Ben, milli ve manevi konularda duyarlılığı olan bir vatandaşım. Doğuya yaptığınız bir seyahatiniz esnasında ziyaret ettiğiniz Akdamar Adası ve Nehri'yi anlatmış, tarihi ve dini önemi bulunan bu iki yeri karşılaştırmışınız. Akdamar Kilisesinin devlet eliyle nasıl abad edildiğini, Nehri Medreseleri ve külliyelerinin de yıkıma terk edildiğini Serbest Kürsü'de anlatmıştınız. Vatandaşı inciten bu çifte standardın sebebini yetkililere sormuş, bir açıklama beklendiğini belirtmiştiniz. Belirttiğiniz bu hususlara bayağı üzülmüş, yetkililerin ne cevap vereceğini merakla beklemiştim. Bu arada kendi çapımda küçük bir araştırma da yaptım. Vardığım sonuç, durumun sizin anlattığınızdan da vahim olduğu, yetkililerin kıllarını bile kıpırdatmadığı oldu... Yetkililerin cevabını beklerken, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın açıklamasını Serbest Kürsü'de gördüm. Konunun Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ilgi alanına girdiği belirtiliyor, ilgili kuruluşa gerekli yönlendirmenin yapıldığı anlatılıyordu. Öğrendiğim kadarıyla, Akdamar Kilisesinin onarımını yapmış bakanlık, Nehri Medreseleri için topu başka kuruma atıyordu.... Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün cevabını da fazla gecikmeden okuduk. O kurum da Türkiye çapında yaptığı işleri anlatıyor, kendi envanterlerinde bulunan tarihi eserlere sahip çıktıklarını ve ihmal edildiği bildirilen eserlere ilgisiz kalmadıklarını belirtiyordu. İki kurum da bürokrasinin yapmakta mahir olduğu, yuvarlak beyanlarla ve topu başka yerlere atmakla vaziyeti kurtarmaya çalışıyordu... Yine de küçük bir ümit vardı; bir araştırma yaparlar, kendi envanterlerinde bulunmuyorsa bile bunu kamuoyuna bildirirler, bu tür eserlere sahip çıkmanın bir yolunu bulurlar diye bugüne kadar bekledim, takip ettim... Ama anladığım kadarıyla bu kurumlar, o meselenin kendi açılarından bittiğini sanıyor. Oysa bir vatandaş olarak, Nehri'yi araştırdıkça, muhteşem geçmişini ve önemini daha çok anlıyor, oranın yıkıma nasıl terk edileceğini, ilgisiz kalınacağını bir türlü anlayamıyorum... Yetkililere bir de ben seslenmek istiyorum; Lütfen bu millete ve değerlerine daha çok saygılı olun! Söz konusu olan bir Bizans eseri, Hitit eseri, kilisesi, tapınağı olsaydı, hepiniz seferber olurdunuz. Siz olmasaydınız Avrupalılar gelirdi. Bizim değerlerimiz, bize ait olanlar böyle sahipsiz mi kalacak? Lütfen değerlerimizin sahipsiz olmadığını Nehri Medreselerini korumaya alarak gösterin... > Ali Akkaya >> Bu proje alkışlanmaz mı? Kamer ile Selim, Erzincan Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Turizm ve Otelcilik bölümünü kazanmışlardı. Önce kayıt yaptırdılar. Sonra da kalmak için bodrum bir yer tuttular. Ucuzdu ama içi de boştu. İki genç çaresizce dolaşırken, karşıdan, eli yüzü düzgün birisinin kendilerine doğru yaklaştığını gördüler. "Gençler" dedi, "Ben buranın aile polisiyim. Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sorunca, gençler başta konuşmayı anlamadılar. "Bize mi diyorsun ağabey" dediler, "evet" dedi aile polisi. "Ben bu sokağı avucumun içi gibi bilirim. Herkeste cep telefonum vardır bu sokakta. Ama sizleri burada yeni görüyorum." Gençler, "Yeni geldik Erzincan'a. Üniversiteye kayıt yaptırdık. Aha oradan bir bodrum tuttuk, şimdi onu düşünüyorduk, İçinde yatacak kadar bir şeylerimiz olsaydı diye" karşılık verdiler. Aile polisi tebessümlü bir ifade ile onları rahatlatmaya çalıştı. "Burada aile polisi var. Hadi beraber çalışacağız, düşün peşime" dedi. Gençler hiçbir şey anlamıyorlardı olup bitenlerden... Aile Polisinin peşine düştüler. "Erzincan Emniyet Müdürlüğünde çalışan amirlerimiz ve polis memurları toplu mesaj sistemine kayıtlı. Şimdi onlara mesaj çekeceğiz. Kendilerinin veya sorumlu oldukları ailelerin evlerinde bulunan kullanılabilecek durumdaki ikinci el ev eşyası, giyim, mobilya, beyaz eşyayı toplamalarını isteyeceğiz. İnanıyorum ki kısa bir sürede sonuç alırız" dedi. Gençler düştüler peşine bu "maceracı" aile polisinin... Toplu mesajdan şöyle bir mesaj gitmişti; "Üniversite öğrencilerinin kullanabilecekleri ikinci el ev eşyası, giyecek, mobilyalardan, kendilerinde veya sorumlu oldukları ailelerde bulunanlar Asayiş Şube Müdürlüğünün 0505 318 24 45 numaralı telefonuna not bıraksın." İstenen malzemeler bulundu. Durum Erzincan Emniyet Müdürü Sayın Dr. Ahmet Çimen'e bildirildi. Emniyetin kamyonetinin kullanılması için izin istendi. İstek, mutluluk ifade eden bir cevapla kabul edildi. Öğrenciler ve aile polisi, emniyetin kamyoneti ile, eşyaları toplayıp öğrencilerin evine yerleştirdiler. Hem Emniyet Müdürü Dr. Ahmet Çimen, hem aile polisi Savaş, hem de öğrenciler Kamer ve Selim mutlu bir gün daha yaşamış oldular. > Erkam Nar (E Haber24)