir çalışma programı devam ediyor. Başta Yeşilay Genel Merkezi olmak üzere, bütün şube ve temsilciliklerde sürdürülen Yeşilay Eğitim Programlarının ardından dağıtılacak rehber kitapçıklar hazırlanıp basıldı. İlk etapta 50 bin adet basılan rehber kitapçıklarda, anne babalara, eğitimcilere, gençlere, topluma yol gösteriliyor; nasıl mücadele edilmesi gerektiği anlatılıyor. Başbakan Erdoğan ve Sağlık Bakanı Akdağ'ın, "Ulusal Tütünle Mücadele Programı"nda açıkladıkları bildirilerde, bu mücadelenin STK (Sivil Toplum Kuruluşu) ayağının Yeşilay olacağı vurgulandı. Yeşilay, geçtiğimiz yıl okullara ücretsiz olarak 3.5 milyon materyal dağıtımı gerçekleştirdi ve 1612 konferans-seminer verdi. Bu hayırlı kampanyalarda hepimiz Yeşilay Cemiyetine destek vermeliyiz. Çocuklarımızı, gençlerimizi korumak birinci görevimiz olduğuna göre, elimizi taşın altına koymamız gerekiyor... >> "İnsanlarımızın yüzde 82'si borç ile ayakta duruyor" Ülkemizde yaşayan insanlarımızın yüzde 82'si borç ile yaşıyor. Kredi kartlarının harcamaları 91.7 milyar YTL'ye çıkmış. Vatandaş olmayan parayı harcıyor. Ve birinin borcunu ödemek için diğer bankadan kredi kartı alıp nakit çekip bir diğerine yatırıyorlar. Bunu fırsat bilen Bankalar da kredi kartlarındaki faizleri yükselttikleri gibi, can yakmaya devam ediyorlar. Esnaf ise senetle ayakta duruyor. Piyasadaki değişik kampanyalar vatandaşın canına ot tıkadı. Ardı ardına ortaya çıkan kampanyalara heves eden vatandaş borç batağına saplandı. Ucuz diye, millet kredi kartı alıp, cebinde parası olmadığı halde, her çeşit alışverişe saldırır hale geldi. Tüketiciler neyi neden tüketiyor, alıyor bilmiyor. İhtiyacı var mı, düşünmüyor. Toplum olarak, bir alış veriş müptelası haline getirildik. Psikolojimiz bozuldu. Tüketim çılgınlığı hat safhada. Böyle giderse, üretmeden tüketmek bizi yok edecektir. Piyasada kalifiye eleman yok. Yani yetişmiş ara eleman yok. Zaman içinde meslek liselerinin horlanması ve dışlanması nedeniyle ara eleman, kalifiye eleman yetişmedi. Teknik adam azaldı. Doğu illerinde yatırım yapan çok sayıda iş adamımız kapı kapı gezip eleman arıyor, bulamıyor. Anadolu'nun diğer taraflarından da oraya giden olmuyor. Alınan ücret belli. Asgari ücret, sigorta, yemek, ve yılda iki kez giysi verildiği halde çalışmak isteyen yok. Millet kolaya, kolaycılığa itildi. Yorulmadan kazanayım istiyor. Bu mümkün değil. Öyle olunca da toplumsal yaralar ortaya çıkıyor. Tükettiğimiz meyve, sebzeye ya da tahıl tarladan tüketiciye gelinceye kadar, yani raflara konulana kadar fiyatın üçe dörde katlanıyor. Üretici çiftçi, hal, market, raf derken bir bakıyorsunuz fiyat dörde katlamış. Her seferinde KDV ve diğer dolaylı vergilerle fiyat artıyor da artıyor. Yazık değil mi? Bu fiyat artışına önlem gerekmez mi? Acilen Hal yasasının elden geçmesi lazımdır, tüketicinin lehine kararlar alınması zaruridir. Gidiş iyi değildir. Üreticiye de yazıktır, tüketiciye de... Vatandaşa da günah. Gıdada en pahalı ülke haline geldik. > Mustafa Göktaş (ÇETKODER Genel Başkanı) >> "Kapsam dışı personel" statüsüyle çalışanları mağdur etmeyin! Sayın Başbakan'ın dikkatine; Bizler, özelleştirilmesi şu günlerde gündemde olan, Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarından birisi olan petrokimya devi Petkim'in bir grup çalışanıyız. Biz yaklaşık 400 kişi 2006 yılında kamunun açtığı sınavdan (KPSS) aldığımız puanlarla sıralamaya girerek ve mülakatı kazanarak, "kapsam dışı personel" olarak işe başladık. Dört yıllık üniversite mezunları olan bizler, mühendis ve idari personel olarak görevlendirildik. Bizler, özel sektör personeli değil, kamu personeli olabilmek için bu sınava girdik ve bu hakkı kazandık. Ama maalesef şu anda bu kazanılmış hakkımızı diğer kapsam dışı personel gibi, başka kurumlarda sürdüremiyoruz. Çünkü bizler 2005 yılından sonra kapsam dışı statüde işe başladığımız için, başka bir kamu kuruluşuna nakil hakkına sahip değiliz. Ama 2005 yılından önce kapsam dışı statüye geçenlerin böyle bir hakkı var. Burada kesinlikle adil olmayan bir durum sözkonusudur. Bundan sonraki süreçte, kazanılmış hakkını, şirketin özel sektöre devriyle beraber kaybetmek istemeyen bizlerin, en azından tercih yapabilmemiz için, Telekom özelleştirilmesinde olduğu gibi, nakil hakkının önümüze bir seçenek olarak sunulması, mağduriyetlerin giderilmesi için çok önemlidir. Yetkililerin bu hususta daha duyarlı davranarak, bizim isteklerimizi de dikkata alarak, adaletli bir çözüm bulmalarını beklemekteyiz. > Mehmet Ersönmez ve bir grup Petkim çalışanı >> Kafamız mı karışık, işlerimiz mi? 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ve 17 Kasım 1922'de son Osmanlı padişahının yurt dışına çıkması ile yeni bir dönem başladı. 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Değişen pek çok müessesenin ismi gibi Maarif Nezareti de aynı anda Maarif Vekâleti oldu. Ama şu bir tek müessesenin isminin, 80 yıllık serencamına bakınız. Kafamız mı karışık, işlerimiz mi karışık yahut her ikisi de mi karışık karar veriniz. - 1923'ten 27 Aralık 1935 tarihine kadar "Maarif Vekâleti", - 28 Aralık 1935'den 21 Eylül 1941 tarihine kadar "Kültür Bakanlığı", - 22 Eylül 1941'den 9 Ekim 1946 tarihine kadar "Maarif Vekilliği", - 10 Ekim 1946'dan sonra "Millî Eğitim Bakanlığı", - 1950'den sonra "Maarif Vekâleti", - 27 Mayıs 1960'tan sonra "Millî Eğitim Bakanlığı" , - 1983'ten sonra "Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı", - 1989'dan sonra "Millî Eğitim Bakanlığı" > İbrahim Pazan

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.